Haberler

“10 yaşıma kadar öz anneme teyze dedim”

Değerli okurlarımız Mayıs sayımızda bir eğitimciyi, Halil Çınar’ı ‘Ayın Konuğu’ sayfasına misafir ettik. Rheinhausen semtindeki Willy-Brandt-Berufskolleg Meslek Okulu’nda müdür yardımcısı olarak görev yapan Dipl. Ing. Halil Çınar ile söyleşimizi güzel bir havada evinin bahçesinde gerçekleştirdik.

Almanya’ya Türkiye’de meslek lisesini bitirmesinin ardından genç yaşta işçi olarak gelen ve Köln’deki traktör fabrikasında işe başlayan Halil Çınar’ın hayat öyküsü bir hayli  dramatik. Küçük yaşta yoksul ailesi tarafından aynı köyden başka bir aileye evlatlık verilen Halil Çınar söyleşimiz sırasında; “İbrahim, 10 yaşıma kadar öz anneme teyze, babama ise amca dedim’ şeklindeki ifadesi beni de ilk kez duyduğum için hüzünlendirdiğini belirtmek isterim.

Dipl. Ing.Halil Çınar’ın orta öğretimde olduğu gibi,üniversite yaşamının da bir hayli ilginç geçtiğini söyleşimizde sırasında öğrenmiş oldum. Fakat, Halil Abimiz’in mücadele gücü dört sene çalışmanın ardından başlayan eğitim sürecinde karşılaştığı güçlükleri aşmasında en önemli etkenlerden biri olarak değerlendirmek mümkün.

Halil Çınar`ın görev yaptığı okulda bazı öğrencileri ve emekli olduktan sonra görevi üstlenecek olan öğretmen arkadaşı. Giriş bölümünü daha fazla uzatmadan Halil Çınar Abimiz bize kendini yine kendisi anlatsın,diyelim ve sözü ona bırakalım:

Halil Abi, farklı bir yaşam öykünüz var. Bize kendinizden bahseder misiniz?

Halil Çınar (Ortada) Üniversite yıllarında arkadaşlarıyla... Halil Çınar: Balıkesir’e bağlı Balya Kayalar Köyü’nde dünyaya gelmişim. Doğumdan sonra annem hastalanıyor, bir hayli kilo kaybediyor. Hastalığın yanı sıra birde fakirlikten aynı köyden başka bir aileye evlatlık verilmişim. Yıllar sonra annem, ‘Bakamadım oğlum sana! Evlatlık vermek zorunda kaldım’ demişti. Beni evlatlık alan Fatma ve Mustafa Karabulut kendi çocuklarından fazla sevdiler beni, ben en azından öyle hissetim. 1956 senesinde babalığımı kaybettim. Anneliğimle beraber yalnız kaldık. Kendi anne ve babamı tanımıyordum. Köyde benim için; “Bu İskenderlerin beslemesi mi?” şeklinde konuşmalar oluyordu. Eve gelip ‘Besleme ne?’ diye sorup biraz araştırınca, anneliğim anlatmak durumunda kaldı ve evlatlık verildiğimi öğrendim. 10 yaşıma kadar öz anneme teyze, babama ise amca dedim!

İlk öğretim ve orta öğretiminiz nasıl geçti?

İlk okulda çok başarılı bir öğrenciydim. Öğretmenim aileme okumam konusunda öneride bulundu. Annem, köyde kalmamı istiyor, okutmak istemiyordu. Öğretmenim tekrar anneliğime geldi;”Abla; çocuğunun günahına giriyorsun,okusun’diyerek ısrar etti. Ayrıca öz anne ve babama da söylenince ikna oldular ve Balya da ortaokula başladım. Ortaokul bitince Balıkesir Erkek Sanat Lisesi’ne yazıldım. Orta öğrenimimde hem çalıştım, hem okula gittim. Okul hayatım bayağı zahmetli geçti. Sanat lisesinin bittiği yıl olan 1969 senesinde bir arkadaşım; “Ben Almanya’ya gitmek istiyorum, gel birlikte gidelim!” dedi. Bu öneri sonrası hemen işlemlere başladık ve kısa süre sonra trenle yola çıktık.

Çocuk yaşta gurbet trenine binip yola çıkmışsınız, Yolculuğunuz nasıl geçti?

Halil Çınar emekliliğe hazırlanıyor.. Bizim kafile son kez terenle gelenlerdi. Yolculuğumuz bir hayli maceralı geçti. Yugoslavya’ya girdiğimizde yanımda 30 Lira kalmıştı. ‘Gelin arkadaşlar size kahve ısmarlayayım!’ dedim. 30 Lirayı uzattığımda, adam benim parayı yere attı. Adama bir yumulduk, zor ayırdılar. Kafilenin başındaki Alman gelip durumu öğrenince kahve parası olarak 2 Mark ödedi. Bizim parayı atan, 2 Mark’ı havada kaptı! Orada, paramızın değersiz oluşunu görünce çok büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Büküldüm, üzüldüm. Önce Münih’e, sonrada Köln’ne çalışacağımız traktör firmasına geldik. Sanat okulunda makinalara alışık olduğumdan traktör fabrikasında 4 sene severek çalıştım. Okumak istiyordum. Almanca kurslarına gittim.

Çalışma hayatınız kısa sürmüş! Mesleğiniz üzerine mi eğitim aldınız?

Okumaya karar verdim vermesine de nereye gideceğim, hangi okula kayıt yaptıracağım bilmiyorum. Bir şekilde öğrendim ve Krefeld şehrindeki Üniversitenin Makina Mühendisliği bölümüne kaydımı yaptırdım.1974’ün Mart ayında üniversiteye başladım. Üç sene sonra bu bölümü 1,4 not ortalamasıyla bitirdim. Başarılı olduğum için 1500 Mark’ta para ödülü aldım.Törene katılan Düsseldorf Başkonsolosluğu Eğitim Ataşesi, öğretmen olmamı önerdi.Düsseldorf şehrinde bir okula gittim. Müdür bana “Halil Bey, bizim okulda ders verebilirsiniz. Fakat böyle kalırsınız. bunun okulunu oku” dedi. Bu öneri üzerine Kassel Üniversitesine teknik öğretmenlik bölümüne yazıldım.1,0 la bitirip öğretmenlik yapabilecek duruma geldim. Devlet memuru olabilmem için Alman vatandaşlığı gerektiğinden Alman vatandaşlığına geçtim.Okurken kendim çalışsamda teyze oğullarım destek verdi. Stajımı da tamamladıktan sonra 1985 yılında Rheinhausen şehrindeki meslek okulunda göreve başladım. Kısa süre içinde iki terfi aldım. 2002 Yılında da direktör oldum.

Halil Abi okulunda 33 yıldır binlerce öğrencinin eğitiminde katkın oldu. Eğitimci olarak gençlere, velilere ne önerirsiniz?

Halil Çınar okulunda öğrencilerine her konuda yardımcı oluyor Gençler gelecegimiz. Onların eğitimi hepinizin önceliği olmasi gerekir. Gençlerimizin eğitimi önemsenmeli ve desteklenmeli. Başarıların ödüllendirilmesi gerekir.  Toplum arasından kunuşulan; ‘Yabancılara karşı ön yargı var!’ söylemine katılmıyorum. Gençlerimiz çalışacaklar, çok çalışacaklar ve kendilerine alternatif bırakmayacaklar. Sonrasında hedefe ulaşmak çok kolay, istenilen alınır. Fırsatlar, insanın eline bir defa geçer. Bu fırsatları, yaratabilmek kadar,değerlendirebilmek de çok önemli.

Bu günlerde öğrencilerin bir kısmı Lise bitirme sınavları ile haşır, neşirler. Bir eğitimci olarak neler önerirsiniz?

Halil Çınar: Doğru söylüyorsunuz. Abitur ve abitur notu gençlerin geleceğini belirliyen en önemli faktorlerden biridir. Herşeyden önce, öğrencinin özgüveni olması lazım. Ben buraya kadar başardım, bu abituruda başaracağım. 2’yle olmasa bile en az 3 ile başaracağım demesi, diyebilmesi lazım. Diğer önemli konu bütün aile fertlerinin gençlerimizin özel durumunu düşünerek onlara yardımcı olunması gerekir. Arkadaş grupları ile sınavlara hazırlanmak başarılı sonuçlar vermektedir.

Diğer eyaletlerde olduğu gibi yaşadığımız eyalette 14 Mayıs’ta parlamento seçimi yapılacak. Bir çok genç partilerde aktif görev alıyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Alman vatandaşlığına geçildi ise bir anlamı olmalı. Sandığa gidilerek oy vermek bir vatandaşlık görevi. Türkler’in partiler ve diğer sivil toplum kuruluşlarında yer almaları kadar normal bir sey olamaz. Yalniz ben Türk kökenli siyasetçilerin Türkiye’ye karşı kullanılmasına karşıyım. Burada çok dikkatli olunması gerekir. Böyle bir yaklaşım bana Osmanlı’nın Yeniçeri sistemini hatırlatıyor. Ben, bu arkadasların almanya ve Türkiye nin ortak çıkarlarna odaklanmasını beklerim.

İbrahim Ergül/ Duisburg

Diğerleri
Grafikartplus Ajans

Diğer haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu