“Maskeler de Düşer” filminin Youtube galası yapıldı
Oyuncu, yönetmen ve senarist Müfit Can Saçıntı tarafından, karantina günlerinin kısıtlı koşullarında hayata geçirilen “Maskeler de Düşer” filmi, sinemaseverlerle buluştu.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri çerçevesinde hazırlanan filme, oyuncular evden gerçekleştirdikleri çekimlerle katkı sundu. Senaryosunu kaleme aldığı filmde oyuncu olarak da yer alan Müfit Can Saçıntı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, oyuncuların her birinin kendi sahnesini evinde kendinin çektiğini söyledi.
Saçıntı, çekimlerin amatörlükten uzak, yıllardır sektörün içerisindeki oyuncular tarafından gerçekleştirildiğine işaret ederek, “Pandemi koşullarında self servis bir film çektik. Çekimleri daha sonra `color artist` denilen profesyonellere teslim ettik. Onlar görüntülerin renklerini ve ışıklarını düzenledi. Miksajcı arkadaşımız da sesleri düzenledi. Böylece ortaya profesyonel bir iş çıktı.” dedi.
FİLMİN FİKİR BABASI KORONAVİRÜS
Filmin fikir babasının yeni tip koronavirüs olduğuna dikkati çeken Saçıntı, şunları aktardı:
“Ben bir sahne gösterisi yapıyordum. Karantina sürecinde iptal edildi, sinemalar kapandı. Bir dönem biliyorsunuz iki kişi bir araya gelemiyordu, setler durmuştu. Biz de `Evde ne yapacağız` diye otururken ilham perimiz koronavirüs oldu. `Bu pandemi günlerinde nasıl bir hikaye çıkar` derken ortaya böyle bir film çıktı. Filme başlarken sonu nasıl olacak bilmiyorduk. Çünkü korona günlerinin bize ne getireceği belli değildi. Salgın dönemindeki gelişmelere göre senaryomuz da sürekli değişti.”
Müfit Can Saçıntı, filmde kendi sahnelerinin ofiste geçtiğini belirterek, “Bazı arkadaşlarınki kendi evinde geçiyor. Sokağa çıkma yasağı olmadığı zamanlarda da sokakta çekim yaptık. Film, aslında koronavirüs günlerinde geçiyor ama bir virüs hikayesi değil.” diye konuştu.
FİLMDEKİ PERFORMANSLAR ÇOK İYİ”
Sokağa çıkma yasaklarının çekimler sırasında kendilerini oldukça etkilediğini anlatan Saçıntı, şunları kaydetti:
“Filme martta başladık, temmuz ortalarında bitirdik. Yani çekimlerin tamamlanması duraksamalarla beraber 4 buçuk ay sürdü. Kurgu da çekimler sırasında devam ediyordu. Bizi asıl uğraştıran zamanımızın çoğunu alan, renk ve ışık düzenlemeleriydi. Çünkü her oyuncu kendi çekimini gerçekleştirdiği için onları profesyonel hale getirmek zaman ve emek gerektirdi. Ses için de bu geçerli. Oyuncu arkadaşlarım bu filmde harikalar ötesi, mucizeler yarattı. Çünkü sözlü tartışma sahneleri var mesela ve karşında olmayan biriyle tartışıyorsun. Karşında oyuncu yok, replikleri hatırlatacak bir asistan da yok. Kendi kendine deli gibi oynuyorsun. İşte tüm bunlar bir araya getirildi. Belki beğenenler, belki beğenmeyenler olacak. Ama ben bu tarafı düşündüğüm zaman oyuncu arkadaşlarıma hayranlık duydum. Bu gözle bakıldığında gerçekten herkesin filmdeki performansı çok iyi.”
Saçıntı, evde çekim yapmanın normal setlerden çok daha zahmetli olduğuna vurgu yaparak, “Film için `Küçük bütçeli bir iş. Hemen hızla çekeriz.` diye düşüyordum. 3 ayda bir böyle filmler çekerek, internette yayınlarız demiştim. Maalesef o kadar kolay değil. Bu film bütün oyuncu arkadaşlarım için çok yorucu oldu. Çünkü kamerayı, ışığını, mikrofonu kendileri ayarlıyordu.” ifadelerini kullandı.
“YOUTUBE`TA SİNEMACILAR İÇİN BİR YOL AÇMAYA ÇALIŞIYORUZ”
Filmi bir dayanışma içerisinde çektiklerinin altını çizen Saçıntı, “Oyuncu arkadaşlarla para konuşmadık. `Bir şey kazanırsak aramızda paylaşırız` dedik. Teknik masraflarımız için de borçlandık. Şu an borçlarımızı ödersek yeni projeler düşüneceğiz. Kafamızda farklı projeler de var.” dedi.
Başarılı yönetmen, filmin teknik kalitesini televizyon kanalları ve dijital platformlara uygun şekilde hazırladıklarının altını çizerek, şunları kaydetti:
“Önce YouTube`dan yayınlayacağız. İlk gösterim ücretsiz olacak. Daha sonra da 2 buçuk lira gibi sembolik bir ücretle izleyiciler bir ay boyunca filmi izleyebilecek. Buradan bir para kazanmayı beklemiyoruz. Ama biz YouTube`dan bütün sinemacılar için bir yol açmaya çalışıyoruz. Bizim keçi inadımız sayesinde inşallah bu yol açılacak ve YouTube hem genç sinemacılar hem de benim gibi ihtiyarlar için, seyirciyle buluşma alanı olacak diye düşünüyorum. Öncelikle YouTube herkese açık bir platform. Anlatacak bir hikayen, söyleyecek bir derdin varsa, bunu sinema formatında bir film haline getirebiliyorsan aslında patron da yönetici de sensin. Güveniyorsan eserini YouTube`a koyarsın. Bu anlamda aslında YouTube değerlendirilmesi gereken bir özgürlük alanı. Henüz değerlendirilmemiş. Biz de bu filmle bir deneme yapıyoruz.”
“FİLMDE PARANIN ANLAMINI SORGULADIK”
Müfit Can Saçıntı, filmin oyuncu kadrosunda, Fulden Akyürek, Umut Oğuz ve eşi Sevilay Oğuz, Sami Aksu, Ömer Duran, Okan Metin, Prof. Dr. Uğur Batı ile ressam Bedri Baykam`ın yer aldığını dile getirdi.
Baykam`ın oldukça doğal ve iyi bir oyunculuk performansı sergilediğini kaydeden Saçıntı, “Oldukça şaşırdım. ABD`de ressamlık eğitiminin yanında oyunculuk eğitimi aldığını da öğrendim. Uğur Batı ile de daha önceden tanışıyorduk. Genç bir profesör. Filmdeki hikaye gereği, doğru yolu gösteren bir akıl hocasına ihtiyaç vardı. Uğur Batı`nın hem toplumdaki yeri hem de profesör kimliği sebebiyle rolün ona yakışacağını düşündüm. Sağolsun o da kabul etti.” dedi.
Saçıntı, filmin suç komedisi olduğunu dile getirerek, hikayeye dair şunları söyledi:
“Önce çocuğunun tedavisi için gayrimeşru yollardan para kazanmak zorunda kalan bir adam, paranın tadını aldıktan sonra gayrimeşru şekilde para bulmaya devam ediyor. Niyeti de insanları bir nevi dolandırarak, yurt dışına kaçmak. Ama koronavirüs ortaya çıkınca yurt dışına çıkamıyor ve kapana kısılıyor. Paralarla beraber kapana kısılınca, birden paranın anlamını, değerini sorgulamaya başlıyor. Sonuç olarak filmde paranın anlamını sorguladık. Ama adam sonunda paranın önemsiz ve değersiz, sevginin, dostluğun, ailenin değerli olduğunu anlıyor. Biz filmde bunları anlatmaya çalıştık. Umuyorum ki seyirci de anlayacaktır. Filme, `düşündüren suç komedisi` dedik. Suç komedileri var ama düşündürme iddiasında olanı yoktu. Onu da biz yapmaya çalıştık.”
Dünyadaki tüm sanat sektörleri gibi koronavirüs sebebiyle sinemanın da birçok yönden olumsuz etkilendiğini sözlerine ekleyen Saçıntı, şöyle konuştu:
“İnsanların sinema deyince iki şeye ihtiyacı var. Bu ihtiyaçlar birbirine karıştırılıyor. Birincisi film, ikincisi de sinema ihtiyacı. Aynı şey sayılıyor aslında ama değil. Sinema ihtiyacı sosyalleşmek, eşinle dostunla bir deneyimi paylaşmak demek. Film ihtiyacı ise bazı duyguların bir film üzerinden tatmin edilme ihtiyacı demek. Bu zaman zaman gülme, zaman zaman duygulanma, ağlama ihtiyacı olabilir. Bu yüzden insanların film ihtiyacı artık bugün dijital platformlar aracılığıyla karşılanmaya devam ediyor. Giderek de bu durum artacak. Ama insanların sosyalleşme ihtiyacı da bitmediği için sinemalar bazen dönüşerek de olsa insanların bu ihtiyacını karşılayan yerler olarak devam edecek. Ama sektörde, bugün insanların film ihtiyacını karşılayan dijital uygulamalardır.” Muhabirce/AA- AHB/İSTANBUL