Sarışınlığın sırrı
Anne ve babanın saçları simsiyah, dünyaya gelen çocuk sapsarı! Tuhaf ama, kalıtım olarak ifade ettiğimiz genetik bilimi kuralları sayesinde, bu gayet normal. Ancak, bu kuralların ardında yatan biyolojik olaylar silsilesi bugün henüz tam olarak anlayamadığımız oldukça karmaşık bir süreç.
Saç renginin oluşmasından melanin adı verilen boya maddesi (pigment) sorumlu. Melanin deri dokumuzda melanosit denilen spesifik hücreler tarafından üretilip saçlara depo ediliyor. Melaninin, koyusu ömelanin ve açığı feomelanin olmak üzere, iki farklı tonu var. Saçlar, hücrelerin bu iki melanin türünü ürettiği miktara bağlı olarak, açık sarıdan koyu siyaha kadar farklılık gösteren tonlarda bir renk alıyor. Ancak, ömelanin ve feomelaninin biyolojik sentezinden şu an itibariyle toplam sayısını tam olarak bilemediğimiz birden fazla gen sorumlu.
Gen, dar olsa da, en anlaşılır tanımıyla, anne ve babadan çocuklarına aktarılan belirli bir özelliği taşıyan kalıtım birimi. Canlılarda hücresel olayları moleküler düzeyde araştırıp açıklamaya çalışan biyoloji bilimi dalı moleküler biyoloji'de ise gen, DNA (Deoksiribonukleik asit) üzerinde belirli bir dizi halinde sıralı genetik bilgiyi (şifreyi) içeren kesit anlamında kullanılıyor. Rotterdam Erasmus Üniversitesi moleküler biyologlarının bulgularına göre, saç rengine en az 10 farklı gen etki ediyor. Buna genetiğin kuralları da, -yani biri anneden diğeri de babadan geliyor olmak üzere- her genin her insanda iki farklı bir kopyasının da bulunduğu dahil edilirse, sonuç olarak karşımıza, saç rengi tonunda sayısızca kombinasyon imkanı ve çok çeşitlilik çıkıyor.
Sarışınlığın geni birden fazla
Ayrıca, genlerin değişikliğe uğramış varyantları da mevcut olabilmekte. Saç rengine ilişkin bilinen en somut örnek MC1R (Melanocortin-1–Receptor) geni. Melanosit hücresinde hücre yüzeyinde konuşlu bir alıcı/uyarıcı (melanocortin hormonunu bağlayıcı reseptör) molekülün biyosentezinden sorumlu olan bu gen aslında cildin koyulaşmasında/bronzlaşmasında önemli bir rol oynuyor. Ancak, bu genin belirli varyantalarını taşıyan kişilerin saçları ya kumral ya da (insanda en az rastlanan saç rengi olarak) kızıl oluyor. Bunun aksine, insanda sarışınlığı sağlayan tek bir gen yok. Dolayısıyla, sarışınlıkta daha karmaşık bir durum söz konusu. En güncel araştırma sonuçlarına göre, sarışınlığın biyolojik sırrı belli bir kombinasyonda ortaya çıkan üç ufak gen varyantında gizli. Çünkü bu durum sarışınlarda daha sık görülüyor. Burada ilginç olan, saçları siyah olan kişilerin de bu gen varyantlarını taşıyabiliyor olması. Ve farz edelim ki; bu kişiler ebeveyn. Kalıtımın doğal kuralları çerçevesinde, söz konusu gen varyantları anneden ve babadan çocuğa aktarılıyor. Eğer kombinasyon da söz konusuysa, bu çiftin ''nur topu gibi sapsarışın bir çocuğu'' dünyaya geliyor. Dolayısıyla, sarışınlar sarışınlığını bir anlamda genlerin cilvesine borçlu.
İnsanda saç rengi zaman içinde değişiklik göstermekte. Sözgelimi, genelde daha açık bir saç rengiyle dünyaya gelen Orta Avrupalı ailelerin çocuklarında yaş ilerledikçe saçlar da koyulaşıyor. Bunun nedeni koyu renkli ömelanin sentezinin iki yaşından sonra başlamasında yatıyor. Ancak er ya da geç, her birimizin saçları nasıl oluyor da beyazlaşıyor? Melanin sentezinin gerilemesine bağlı bu durumun iki sebebi var: (i) baş derisinin kök hücre (stem cell) stoğunda meydana gelen azalmaya bağlı olarak, melanosit miktarının azalması ve (ii) melanin oluşumu için gerekli olan bir enzimin yaş ilerledikçe biyolojik işlevini yavaş yavaş yitiriyor olması.
Meraklısına: Saç renginin evrimi
İnsanın evrimine baktığımızda şunu görüyoruz: Ten ve gözleri de dahil, aslında insanın saçları çok çok eskiden simsiyahtı. Yani insan zenciydi. Günümüzde zenciler dışında beyaz (Avrupa) ve sarı (Asya) ırklı insanların da var olmasını, bugün evrimsel biyolojinin moleküler biyolojik bulguları sayesinde açıklayabiliyoruz: Bir zamanlar Afrika'da ortaya çıkan ve gelişen, fakat varlığını sürdürebilmek için oradan kalkıp dünyanın değişik coğrafik bölgelerine göç ederek orada hakim olan ''yepyeni'' iklim ve doğa koşullarına genetiksel olarak uyum sağlayabilen, bir grup zenci atamızdan zaman içinde kendisine hiç benzemeyen yeni insan türleri (ırkları) gelişti (evrildi). Bu yeni insan artık beyazdı (veya sarıydı)… Beyaz insanların gözleri genelde açık renkli de olabiliyordu ve bir başka önemli özellikleri daha vardı: Beyaz ırklı insanlar sarışın da olabiliyordu. Çünkü onlarda, zenci atalarından farklı olarak, bir değil birden fazla saç geni (bunların da olası çokça varyasyonları ve kombinasyonları) mevcuttu ve evrim bilimi bu özelliği biyolojik çeşitlilik olarak tanımlayacaktı.
Dr. Ercan Çalışkan /Düsseldorf