Siyasi partilerin temsilcileri soruna çözüm bulmalı
Referandum için yurt dışı temsilciliklerde ve sınır kapılarında oy verme süreci 27 Mart'ta başladı. Yurt dışı ve sınırkapılarında olduğu gibi, Düsseldorf Başkonsolosluğu hizmet binasında bulunan 'Anadolu Salonu'nda da sandıklar kuruldu. İlk gün vatandaşlık görevini yerine getirmek isteyen seçmenler uzun kuyruklar oluşturdu.
İlk bir saatlik süreci saymaz isek başarılı bir hizmet verildiğini söylemek mümkün.
'Nedir yaşanan bu sıkıntı?' diye sorulacak olursa, kısa da olsa bahsetmek istiyorum. Bazıları için bu küçük bir sorun olabilir! Belki sorun olarak görülmeyebilir de. Sorun vatandaşa yansıyınca hedef tahtasına resmi kurumlar oturtuluyor. O da hoş olmuyor..Örneğin seçmen, oy verme saatini 09:00 olarak biliyor. Öyle olmasına rağmen, oy verme işlemine geçikmeli olarak başlanabildi! Yaklaşık 30 dakikaya yakın gecikmeye bazı seçmenler haklı olarak tepki verdi. Gecikmenin en önemli nedenleri arasında sandıklarda görev alan siyasi parti temsilcilerinin olduğunu söyleyebilirim. Sandıklarda sorumluluk alan görevliler niye görev yerlerine geç gelir? Böyle sorumsuzluk olur mu? Yüzlerce seçmenin arasından,'Geç kaldım, ben sandık görevlisiyim!' diyerek yara yara ilerlemek, başta seçmene, sonra da adına görev yapılan siyasi partiye saygısızlık. Sandıklarda görevli sayısı da yetersiz olunca hazırlık yapılamıyor, seçmen oyunu vermek istediğinde bile mağduriyet yaşayabiliyor. Bu sorumsuzluğun önüne bir şekilde geçilmeli. AK Parti'yi, CHP ve MHP'sini temsil eden kurumların yöneticileri bu konuyu ciddiye alırlarsa seçmenin mağduriyeti önlenmiş olur diye düşünüyorum.
Krizden kim nasıl etkilenir?
Önemli bir süreç yaşıyoruz. Daha önceki milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçim süreçleri bu kadar gergin geçmemişti. Medeni bir şekilde partiler propaganda çalışması yapabilmiş, AK Parti, Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi Başkanları bile Avrupa'nın bir çok şehrinde seçmenlerine seslenebilmişlerdi. Seçmenler de kendilerine verilen oy kullanabilme hakkının mutluluğunu yaşamışlardı.
'Yaşamışlardı!' diyorum, çünkü son dönemde yaşanan sıkıntılar sonrası milli duyguları incinen bir çok vatandaşımız kendi aralarında sohbet ederlerken, 'Seçimler böyle gergin geçecekse, oy hakkı istemiyoruz! Sandıklar kurulmasın!' gibi serzenişlerini duymak durumunda kaldım.
Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşımız bir ay öncesine kıyasla geleceğine daha iyimser bakabiliyor mu? Yaşanan krizlerden, önümüzdeki süreçte kim nasıl etkilenir bekleyip göreceğiz. Fakat, 40-50 yıllık kazanımların küçük politik hesaplar yüzünden heba olmasından korkuyorum.
Martin Schulz rüzgarı
Referandum sürecine kendimizi kaptırınca yaşadığımız ülkedeki önemli siyasi gelişmeleri atlayabiliyoruz. Örneğin Berlin'de sesiz sedasız cumhurbaşkanlığı makamında görev değişimi oldu. Bazı eyaletlerde seçimler yapılıyor. Bu seçimlerin bizleri daha yakından ilgilendiriyor olması gerekir. NRW Eyalet seçimleri 14 Mayıs'ta, genel seçim ise 24 Eylül'de yapılacak.
Duisburg da yaşayanlar geçtiğimiz günlerde önemli bir sürprizle karşı,karşıya kaldı. Haberimizde de okuduğunuz gibi; Duisburg Anakent Balediye Başkanı Sören Link sürpriz bir şekilde basın toplantısı düzenledi! Belediye başkanlığı seçiminin öne çekilmesi yönünde öneride bulundu. Beklenmedik öneri siyasi kulisleri ve siyasi partileri hareketlendirdi. Sören Link, bu önerisini seçime katılım oranını yükseltmek ve ek masrafların önüne geçmek için yaptığını ifade etsede, alt yapısı oluşturulmuş siyasi bir manevra olarak değerlendirmekte mümkün. En büyük etkende, Sosyal Demokrat Parti'nin Başbakan adayı Martin Schulz'un yakaladığı rüzgar olmalı.