Haberler

Uğur Mumcu`dan Hrant Dink`e geçiş

Almanya`nın Köln kentinde haftasonu iki ayrı anma etkinliği yapıldı. Allahtan etkinlik mekanları birbirine pek uzak değildi de ikisine de katılma şansımız oldu. Ajanslar haberleri geçtiler, ben klasik etkinlik haberinden öte eleştiri/yorum yazacağım.

Bu yorumda çok fazla övgü yok, biraz sorgulama ve eleştiri var. Öncelikle her iki etkinlik de katılım açısında çok başarılıydı. Yani organize edenler, organizasyon amacı doğrultusunda kitle katılımını sağlamayı başarmıştı. Her iki “anma organizasyonu”nda da ortak nokta, Paris`teki Charlie Hebdo saldırısının anılması/kınanmasıydı…

CHP-Köln Nazım Hikmet ve Mumcu`yu andı

İlk toplantı, CHP-Köln`ün organize ettiği, Nazım Hikmet-Uğur Mumcu anma programıydı. Programa Türkiye`den Rutkay Aziz, Tarık Akan, Nebil Özgentürk, Can Dündar, Gürbüz Çapan, milletvekilleri Durdu Özbolat, Levent Gök, Almanya`dan T.C Köln Başkonsolosu Hüseyin Emre Engin, çeşitli partilerin milletvekilleri, (CDU, Yeşiller, SPD) Serap Doğan, Arif Ünal, Bernhard von Grünberg, …ve daha isimlerini yazamayacağım, pek çok siyasi, sivil toplum kuruluşu temsilcisi de dahil olmak üzere 2000`e yakın insan oradaydı. Anma programına giriş ücreti alınmadı.

Türkiye`den gelen konuklara zaman kalmadı

Program`da CHP Köln Derneği Başkanı Arslan Özer ve davetli olan protokol konuklarının neredeyse hepsine yakını konuşmalar yaptı. Maalesef bu protokol konuşmalarının çok sıkıcı ve yorucu olduğunu söylemek zorundayım! Ardından N.Hikmet ve U.Mumcu`yu anlatan iki belgesel izledik. Duygu dolu anlar yaşandı. Ardından yine uzun konuşmalar, ve en sonunda kitlenin merakla beklediği Türkiye`den gelen konukların katıldığı panel.

13.30 da başlayan program 16.30`da bitecekti. Maalesef Tarık Akan Rutkay Aziz, Nebil Özgentürk, Can Dündar ve Gürbüz Çapan 15-20 dakika Türkiye gündemine ilişkin konuştular, son 15 dakikayı da 2000 kişilik salondan soru sormak isteyenlere ayırdılar…

Böyle etkinlikler düzenlemek elbette kolay değil, düzenleyenlere teşekkür ediyoruz, ama bir dahaki sefere herhangi bir etkinlikte 20 kişi protokol konuşması yapmazsa daha iyi olur diyorum çünkü, pek çok kişinin belli bir süre sonra konuşmacıyı dinlemediği de dikkate alınması gereken ayrı bir nokta.

Hrant Dink unutuldu mu, ya diğerleri?

Dikkatimi her iki toplantıda da çekti, Hikmet ve Mumcu anmasında Hrant Dink de bir cümleyle geçilebilirdi. Cumhuriyet tarihinde onlarca gazeteci öldürülmüş, simgesel olarak bir isim altında, onlar da bu kadar konuşma arasında bir satırla anılabilirdi… Her konuşmacı onlarca kez Charlie Hebdo derken üstelik…Aynı şey Dink anması için de geçerli…

Kasıt olduğunu düşünmüyorum, nitekim N.Özgentürk yaptığı belgesellerden söz ederken Hrant Dink`in adını andı. Ama yeterli değil. Aynı gün aynı saatlerde yapılan toplantılarda yılları farklıda olsa, aynı haftada öldürülen iki gazeteci bunlar (Mumcu ve Dink). Beğen beğenme, her ikisine de yapılan ifade özgürlüğü katliamı. Belki de 2000 kişilik salonda en arkada oturuyorduk, biz duymadık. Sonuç olarak katılım açısından başarılı, ancak içeriğin iyi düzenlenmediği bir toplantı oldu. 

Geçelim Hrant Dink`i anma programına

Türkiye Almanya Kültür Forumu (Kulturforum Türkei Deutschland) düzenlemişti Hrant Dink`i anma programını. Doğan Akhanlı, Raffi Kantian, Navid  Kermani, İlias Uyar, Günter Wallraff, Berivan Aymaz`ın yanısıra Türkiye`den gazeteci Hayko Bağdat, yazar Mıgırdiç Margosyan davetliler arasındaydı.

İlk girişte, biraz canım sıkıldı, bu tür toplantılarda kapıda misafirlerle ilgilenenlerin dikkatli seçilmesinde fayda var. Biz zaten toplantıya gecikmiştik, çünkü bir önceki toplantıdan geliyorduk, kapıya geldiğimizde kapı açıldı ve içeri bırakıldık; 3 kişi. Ancak, arkamızdan yetişen salonda bizi bulan hanımefendinin söylediği gibi “içeri dalmadık”. Ayrıca “burası doldu sizi içeri alamam, yer yok” muhabbeti ve akabindeki konuşmalar hoş değildi; iki arkadaşımız daha gelecekti, gelmeyin dedim, yer yok!

Giriş ücretinin 5 euro olduğu etkinlikte, Köln`deki Alte Feuerwache`nin orta büyüklükteki salonu tıklım tıklım dolmuştu. Bir dahaki sefere sanırım daha büyük bir salon tutulabilir. Gelelim toplantıya. Bence en güzel bölüm Hrant Dink belgeselinden parçalar gösterilmesi, onun ağzından yaşadıklarını dinlemek ve anlamak. Toplantının ilk bölümüne biraz gecikmeli geldiğimiz için başta anıldı mı bilmiyorum ama burada da Mumcu`dan söz edilmedi. Niye bu konu üzerinde takıldığımı bu satırların/yazının sonunda yazacağım, az kaldı. 

Ermeni Soykırımı vurgusu

Benim katıldığım bölümde, G. Wallraf konuşuyordu. Konuşmasında ağırlıklı olarak Armin Theophil Wegner`den okudu/anlattı. Bilindiği gibi Wegner, Alman seyyah-yazar. 1. Dünya Savaşı`nda Rus cephesinde savaşıyor, oradan bir ilkyardım kafilesiyle Osmanlı topraklarına geliyor. Kitaplar yazıyor konuyla ilgili; Ermenilerin, Türkler, Kürtler tarafından nasıl katledildiğini anlatıyor. Wallraf bu katliam detaylarını okudu.

Berivan Aymaz`ın yönettiği panelde de konuşmacılarla Hrant Dink üzerinden Ermeni Soykırımı üzerine konuşuldu ve soykırımın tanınması için yapılması gerekenlere değinildi. Bu anmalarda aslında tekrarlanan her zaman şu oluyor: Ermenilere soykırım yapıldı ve hala yapılıyor.

Almanya`daki Hrant Dink anmalarında sürekli vurgulanan ve öne çıkarılan katliam/ Ermeni Soykırımı` dır. Bunları dinleyen bir Ermeni`nin bugün kin öfke nefret duygularından uzak kalması bence imkansızdır. Ben Ermeni değilim ama ben de tiksinerek okuyorum. Aynı şekilde Van`da Ermeniler tarafından katledilen müslümanları da okuyunca tiksiniyorum. Çünkü, etnik kökeninden bağımsız, katledilen her insan için, insan olanın içi acır; bu duygu insana özgü, vicdanla ilişkili…

Kin ve nefret söylemiyle nereye kadar?

Lakin tüm bunların Hrant Dink anmasında ne işi var diye düşünüyorum? Anmalar neden kin ve nefret söylemine dönüştürülüyor? Bu söylem “Ermeni Meselesi” denilen ve de 100 yıldır çözülemeyen soykırım mı değil mi tartışmasına ne katacak? Hrant Dink`in alçakça katledilmesini ve onun şahsında diğer alçakça katledilen basın mensuplarını anmak daha anlamlı değil mi?

Bir ırkçılığı yererken diğer bir ırkçılığa kaymamak daha iyi olmaz mı?

Soykırım olduğuna inanmak ve inandırmak

Hrant Dink Türkiye`de yaşıyordu. İsteseydi çok rahat başka bir ülkede yaşayabilirdi diye düşünüyorum. Türkiye`ye ait bir insanı Ermeni kimliğine sıkıştırmak ve onun katlini soykırıma bağlamak yanlış diye düşünüyorum. Çünkü katleden zihniyet etnik kökene bakmıyor. Cumhuriyet tarihi boyunca katledilen onlarca gazeteciden/yazardan kaç tanesi Ermeni? En basitinden Uğur Mumcu Ermeni değil.

Sonuç şu: Hrant Dink, Uğur Mumcu…daha öncelerinde Turan Dursun, Çetin Emeç, Onat Kutlar… Etnik kökenlerinden dolayı değil, susturulmak için öldürüldüler. Dolayısıyla, Uğur anılırken Hrant anılırsa, “Hepimiz Ermeni olmayız”, Hrant anılırken Uğur`dan da söz edilirse, “Hepmiz ulusalcı faşist Türk” olmayız. 

Ermeni cemaati, soykırım yapıldığını Türkiye`ye kabul ettirmek istiyorsa bunun platformu Hrant Dink`i anma toplantıları olmamalı diye düşünüyorum. Bunun için daha kapsamlı toplantılar zaten düzenleniyor, düzenlenir.

Ermeniler Türkiye`nin bir parçası

Toplantının ikinci bölümünde yazar Mıgırdiç Margosyan, 3 yıl önce Taksim`de Hocalı Katliamı`nı anmak için düzenlenen mitingte taşınan dövizlere, atılan sloganlara, dönemin içişleri bakanının konuşmalarına değindi. Evet bu önemli. Bu yeterli, katliamların önüne geçilmesi için verilmesi gereken örnek bu. Ermeniler Türkiye coğrafyasının bir parçası gökten zembille inmediler. Onlara karşı ırkçı-hakaretamiz söylemler/eylemler olmamalı. Katliamcı zihniyetlerin ortadan kaldırılması için yeterli örnek var günümüzde. 1. Dünya Savaşı`ndaki gibi bir ortamda değiliz.

Yıl 2015… Düşünce ve ifade özgürlüğü için ortak bir direnç sergilemeli, Türk, Ermeni Kürt, Yunan, Alman vs tüm kimlikler…  Hiç kimse düşüncelerinden ve inançlarından ötürü ve bunları ifade ettiği için öldürülemez diye çocuklara “öğretilirse” katliamlar/soykırımlar olmaz. Karşılıklı olarak sürekli kin nefret söylemiyle katliamlar önlenemez. Bulunulan noktadan 1 adım öteye gidilemez. Kendi kendine propaganda yaparak da bir yere varılamaz. Ermeniler Hrant Dink anmasını sadece kendi cemaatleri içinde yapmak ve soykırıma bağlayarak yapmak istiyorlara o zaman ayrı tabii… Bu yaklaşımlarla birarada yaşamak birtakım sorunlara çözüm getirmek, zor. 

Ve düşünüyorum ki bu yazıyı hiç kimse beğenmeyecek, (Ne Ermeni- ne Türk)…  Ama Hayko Bağdat`la bir söyleşimiz var, o başka türlü anlattı o da az sonra wink

Hülya Sancak/ Köln

Grafikartplus Ajans

Diğer haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu