Güngör Güner GÜRYazarlar

Adı kurbağa

Yarım kalanlara rağmen hayat; en muntazam şekilde ancak bir otobüs yolculuğunda, tekerlek üzerine denk gelen koltukta muhasebe edilir. Gerçek hayat hikayesinden alıntı desem bir tutam okuma hevesini yakalarım ya da bana öyle geliyor.

Bir anektod ile konun kapısını çalmak istiyorum. Buyur edersen ne âlâ. Bir dönem çok yolculuk yapıyordum, o kadar üst üste geliyordu ki, “yolcu” sıfatım; varışı unuttuğum dahi oluyordu. Tüm zorluğuna rağmen uyumayı becermiştim muavin içecek bir şey ister misin dedi nazikçe yok dedim bir o kadar nazik olma çabamla; sonra tekrar uyandırdı beni -bir şey ister misin ? Dedim evet istiyorum: ”sakın beni yolculuk bitene kadar uyandırma” kabaca.

Biraz şaşırmıştı ama henüz şok etkisi yaşatmamıştı tepkim.

Tamam beyefendi nerede ineceksiniz söyleyin not edeyim orada haber edeyim dedi. Parantez açıyorum bu güzel soruydu parantezi kapatıyorum. -Bu otobüs nere gidiyor? söyle hatırlatsam nere ne için gittiğimi söyleyeceğim biraz yardımcı ol lütfen bana.

On adımda oniki adım ilerleyeceğini iddia eden kişisel gelişim kitaplarından bir sonuç alamadıysanız; size önerim otobüs yolculuğuna çıkın. Özellikle tekerlek üstüne denk gelen koltuğu seçin çünkü en rahatsız edici olanı ve size her an bir yolculukta olduğunuzu hatırlatacak koltuk o. Önceden rezerve etmenize gerek yok üstelik; aklı selim olup da o koltuğu tercih eden olmaz zaten. Bir de hava karardı ve hafif yağmur serpiştirmişse cama damlalarını kararsız olduğunuz her konuda karara üç vakte kadar ulaşacaksınız demektir.

Birkaç önerim olacak izninle bu yolculuğu değerli kılacak.

Çaktırmadan arka koltuğa bakın orada bir bebek ağlayacak mesele ve o bebeğin neden ağladığını anne-babası hariç tüm otobüs halkı merak edecek; ön çapraz koltukta molaya ne kadar var diye ısrarla soracak bir teyze de olmalı zannımca. Mola yerine gelince anonsu tınlamayacak o teyze orası ayrı. Koltuğundan ayrılmayacak o ayrı. Yolculuk nere olursa olsun yol Çorum dan geçmeli bence. Tamam kızma Celal hocam toparlıyorum konu dağılmasın….

Yol boyu aralıksız nasıl uyuduğunu merak ettiğim değerli yol arkadaşım; yola çıkış saatini öyle ayarla ki vardığın an sabahın erken saati olmasın sakın ha! O an geri dönesin gelir Samsun limanından. Liman nereden çıktı hani otobüsteydik diye geçirdin ya içinden, Samsun’un nereden konuya dahil olduğunu anladığını varsayıyorum. Uykunun, halıya basmanın, nasıl mucize nimet olduğunu anlamak istiyorsan eğer uzun otobüs yolculuğu senin reçeten. Her otogar bir hayat hikayesi emin ol benim sohbeti kısır yol arkadaşım; Sinop otogarında kimsesiz, Bursa otogarında rüzgar önünde kuru yaprak gibisindir örneğin.

Eğer o şehir hakkında bilgin hiç yoksa otogarlardaki asker uğurlama anlatır sana o şehri telaşa kapılma hemen. Her otogarda inen yolcu otobüsten değil dünyadan ayrılır sanırsın, arka koltuktaki bebeğin ağlama nedenini işte o an biraz olsun idrak edersin. Son gidişler dahi hüzünlüdür ilk kez varılmış gibi. Her otogarda yolcu alırken otobüs ; el salla sanki orada birini tanıyormuşsun gibi, varış yerine de ayrılış yerindekilere de küs merak etme kaldırır onlar bunu. Geçici terminaller görürsün o kadar uzun süre orada meskendirler ki acaba ilçenin adı mı “geçici” diye düşünürsün. Kimi terminaller caka satar kimileri hep hüzünlü ama hepsi canlı, tek bir nefes alış verişi yokken dahi.

Gençliğe söyleyin yaşasın bu hayatı -yatmasın bu hayatı- otobüs yolculuğuna çıksın muhasebe etsin dününü önünü. Bu ortamda cenazeler bile kimsesiz tedbirler gereği ; bunu bilip de öldürmesinler helal dairesindeki heveslerini. Celal hocam beni dinlemezler siz söyleyin gençlere yaşamadan, o arka koltuktaki bebeğin neden ağladığını idrak etmeden ölmesinler.

Gelelim sana -daha doğru bir ifade ile aklına takılan soruya- yol arkadaşım biraz horladın yol boyu ama canın sağolsun. Bu yazının adı neden kurbağa diye merak ettin bir ilgi kuramadın ya. Birincisi bu yazının adı kurbağa değil “adı kurbağa”, üçüncüsü nice beyitler var bugünlerde adı “dünya barışı” ama içeriği ?… Dikkatli okuyucu diye ben buna derim işte ikincisi mi ne? Seviyorum kurbağayı herkes Ceylan sevecek değil ya. Ya da Kandırdım seni içerik kurbağa diye hep başkalarına mı kanacaksın “insan hakları” başlığında. İçinde  çaprazlama bir hüzün hem ölümcül hem de yaşadığını hissettiren cinsten, sonsuz bir Huda aşkı ki o bambaşka sadece bu an için bile yaşamaya değer! En ağır tarafına gelince kendini kendinin teselli etmesi “la tahzen (üzülme)” diye belki de dağların taşların kabul etmediği insanın cahilce kabullendiği yük bu ne dersin? Gönlünün vakti hiç gelmeyecek gibi yanı başında heveslerinin hüznü, onun yanında el örgüsü yeşil bir kurbağa

Muhabirce/Güngör Güner Gür/ GÜMÜŞHANE

İlgili yazılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu