Haberler

Hollandalı futbol kulübünün Türk başkanından çarpıcı açıklamalar

Fortuna Sittard Başkanı Işıtan Gün Işıtan Gün ismi, Türk futbol dünyasına yabancı bir isim değil. Ünal Aysal döneminde Galatasaray`da yöneticilik yapmış ve futbolun yönetim tarafını çok iyi bilen biri. Aynı zamanda İsviçre`de üniversitede Spor Finansal Strateji üzerine ders veriyor. Hollanda, Almanya ve Belçika üçgeninde yer alan, üç yıl önce 2. Ligde zor durumda olan Fortuna Sittard takımının hisselerinin bir kısmını satın alarak başkanlık kariyerini başlatmış. Tamamen tesadüf eseri doğan büyük bir başarı hikayesi olmuş.

İşte bütün bunları ve gelecek planlarını konuşmak için, eylül ayının güneşli bir pazar günü Fortuna Sittard stadında Işıtan Gün`le buluşuyoruz. İlk gözlemimiz, sanki Işıtan Gün doğma büyüme Sittard`lı ve sanki başkan değil, Fortuna Sittard`ın bir taraftarı. Selamlaştığı bütün Hollandalı Fortuna Sittard taraftarları kendisine adıyla hitap edip, kucaklıyor. Başkan Işıtan Gün ile taraftar arasında müthiş bir iletişim ve enerji var. Bu pozitif hava bütün kulübe yansıyor.

Işıtan Bey, Hollanda 1. Lig kulübü Fortuna Sittard`ınBaşkanı ve ana hissedarısınız. Hollanda`da bir kulüp almaya nasıl karar verdiniz?

Işıtan Gün: Aslında tamamen tesadüf oldu, kısmetmiş. Hollanda’da yaşayan bir Türk arkadaşımız, Ersin Demir, gazetede Fortuna Sittard`ın zor durumda olduğu ve kapanacağını okuyor. İstanbul`da benim de tanıdığım ortak bir arkadaşa gazetedeki bu haberden bahsediyor.

Hollandalı futbol kulübünün Türk başkanından çarpıcı açıklamalar Ben de bunun üzerine kulüple irtibat kurdum. Fortuna Sittard yatırımcı bulmak için birini görevlendirmişti, anlaştıktan sonra kolları sıvayıp işe başladık. İşimiz rast gitti ve doğruları yapınca da başarıyı yakaladık.

Siz Fortuna Sittard`ı yaklaşık üç yıl önce aldınız. Aldıktan kısa bir süre sonra en az bütçe ve en genç oyuncularla 2.Ligden, 1. Lig olan Hollanda Eredivise`ye çıkardınız. Bu başarının formülü nedir?

Işıtan Gün: Belli bir formülü yok aslında. Tabi işin bir saha tarafı var, bir de saha dışı. Futbolu iyi bildiğim halde işin teknik kısmı benim alanım değil, karışmıyorum. Saha içindeki başarıyı Ogan Tarhan’a borçluyuz. Ben yönetim tarafında işimi doğru yapmaya çalışıyorum. Buraya geldiğimizde kulüp iflas etmişti, sadece iki çalışanı vardı. 2. Ligde 17.nci sıradaydık ve 2016-2017 sezonuna başlarken doğru dürüst kadro bile kuramıyorduk. Futbolcularımız amatörlerden oluşuyordu. Peki biz ne yaptık? Önce organizasyonu kurduk, iki yıl kadar ben kendim yönettim ve geçen sene bir CEO`ya devrettim. Kurumsal bir yapı kurmaya çalıştık ve günlük işlere karışmıyoruz. Futbolcularla beraber çalışan sayımız 100 kişi civarında.

Başta zorlandığınız söylediniz, farklı bir ülke ve farklı bir futbol anlayışı olduğu için mi?

Işıtan Gün: İlk başta çok zorlandık, bilmediğimiz bir ortam ve ülkede iş yapıyorduk. Hollanda Federasyonu neden böyle bir riske girdiğimi sordu, ben de cevap olarak, futbolun yönetim kabiliyetinin en çok fark yaratacağı bir alan olduğunu söyledim. Bazı iş alanları vardır, para işidir. Mesela çelik işi, sermayeniz varsa kurarsanız işinizi yaparsınız. Ama futbol öyle değil, sonsuz paranız da olsa kaybedebilirsiniz. Bunun bir sürü örneği var. Bana sorarsanız futbol dünyanın en az riskli sektörlerinden biri, şu anda Avrupa`da kulüplerin % 65`i kârlı durumda. Futbolda küçük bütçe ve akıllı yönetimle başarı yakalamak mümkün. Bazen konuşmalarımda dile getiriyorum, futbol öngörülebilirlik olarak en ekonomik sektör. Yıllık gelir-gider tablo aşağı yukarı bellidir. Futbolda hedefler çok az sapar, daha sektörlere göre başarılı olmak daha kolay.

Henüz çoğu kişi tarafından farkedilmese de, biraz da sizin Fortuna Sittard`da yaptıklarınız model oldu. Mutlaka başka kulüpler için de örnek alınacak yanları vardır.

`Fortuna Işıtan Gün: Ben, Türkiye`nin en kurumsal kulüplerinden biri olan Galatasaray`da çalışmış biri olarak sıkıntıları çok iyi biliyorum. O nedenden dolayı, bir iddiayla yola çıktığımızı söyleyebilirim. Futbol kulübü yönetim anlayışının doğrusu bu diye göstermek istedik. Hollanda`ya ilk geldiğimde takım 2.Ligde deplasman dahil tüm maçlarına gitmeye başladım ve diğer takımları da gördüm. Hollandalı yönetici arkadaşlara dedim ki, 3-4 yıl içinde hepsini ezer geçeriz. Hollandalılar ilk başta benim deli olduğumu falan düşündüler. Birkaç iyi kulüp hariç, Hollanda kulüpleri bulundukları şehrin zenginlerinin hobisi olmuş ve vizyonları olmayan insanların elinde yönetiliyor. O yüzden geldiğimin altıncı ayında başarılı olacağımıza inandım. İkinci ligden biraz erken çıktık ama en geç üç yıl içinde birinci lige çıkacağımıza emin olmuştum. Ama birincilikte kalabilir miyiz göreceğiz, orada başka faktörler de rol oynuyor, seviye tabii ki çok farklı.

Bir Türk futbol yatırımcısı ve yöneticisi olarak Avrupa`da problemler yaşıyor musunuz? Türkiye ile Hollanda arasındaki farklar neler?

Işıtan Gün: İlk önce şunu belirteyim, şu an dünyada Türklere ait veya Türkler tarafından yönetilen en üst spor kuruluşuyuz. Bir kere Türkiye ile Hollanda arasında futbol ortamı bambaşka. Avrupa`da futbola sosyal bir aktivite olarak bakılıyor, bir ölüm kalım meselesi olarak değil. Birinci fark bu. İkincisi, altyapı ve disiplin. Hollanda bu sene dünyanın en çok futbolcu ihraç eden ülkesi oldu. Ben şunu gördüm Türkiye, teknik bilgi ve donanım olarak Hollanda`dan altta kalır yanı yok. Ama Türkiye`deki eğitim sistemimiz futbol oyuncu yetiştirmeye uygun değil. Ancak son yıllarda Altınordu kulübün yaptığı çalışmalar bir yeni bir model oluşturdu. Tamamen kendi modellerini inşa ettiler. Başarılılar, takdir etmek lazım.

Hollandalı futbol kulübünün Türk başkanından çarpıcı açıklamalar Buraya ilk geldiğimde `Sen kimsin? Necisin?` diye şüpheyle bakıyorlardı. Kafalarında burayı Türk kulübüne mi çevireceğim diye soruları vardı. Zamanla tanıdıkça buradaki insanlarla kaynaştık. Her idmana gittim, futbolcuların evlerine misafir oldum, taraftarın çoğunu ismen tanıdım yani ilmek ilmek ördüm. İşin en zor kısmı kişisel güven oluşturmaktı. Kulübün DNA`sıyla oynamadım ve bu takdirle karşılandı. Onun dışında Hollanda futbol dünyası da, başta bize şüpheyle yaklaştı. Bir ara bırakıp gitmeyi düşündüm, çok zorlandığım zamanlar oldu ama zamanla önyargıları kırdım. Hatta daha sonra Hollanda federasyonu örnek yatırımcı olarak gösterdi, diğer kulüplere bu konuda sunum yapmamı istediler. Zamanla Hollanda federasyonuyla daha iyi ilişkiler geliştirdik.

Türkiye`ye göre futbol anlamında bambaşka bir dünya içindesiniz. Sürekli kulüple ilgileniyorsunuz, kurumsallığa çok önem veriyorsunuz. İlk başta niye bu böyle deyip, zamanla kabullendiğiniz konular oldu mu?

Işıtan Gün: Buranın sistemi aşırı zor, bazı konularda hiç esneklik yok. Avrupa Kulüp Lisans sisteminin temelini Hollanda federasyonu geliştirmiştir. Başlarda aşırı kuralcı olmaları nedeniyle zorlandık. Ama şimdi bakıyorum, bir yandan da “iyi ki böyleymiş” diye düşünüyorum. Yabancı yatırımcıya zorluk çıkaran bir futbol mevzuatları var. Geçtiğimiz yıl içinde pek çok yabancı yatırımcı federasyon tarafından reddedildi. Ancak bizim Türk yatırımcı olarak Çinliler, Araplar, Ruslardan önemli bir farkımız var. Bulunduğumuz şehir itibariyle 150 km çapımızda iki milyon Türk yaşıyor. Eğer bu potansiyeli seyirci ve taraftar anlamında hareket geçirebilirsek müthiş bir şey olur. 

Bütün bu zorlukları yaşamış bir Başkan Işıtan Gün olarak orta ve uzun vadede hedefiniz nedir?

Işıtan Gün: Bir kere, bütün zorluklarına rağmen böyle bir iş yaptığım için çok şanslı ve mutluyum. Şu stat dolduğunda o heyecanı yaşamak başka bir duygu. Bu işin bir de ticari boyutu var tabii ki, sürdürelebilir bir yapı oluşturmak istiyorum. Eğer ilerde Hollandalılar, işte böyle bir adam vardı, iyi şeyler yaptı derlerse çocuklarıma bırakacağım en güzel miras bu olur.

Sizce, futbol yoluyla Avrupa`da var olan yabancılara karşı önyargıları kırmak mümkün mü? Futbol insanların kaynaşmasına ve birbirini tanımasına mutlaka olumlu katkısı oluyordur. Buradaki Sittard halkının size bakışı nasıl? Siz neler hissediyorsunuz?

Işıtan Gün: Ben Amerika`da rahmetli Ahmet Ertügen`le tanışmıştım, o hep, “futbol da eğlence sektörünün bir parçası.“ Aslında bizim işimiz insanları mutlu etmek, eğlendirmek. Böyle bakarsanız daha kolay insanları gönlünü kazanabiliyorsunuz. Biraz şaka yoluyla söyleyeyim, 2.ligten birinci lige çıktığımız gün eğer belediye başkanlığı seçimleri olsaydı ve ben aday olsaydım muhtemelen kazanırdım. Sittard şehrinde böyle bir pozitif bir hava oluştu. Ve biliyor musunuz, seçimlerde ırkçı partinin en çok oy kaybı yaşadığı yer burası oldu.

Futbol gerçekten bir eğlence sektörü olmaya doğru mu gidiyor? Yoksa büyük paraların döndüğü bir ticari sektör mü oldu ?

Işıtan Gün: Ben bir futbolsever olarak işin bu kadar ticari hale bürünmesinden rahatsızım. Futbol, tamamen para ve bütçelerin müsabakasına dönüştüğünde işin tadı kaçıyor. Keyif vermiyor. Bir futbolcu 200 milyon euro etmemeli, bu işin sonu yok. Şirazesi kayboldu ve bunu herkes biliyor. 

Almanya özelinden ve Avrupa`da yetişen Türk futbolcularından yola çıkarsak, eskiye göre Almanya`dan daha az mı Türk kökenli futbolcu çıkıyor? Bu sizce neden kaynaklanıyor olabilir?

Işıtan Gün: Yabancılara karşı bir önyargı yok demiyorum ama Türk ailelerinin biraz daha pozitif bakması lazım, çocuk iyiyse o engellemek çok zor. İçe kapanık olmamak lazım. Aynı tartışma Hollanda`da var. Ama özel yetenekler çıktığında kimse hayır diyemiyor. Mesela Ajax`ın altyapısından A takıma yükselen 16 yaşında Naci Ünüvar diye bir Türk kardeşimiz var. Müthiş bir yetenek, Messi kumaşında bir futbolcu. Şu an da değeri 15-20 milyon diyorlar. Türk ve Hollanda milli takımları arasında bir rekabet yaşanıyor.

Dijitalleşme ve buna bağlı pazarlama futbolu nasıl etkiliyor?

Işıtan Gün: Teknoloji kaçınılmaz ve değişim çok hızlı. Pazarlamada çok ciddi bir algı kırılması oldu, eskiden önemli olan sponsorun logosu ne kadar görünür ona göre değerlendirme yapılırdı. Görünürlük önemliydi. O devir geçti. Artık daha çok markayla iletişim, aktivasyon kampanyaları öne çıkmaya başladı. Ve tabi en önemlisi veri tabanı; ne kadar veriye sahipsen, o kadar değer katabiliyorsun. Örneğin Manchester United veri tabanında kaç kişi var ona göre değerleme yapıyor.

Son soru olarak, değişik alanlarda iş yapan, yeni şeyler denemek isteyen girişimcilere neler tavsiye edersiniz, özellikle de Avrupa`da başarılı olmak isteyenler için?

Işıtan Gün: Küçük düşünmemek lazım, yapılamayacak bir şey yok. Kendi özünü koruyup buranın kurallarına göre yaşamak ve iş yapmak. Hangi ülkedeysek o ülkenin sistemine göre çalışmalıyız. Türkler olarak birbirimizle daha fazla dayanışma içinde olmamız gerekiyor. Geniş perspektif sahibi olmalıyız.

Söyleşi-Foto: Mustafa Özbay- HOLLANDA

Grafikartplus Ajans

Diğer haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu