Güngör Güner GÜRYazarlar

Sina’ya Açık Mektup-2

Güngör Güner Gür

bin kez budadılar körpe dallarımızı
bin kez kırdılar
yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz
bin kez korkuya boğdular zamanı
bin kez ölümlediler
yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz
… (alıntı/1)

Çıkma saati geldi dünyadan, artık rüya görmeyeceğim, sabahları mutfak ocağının çakmakla buluşma sesini de duymayacağım, en önemlisi de puzzle parçalarını birleştirir gibi muhasebe yapmayacağım. Yok, karamsar değilim, onu nereden çıkardın daha ilk cümlelerim bunlar, elveda demiyorum bilakis merhabanın kalp atışandayım.

Sina kim, açık mektup-1 nerede? Bu mu merak ettiğin velev ki Sina bir çöl; açık mektup-1 de gaip. Bir dertleşelim dedik hemen eleştirecek bir şeyler buldun ana muhalefet. Henüz parçalanmamıştı hikâyemiz bir tur atıp geldi hüznümüz. Saçmalamak salaklığımızdan değil de hayatta kalma direnci aramızdandı.

Uçak modundayız uzun süre uçağa binmemiş olmakla beraber ancak görüldü attık yine de duygularımızı. Tekrara düştük doğru ama belki bu benim türkümün nakaratıydı umursanmayan, umursanmadığını bilmekle beraber bir gün besteleneceğinin ütopyasında.

Çubuk krakerim yanımda bir de kitap-07 uçlu kalemimim gerisi teferruat ve bu teferruatta gömüldü iyiniyetimiz. Gel dur biri geldi galiba, döneceğim ben size… Gelen heveslerimmiş, o kadar da ses çıkartma dedim o kapıyı çalıyor.

Cennet meyvelerini özlüyordu Âdem, sadece sevildiğini değer gördüğünü hissetmek istedi âdemoğlu. Yok, hem anlat diyorsun hem göz ucu ile okuyorsun. Bir kez değil defalarca oku ancak geç kalma olur mu?

Çok karışığım, silinmiş rehberim, tükenmiş sözlerim. Sina Çölünde çıkarttım pabuçlarımı, ses duymak haddime değil de sevilmek hayalim. İçim acıyor mu? Otursam mı yürüsem mi? Araftayım diyemem çünkü kimse henüz görüp anlatmadı bana Araf’ı.

Ara verdim küsmeye, bir ara çok küstüm faydasını da gördüm lakin yoruldum. Kadim uygarlıklar kadar köklü idi mücadelem, onlar kadar sonuç alamamış olmakla birlikte. Yazma okuma paylaşma peki sonra mavi yazmanın solmasını bekleyerek mi geçsin zaman. Karışığım dedim ya düzeltiyorum çok kalabalığım, duvarlar konuşmuyor diye üzülecek değilim asıl duvarlar konuşunca sorun var kanımca. Beni umursamayan kanaatimi mi umursayacak güldürme beni?

Tekrar gelme be hüzün, yüküm ağır; unutma nimetinden mahrumun bu ara. Nerede kazandım nerede harcadım en rahat cevap verebileceğim soru bu. Sorduk mu? Sorar gibi oldun. Harcamak kazanmak kadar kutsaldı.

Dinle bi! Daha yürüyüşe yeni çıktık, sığıntı oldu kum taneleri köpürdü deniz, hangi günahtan dolayı diri diri mezara konulduğu soruldu kız çocuklarına, başıboş bırakıldı gebe develer.. Dinle bi! Ya da boşver; görüldü atıp geç.
Bir gün daha somut anlatacağım; o zaman sen duyacaksın da cevap veremeyeceksin ama sağlık sorunundan değil geç kalmış olmaktan. Sina dostum, dersten kaçışıma üzülmedin işi gücü bırakmama da karanlıkta kaybolmama da. Nasıl başardın sırrını ver. Kaf dağının ardına kalmasın, her şey mezara gitmesin, Anka kuşuna değer verdiğinin 30 da birini verseydin bana o zaman anlardın ölüler niçin yaşarmış.

Dağlarla çevrili idi Aden bahçem, badem çiçeğinde umut biriktirdim, annemin yanaklarından süzülürken gözyaşı yeniden doğdum. Allah sevgisinde can çekiştim, kaç kez ölümü tattım, sohbet ettim vakitsizlik an’ı ile. Sen anı biriktirirken ben biriktirdiklerimi harcadım. Sen anı biriktirirken ben biriktirdiklerimi harcadım. İşte tekrar tekrara düştüm demek tekrara düşmek de anlamlıydı an ‘da.

Sina çölünde benden sorarlarsa sana bir gün, nasıl bilirsiniz diye; “Allah’ı çok sevdi” diye biliriz dersin. Ya başka diye ilave sorarlarsa hiç dinlemek ki dersin.

Zamanını aldım helal et zamanını, hâlbuki neler yapardın o zaman diliminde? Güneş battı, ay yüzlerinden birini göstermeden bana müsaade.


menekşeler de açılır üstümüzde
leylaklar da güler
bugünlerden geriye bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler
…(alıntı/2)
( Adnan YÜCEL’in “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” şiirinden alıntı)

Güngör Güner GÜR ( 1 Kasım 2022’ye saatler kala/ Dağlarla çevrili şehirden) 

İlgili yazılar

Başa dön tuşu