Ölü balığın denize atladığı yerdeyiz!
“Mahallemiz SAKİNLERİNDEN (…) hakkı rahmetine kavuşmuştur. Merhuma/Merhumeye Allah’tan rahmet; kederli ailesi ve yakınlarına başsağlığı dileriz” Kendimizi hiç bu anonsun öznesi olarak hayal ettik mi? Sakinleri… Bu sakinliğimizin kaynağı ne ola ki? Bir anons da bitti işte bak ve gör saltanatımız, paramız, makamımız, yarın kaygımız.
Neredeyiz?
Cennet meyvelerinin özlendiği yerdeyiz; Bir takım kelimelerin alındığı ve bu keliler ile tövbe edilen yerdeyiz; Ölü balığın denize atladığı yerdeyiz! “Bana ne olur ya HÜDHÜD’ ü göremiyorum yoksa kayıplarda mı? Diye sorgulanan yerdeyiz. Rahvan atların iki ayakları üzerine şahlandığı; kayanın deve doğurduğu; gökten teselli sofrasının indiği yerdeyiz. Bu nasıl kurt imiş ki, yediği insanın gömleğini sağlam bırakmış? Bana düşen şimdi teslimiyet ve sabır denilen ildeyiz.
Tam olarak neredeyiz?
Dağların yün topuna döndüğü; Yıldızların rütbelerinin tek tek söküldüğü; Yaban hayvanların meydanlara toplandığı; Uykusundan uyandırılan ölülerin “Bizi uyandıran olay nedir?” diye birbirine sorduğu; Diri diri toprağa gömülen kız çocuklarına “Hangi nedenden bu zulme maruz kaldıklarının sorulduğu” yerdeyiz. Babadan oğul adına, oğuldan baba adına diyetin kabul edilmediği; Çocukların saçlarının beyazladığı; Bacakların birbirine dolaştığı, ölümün dahi kurban edildiği yerdeyiz.
Yaklaşıyor yaklaşmakta olan; Bekleyin bizde sizinle birlikte beklemekteyiz; Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır! ; Deki: “Sizi ilk kim yaratmış ise o diriltecek”. Sabah yakın değil mi? “Oturun oturanlarla birlikte” ; “Öyleyse az gülün çok ağlayın” ; Gücünüz yetiyorsa benzeri tek bir ayeti getirin! Meydan okumalarının tam yanındayız.
Ve bir duadayız!
Allah’ım bizi hayırlı bir menzile kondur, şüphesiz sen konaklatanların en hayırlısısın. Allah’ım senden gelecek her hayra her zamankinden daha muhtacız. Allah’ım bana senin yolunda gidecek iyiliğe varis olacak bir zürriyet nasip eyle. Anne-babamıza bize çocukken üzerimize titrediği gibi üzerine titrememizi nasip et onların bize kanat gerdiği gibi onlara kanat germeyi bize nasip eyle. Mucize yok diyenlere mucizeni gönder.
Geldik gidiyoruz!
Yoktan var eden, varlığından haberdar eden senden geldik sana gidiyoruz. “Ben” kavramından sıyrıldık, evlatlarımızla vedalaştık, anne-babamızdan helallik aldık, en sevdiğimiz giysimizi askıya ütüsüz astık, bilyelerimizi toprağa bıraktık, en sevdiğimiz ekini güneşin alnına bıraktık, koltuğumuzu yaktık, paramızı dağıttık, ocağımızdaki ateşi söndürüp senden kaçıp yine hem sana geliyoruz. Bizi kabul buyur!
Ve giderken gördüklerimiz!
Sakinleriyiz artık, tüm ihtirasımızdan eser yok bu yüzden adımız SAKİN. Kimse bizi misafir etmedi o gece, evine almak istemedi soğuk çok soğuk bir dar karanlık bir odaya bıraktılar. Yolcular var gelecek dediler bizde sakin durduk sessimizi çıkarmadık. Toprakla buluşana kadar kuşlarda toprak da bile bir hüzün. Toprakla buluşacak bir âlem varsa ortada herkes tedirgin olur zaten. Sonra toprakla buluşma anımız herkes bir kat daha hızlı ne olup bittiğini anlamadık. Herkes derin bir nefes aldı, hayatta olanlar nefes alıp verdiğini daha net idrak etti. Toprakla buluştuğumuzda sakinliğimiz âlem de sirayet etti kederli yakınlarımızın dahi içine bir sakinlik geldi. Gözyaşları daha sakin aktı. Sebepler konuşulmaz oldu artık, dünya telaşı sardı yine bunun adı başın sağ olsundu.
Şimdi neredeyiz?
Ben kederimi ve gamımı yalnız Allah’a arz ederim denilen yerdeyiz. Ben ailemi ıssız bir vadiye senin rızanı kazansınlar diye bıraktık hüznün tevekküle buluştuğu yerdeyiz. Üzülme! Allah bizimle beraber tesellisindeyiz. Kuru hurma ağacından yaş hurma meyvelerinin döküldüğü yerdeyiz. Ayaklarını çıkart çünkü mübarek yerdesin emrinin duyulduğu yerdeyiz. Bize şah damarımızdan daha yakın olanın merhametindeyiz. “Her canlı ölümü tadacaktır” ayetinin idrakindeyiz.
Ölü balığın denize atladığı yerdeyiz! Ölümün öldüğü, ab-ı hayatla buluşan işte tam olarak o yerdeyiz. Allah’ım aşkındayız, aşkında olma cüretti ile bu sakinliğimiz. G.Güner Gür- GÜMÜŞHANE