Nuray Mert: Şehirli isyanı
Ruhr Kitap Fuarı çerçevesinde Almanya'nın Essen kentine gelen Nuray Mert, WDR Radyo'dan Ayça Tolun'la Türkiye'nin iç -dış siyaseti ve basın özgürlüğü konusundaki sorularını yanıtladı, Gezi olaylarını yorumladı. Oldukça uzun süren oturum sonunda Nuray Hanım da dinleyenler de hayli yorulmuştu. Ancak, konular Almanya'da yaşayan ve Türkçeli olan (Kürtler, Ermeniler, Rumlar vs..) önemli bir kitlenin ilgi alanında olduğu için ilgi ve katılım yoğundu.
Gezi olaylarına Batı'nın yoğun ilgisi ile ilgili bir değerlendirmeye karşılık, "Gezi bir şehirli isyanı, çok renkli çok yaratıcı, ilk defa bir orta sınıf bir şehirli kalabalık isyan ediyor, bu yüzden de Batı'nın ilgisini çekti" diyen Mert, "Gezi oldu diye ben Türkiye'nin içinde bulunduğu darboğazın tamamen önünün açıldığını düşünmüyorum" diyor. Gezinin büyük bir koalisyon olduğunu ifade eden Nuray Mert, onun da bir siyasi kimlik kazanması ve birarada kalmasının zor olduğunu söylüyor.
Ayça Tolun'un Türkiye' de durum "Kötüye mi gidiyor?" sorusunu da "evet kötüye gidiyor" şeklinde yanıtlayan Nuray Mert, bunu da Türkiye'nin büyük sorunlarının çözülmemesiyle açıkladı.
Sol: Anla ma-makta ısrarcı
Sorunların başında Mert'in sıralamasına göre Kürt sorunu başta geliyor, onun dışında dış politikada giderek yalnızlaşma, içerde demokrasi eksikliği, gittikçe otoriterleşme, kötüye gidişin göstergeleri. Mert bunları 2009'da söylediğinde yalnız hükümetin değil, sol kesimden aydınların da ağır eleştirilerine maruz kalmış.
AKP'nin elindeki güçle, gittikçe bir dönüştürmeye; bir sağ haraketten daha fazla devrimci dönüşüme ve bir tasfiye haraketine giriştiğini anlatan Nuray Mert, sol kesimin, liberallerin demokratların vs. bunu anlamamakta ısrar ettiğini ifade etti.
Batı'dan bakınca tüm ılımlı, demokrasi ile daha barışık İslami hareketlere fazlasıyla bir kredi alanı açılmıştı, beklentiler fazlaydı diyen Mert, Batılı bakış açısıyla bunu normal buluyor. İçerden bakınca da askeri vesayetin gerilemesi açısından bir rol oynadılar, ancak bu, daha demokrat, anti-militarist oldukları için değildi, diyor. "Sadece İslamcıların değil sağ muhafazakarların da, daha az militarist olduklarını ben hiç düşünmedim" diyen Mert, bu noktada Türkiye'deki solun, aydınların demokratların, liberallerin bir ayrışmaya gittiğini söyledi.
Türkiye'nin demokratlarının büyük bir çoğunluğu, sonuna kadar aslında AKP'nin bir muhafazakar parti olarak bir dönüşüm döngüsüne girdiğini bununda artık bir noktadan sonra bir sağ iktidardan daha fazla bir devrimci dönüşüme dönüştüğünü anlamamakta ısrar ettiğini ifade eden Mert, AKP'nin toplumsal bir gücü ve demokratik bir meşruiyeti var. Türkiyenin demokratları bu dönüşüm sürecine kritik ederek, sorgulayarak değil tam tersine, tüm eleştirilerini saklayarak eşlik ettiler, diyor.
Tam vekalet veren solcularla çıkar birliği
Nuray Mert, Ben 2009 yılında Türkiye'de siyasi gücün bir sivil diktatörlüğe dönüştüğüne dikkat çekmiştim. Tek otoriter düzen askeri değildir, sivil otoritertlik diye bir şey de var diyerek, sol kesimin ve liberal demokratların AKP'ye tam vekalet verdiğini ifade etti. Bunları söylediği için liberal solcuların darbecilik suçlamalarına da maruz kalan Mert, "Aydınlar sol liberaller 'madem ki bu kadar çıkarlarımız örtüşüyor, sen askere karşısın ben de askere karşıyım vs.' diyerek, AKP'ye tam vekalet verdiler al bizim adımıza sen Türkiyeyi demokratlaştır dediler. Böyle bir misyon üzerine yüklenince de AKP daha devrimci tasfiyeci oldu; devrimler baskıcı ve tasfiyecidir" diyerek, liberallerin, solcuların, sosyal demokratların eleştiriden kaçtığına dikkat çekti.
AKP'ye çok fazla kredi verilip meşrulaştırıldığını belirten Nuray Mert, basın özgürlüğü konusunda da gazeteciler işten atılırken başbakan gazetecileri hedef alırken, meydanlarda kendisine namert derken, 3-5 kişi dışında kimsenin ses çıkarmadığını tırstığını, baskı olduğunu söyleyerek, "Siz her yaptıklarında boncuk bulursanız, hic sorgulamazsanız sonuç bu oluyor" dedi.
İktidarı eleştirme-mek için CHP'ye yüklenildi
Türkiye'de muhalefet sorunu var yorumuna karşı, demokrasi noksanlığından tüm siyasi tablo sorumlu diyen Mert, Ben CHP'yi eleştiren biriyim ama, son zamanlarda iktidarı eleştiriden imtina etmek için demokrasi tartışmalarında bile tamamen muhalefet sorunundan bahsedilmeye başlandı. Türkiye'nin birinci meselesi muhalefeti geliştirmek değil diyen Nuray Mert, bazı partiler iktiari düşünemez diyerek CHP'nin sosyolojik olarak belli bir sınırı aşamayacağını ifade etti.
"Türkiyenin çoğunluğu muhafazakar milliyetçi, AKP seçmeni olmaya daha yatkın. Bu CHP oyunu yükseltemez manasına gelmez ama CHP sosyolojik bir darboğazı var. CHP seçmenleri şehirli laik kesimler ve Aleviler. Bunun da oy oranı belli" diyen Mert, CHP sorulması gereken soruları sormuyor eleştirisine karşı da , "CHP statükocu bir parti olmasaydı iyi olurdu ama öyle. Ancak, CHP dışında, parlamento dışında demokratlar ver, onlar sormaları gereken soruyu soruyor mu? Biz soru sorunca da iktidar adına bizi "dövüyorlardı" yani bu muahalefet darboğazı sadece CHP ile sınırlı değil" derken, dindar muhafazakar bir parti demokrat olabilir ama Türkiyeyi demokratikleştirme onun insafına ve görüşüne bırakılmamalı, ifadesiyle de eleştrilerin yetersiz olduğunu vurguladı.
Kürt meselesi bu paketle çözülmez
Son, allanıp pullanıp kamuoyuna açıklanan demokrasi paketi ile ilgili olarak da görüşlerini ifade eden Mert, "Bu paketle Kürt sorunu çözülmez, paketlerle kürt sorunu çözülmez. bu paketle Türkiye demokratikleşir mi derseniz Hayır, dedi. Böyle küçük kozmetik şeyler, kendi muhafazakar özgürlük alanlarını genişletmeyle bu olmaz- Yüzde 10 barajında ısrar eden bir iktidarın Türkiye demokratikleştirdiğinden bahsedilemez dedi.
Siyasal statü olmadan anadilde eğitim olmaz
"Anadilde eğitim hakkı tek başına sıradan bir talep gibi görülecek birşey değildir. Anadilde eğitim hakkı talebi karşılamaz. Bu talebin arkasındayım ancak, bu talep siyasal statü olmadan olmayacak bir taleptir. Bir dilde eğitim o dilin kamu dili olması ve arkasında kurumların olması demektir. Yani bir siyasi statünün olması lazım, bu demokratik özerklik, federasyon da olabilir ama bir şekilde Kürtlerin kendilerini yönetecekleri bir statü olmaksızın bazı taleplerin karşılanması olanaksız" diyerek paketlerin-talepleri karşılamayacağını anayasal değişiklik olmadan bu sorunun çözülemeyeceğini/konuşlamayacağını anlattı.
Değerli yalnızlık
Uzun süren oturum son bölümünde Türkiye'nın dış siyasetini de eleştiren Nuray Mert, Türkiye'nin izlediği politikalar yüzünden uluslararası aranedaki yalnızlığının, edebiyattaki gibi bir değerli yalnızlık olmadığını belirterek "Her yalnızlık değerli yüce değildir" dedi. Nuray Mert hatalarından dolayı yalnız kalmışlığı, değerli bir yalnızlık olarak göstermek, yüceltmek doğru değildir. Batılılar ikiyüzlü, doğulular ikiyüzlü, araplar ikiyüzlü, yalan dünya, yalnızca siz doğru ve idealist amaçlar için siyaset yapıyorsunuz gibi göstermeniz de doğru değil, diyerek Türkiye'nin de siyasi ve ekonomik çıkarları doğrultusunda siyaset yaptığını ifade etti.
Oturuma katılanların, Nuray Mert ve Ayça Tolun'un sohbetinden ne kadar memnun kaldıklarını bilemiyorum, sormadım, çünkü ben de çok yorulmuştum; öyle ki, akabinde başka bir salonda sevenleriyle buluşacak olan Sunay Akın'a bile gidemedim.
Benim bu tür oturumlardan edindiğim izlenim, Almanya'da yaşayan Türkçelilerin, Türkiye'nin iç ve dış siyaseti ile çok ilgili oldukları ve kendilerine bu konuları siyasi yorumdan bağımsız olarak anlatacak kişilere ihtiyaçları olduğu. Yani siyasi yorumdan ve idelojiden bağımsız bir Kıbrıs meselesi, bir Ermeni meselesi, Ortadoğu'da Türkiye gibi konular, sürekli gözümüze sokulan, temcit pilavi gibi ısıtılıp ısıtılıp masamıza dayatılan Kürt Meselesi kadar önemli…
Başka bir ayrıntı da, bu tür konular hep de aynı yüzlerin; kitlelerin, yaş grubunun ilgi alanında. Siyaset gençlerin ilgi ve bilgi alanından maalesef çok uzak. Mecburlar mı, değil tabii, zorla güzellik olmaz, vur patlasın çal oynasın…
Haber-yorum: Hülya Sancak/Essen