İki haftafdır, Muhabirce TV’nin Yutub üzerinden haftada bir gün yaptığı yayını izliyorum. Muhabirce Bakış adı altında proğram yapılıyor. Sunuculuğunu Temel Elcivan yapıyor. Zaten muhabirce gazetesinin kurucusu da o.
Katılımcılar Hülya Sancak (Gazetenin ve Tv nin Genel yayın yönetmeni), Muhsin Ceylan, Arif Şentürk.
17 ocak 2025’ten bir önceki yayında bunlar vardı. Konu, ilk gelen neslin çektiği zorluklar ve çalışan gazeteciler günü. İlk gelen nesilden bahsedilirken Muhsin duygulandı, ağladı. Arif babasından bahsederken duygulandı. Hülya gazetecelikten bahsederken haklı olarak yakındı. Yerel gazetelerin küçümsenmeye çalışıldığından bahsetti.
Yahu yerel gazete çıkarmak basit bir şey mi? Adı var kendi yok olan ulusal gazeteler, halkın sorunlarına yereller kadar yer veriyorlar mı?
Okuyucular olarak elinizi vicdanınıza koyun, yerelle ulusalı karşılaştırın. Hangisi toplum sorunlarını, neşesini, kederini yansıtıyor bir bakın.
Buradaki ulusal basının şu andaki işi, Türkiye‘deki politikacıların propagandasını buraya yatsıtmak. Buradaki sorunlar umurlarında değil. Zaten buradan muhabir ağları da yok gibi. Ve ihtiyaç da duymuyorlar.
GELELİM MUHABİRCE TV YAYININA
Arkadaşlarımız ellerindeki telefonlarla yutub üzerinden ortak bağlantı kurarak yayın yapıyorlar. Teknoloji bu kadar ilerledi ve bu teknoloji olanağı ile bu çocuk doğdu. İsteyen küçümsesin, isteyen carrt atsın.. Bu çocuk doğdu ve sadece buradaki halkın sorunlarını ele almaya başladı…
BURADA SİZE, GAZETECİLİKTEN BİR ANI ANLATAYIM, NEREDEN NEREYE GELMİŞİZ GÖRELİM
Yıl 1997. O zamanlar Sabah Gazetesinin Essen ve Ruhr bölge temsilcisiyim. Frankfurt‘ta gazete yönetiminde Aydın Öztürk Avrupa Genel Yayın Yönetmeni.
Ahmet Özay Yayın Yönetmeni, Uğur Ergan Yazı işleri sorumlusu. Bu arada şunu ekleyeyim. (Uğur‘la Ahmet, Köln‘de Hürriyet bürosunda ben dahil Suat Türker‘in yanında yetiştik. Haa bu arada, Asım Gürsoy ve Alaverdi Turhan‘ı da unutmayalım. Hep birlikte Suat ağbeyde yetiştik, yıl daha 1982, 83.)
90‘ların başlarında Sabah gazetesinin Almanya yönetiminde sorun var. Tiraj çok düşük gidiyor. 7- 8 binlerde geziyor. Hürriyet 120 binlerde. Biz o zaman Hürriyetteyiz.
Yıl 95, 96.
Sabahın Avrupa baskısında yönetim değişikliği olmuş. Ahmet‘le Uğur yukarıda bahsettiğim pozisyonda Sabah‘a geçmişler. O zamanlar yandaşlık olayı filan yok. Lider propagandası, seçim propagandası prim yapmaz. Varsa yoksa, buradaki halkın sorunlarına hangi gazete daha fazla ulaşabiliyor. İşte böyle bir ortamda muhabirlik…
ANLATACAĞIM MUHABİRLİK OLAYI BURADA
Yukarıda dedim ya yıl 97. Detmold şehrinde Almanya‘da hiç olmayan bir şekilde bir olay olmuş. Askerler (Iddiaya göre) alkollü bir şekilde sokakta taşkınlık yapmışlar. Bu sırada bir iki Türk vatandaşını tartaklamışlar, hastaneye kaldırılanlar olmuş.
Bu olay için Türkler protesto yürüyüşü yapacaklar. Ahmet Özay aradı. Başka kimse yok bu olayı manşetten vereceğiz. Haydi düş yola. Essen -Detmold olay yeri arası 250 km. Olayı fotoğrafla filmi yıkat ve baskıya yetiştirmek üzere Frankfurta hareket.
Baskı saat 18 de. Baskı bir an önce olsun ki, uzak yer dağıtım araçları bir an önce yola çıksın, gazete yarın okuyucunun elinde olsun. Rakip gazeteye de (Bak toplumun sorunlarını ben daha güzel yansıttım) desin. Ankesorlu telefonla haberi bildirmişim, haber hazırlanmış. Sadece fotoğraflar kalmış. Onu yetiştirmek için, Detmold‘ten bas git Frakfurt‘a. 350 km.
Saat 18‘de basılması gereken gazete bekliyor. Ben ulaşabildim 19‘da. Filmi hemen devreye koydular gazete baskıya girdi, acil olan araçlar yüklendi…de, o gün benim muhabirlik görevim daha bitmedi.
OBERHAUSEN CENTRO DA SEZEN AKSU, TARKAN KONSERİ VAR
Konser var ve konseri düzenleyen bizim gazete. Gazete de, çekiliş yapmış, 9 kişi konser bileti kazanmış. Frankfurt‘tan Oberhausen’a konsere yetişeceğim, konser saati 20:00. Konseri, Sabah adına idare eden Kenan Erçetingöz. Ondan biletleri alacağım, Talihliler gelip benden alacaklar. Sonra konseri fotoğraflayıp sabah erken gazeteye yetiştireceğim. Ben geldiğim de saat 20:00. Biletleri Kenan Erçetingöz’den aldım. Ardından direk konser salonuna girdim, ev sahibiyim fotoğraf çekeceğim. Patt İngiliz korumalar geldi. ARTIK FOTOĞRAF yasak, çekemezsin!
Eeeem, ev sahibiyiz haberi nasıl yapapacaaz. Gittim Erçetingöz‘e. Eeee diyeceniz şimdi. Kenan Erçetingöz dedi ki: Bekle, arada Sezen‘le Tarkan‘ı aynı odaya alalım orada resim çek onu gönder. İyi de sahne yok, seyirci yok. Ben o fotoğrafla bu haberi yapmam dedim geçtim köşeden biraz konseri izledim.
Tarkan sırt üstü yere uzandı, Sezen üzerine oturduu… Tarkan çalkalanarak müziğe başladı. O sahneler çekilmesin diye fotoğraf yasaklanmış.
Asabım bozuldu, elimde dokuz konser bileti terkettim salonu dışarı çıktım. Halen konsere gelenler vardı, bilet soruyorlardı. Elimdeki dokuz bileti onlara dağıttım, alın size konser bileti, ön sıradan Yunus IŞIKOĞLU‘nun hediyesi Sabah Gazetesinden dedim ve eve gittim.
O gün şu haber için arabanın kilometresine baktım? 1200. Yazıyla bin ikiyüz km yol yapmışım, sizlere o sorunu aktarabilmek için.
SADEDE GELELİM
90‘lardan 2025’e ne kadar hızlı ilerlemiş. Daha şurada 35 yıl. Ben Türkiye‘de yaşamıma, kolçaklı postahaneden bağlatmalı telefonla başladım. Sizin belki beş dakikada okuduğunuz bir haber fotoğrafını size anlattım. 1200 km yol katettik.
Yani diyorum ki;
MUHABİRCE TV BÖYLE DOĞDU
O insanlar sizin için var.
Muhabirce/Yunus IŞIKOĞLU 19 Ocak 2025 / Tüm Dünya