Haberler

Televizyon dizileri…

Televizyon dizileri, neye hizmet ediyor?

Bu yazımızda şu Türk televizyonlarında dizi furyasını bir irdeleyelim diyorum.

Türkiye de Tv izleyicisi, ölçümlere göre yaklaşık 40 milyon. Bir de yurt dışı izlemelerini katalım. Diyelim toplam 60 milyon.

Ulusal kanal sayısı 33. Yani hem karasal hem uydu yayını yapan ve toplam izleyici kitlesinin, ortalama yüzde 70 in üzerine ulaşabilen.

Televizyonların kazançları ağırlıkta nereden? Reklamlardan.

Reklamlar kimlerin elinde? Reklam ajanslarının.

Reklam nasıl geliyor. Reytingle.

Haa şimdi yavaş yavaş asıl konuya geliyoruz.

Reyting nedir?. Bir programın izlenme sayısı.

400 bin izleyici sayısı bir reyting ediyor.Tv lerin reklam ajanslarına kendini ispat yarışı burada başlıyor.

İzleyiciyi reting ilgilendirirmi?. hayır.

Tv lerin verdikleri içerisinden kendine uygun olanına dalar onu izler.

Pekii Tv ler Bu dizileri nasıl alıyorlar.?

İki yoldan.

Bir iç yapım, yani kendi kadrolu elemanlarına yaptırdıkları diziler, bir de yapımcılardan satın alma yöntemi.

Yılda piyasaya yüzün üzerinda dizi çıkıyor.

Önce başlıyor bir dizi reklamı.

(Felanca yalı kimin olacak. Filanca holdingi Nagihan mı ele geçirecek konca mı.)

En büyük entrikayı kim becerebilecek. Kim kimi nasıl yokedecek.

Ya da hangi mafya babası daha güçlü. Hangisinin adamları daha saadık. Herkes biri birinin adamı.

Sonuçta etkilenme yaklaşık şöyle oluyor.

Kadınlar diyor ki demek ki entrika olmadan bir iş yürümezmiş. Entrikayı becerebiliyorsan holding denen şeyi bal gibi yönetebilirmişsin. Zaten orada ne iş yapılır, üretim varmıdır, para nereden gelir. Böyle bir şey yokmuş. Verin bana bir holding en büyük entrikacı artık benim. Ben de Artık yalılarda oturmak istiyorum.

Erkekler de. Ben Artık babayım İstediğim gibi hareket ederim düşüncesine kapılıp sokaklarda suç makinasına dönüşebiliyor.

Dizilerde bunların dışında belki bir iki farklılık vardır.

Bu senaryolar nereden geliyor.

Bana göre Enrika senaryolarının başlangıcı, 1970 lerdeki Dallas.

Hani bir JR vardı (Türkiye de Ceyar denirdi) orada kazanmanın tek şartı entrikayı en iyi becerebilmekti. Adamlar entrikanın kökünü bize bir attılar. Bir daha kurtulamıyoruz.

Senaryolarımızın ana teması Entrika, Yalı, köşk.

Haa bir iki tane de ağa, baskı ağlatma.

Bunlar değişebilir mi.? Evet. Az sonra.

Elin adamı bir dizi yapıyor. Finalindeki söylemek istediğini önce aşılıyor, finali şırıngalıyor, ve ardından pratikte uyguluyor.

Diziyi bunun için yapıyor.

Bizde dizilerle ilgili fazlaca özde eleştiri de çıkmıyor.

Sadece ağırlıkta, hangisi hangini geçti. Başkası pek yok.

Cumhuriyette yazan Mehmet Çoban dizi konularına ağırlık veriyor. O da gene içlerinde olanlara yani kötünün iyisine yöneliyor. Ama bir yazısında kullandığı cümle hoştu.

(Tamam Türk izleyicisi “Arkası Yarın” kültürüne alışıktır, dizileri sever, tekrarları izler ama dizinin dizisi de biraz fazla değil mi? Biraz insaf. Medya ne yapsın? Bir yandan iktidar korkusu, öte yandan reyting rizikosu, iyisi mi etliye sütlüye karışmadan, tekrarlarla idare edelim diyorlar.)

Güzel bir tesbit.

Neyse Bunlar değişebilirmi sorusunun az sonrası. Senaryo konusu. Hemde sağdan okumalı, Hem de reting kaygısı olmadan. Çalınmış hayatlar değil çalınmamış senaryolar.

Bunlar olurmu.? Olur, olmalı, olacak.

Hadi hayırlısı.

Yunus Işıkoğlu/ Almanya

Diğerleri
Grafikartplus Ajans

Diğer haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu