keşkeler
gecenin bir vakti,
denizin derin hafızası uyandırıyor beni,
köpükçe boğuluyor uykularım
uyanan dalgalarında…
her gece bu vakitte,
mavi tutsaklığı
bir deniz sanrısı kıyılarıma vurur,
karanlık tutar kum…
aniden uyanıyor keşkelerim sana dair…
dev buzullar geçiyor içimden ve
yaktıkları tüm kandilleri
gecenin ayazının söndürdüğü çocuklar…
nedense ayaklarım ısınmıyor hiç,
ördüğün yün çorapları giyiyorum
yalnızlığın soğuğuna inat…
inceliyor
aramızda duran kalın zaman…
bir çay demliyorum sonra,
dem çayın kuru yaprağına yürüyor sessizce…
yüzüme sürüyorum
hicran ezanlarını sabahın;
namazda
omuz omuza duruyordu
vedayla hüzün …
seslerini duyuyorum sanki,
bir damar çatlıyor,
kelimenin mahiyetinden
oluk oluk sükut ve anlamsızlık akıyor boşluğa…
düşünüyorum da;
acaba sessiz sedasız
nasıl kurtulurum kendimden…
neden hep kınalı kumru külleri tutar ruhum…
acaba ben
kaç bozulmuş kuş yuvasından sorumluyum…