Bir toplumun en büyük manevi değerlerinden biri de; toplumu toplum olma bilincine ulaştıran, milli ve dini duygu ve düşüncelerde bir araya getiren, birlik, beraberlik, yardımlaşma, dayanışma, gelenek ve göreneklerimizin kısacası kültürümüzün gelecek nesillere aktarılmasında köprü görevi gören bayramlarımızdır.
Gerek dini gerekse milli bayramlarımızın günümüzde yaşatılması, çocuk ve gençlerimize bu değerlerin kazandırılması, toplumsal olarak bizleri geçmiş ve gelecek açısından bilinci açık, durum, konu, sorun ve sorunların çözümleriyle bağ kurabilme, kendimizi güvende hissedebilme gibi duygu ve düşünceler arasında kişisel benliğimizin psikolojik açıdan gelişimini olumlu yönde etkilemektedir.
Çocuklarımızın büyüme sürecinde toplumsal ve kişisel yani “Biz ve Ben” kimliğinin gelişiminde, içinde bulunduğu toplumun değerlerini alması, onlarla özdeşleşmesi ve bu birlikteliğin içinde kendini mutlu hissetmesi onun en doğal hakkıdır.
Ebeveynler olarak bu hakkın çocuklarımıza tanınması için olanaklar sağlamak ise bizlerin en önemli görevlerinden biridir. Diğer taraftan toplum bilinci açık, kültürel değerlerini benimsemiş, cumhuriyetin bizlere kazandırdığı o değerli olguyu bilen nesiller yetiştirmek ise toplumun aydın yüzü olan öğretmenlerimizin en mühim görevidir.
Biz öğretmenler sevgili öğrencilerimizin milli bayramlarımıza aktif olarak katılımlarının ardından özellikle de ders içerisinde sözlü olarak derslerini olumlu yönde etkilediğini gözlemleyebiliyoruz.
Bayramlara katılımları, onların sahnede olmaları, korku ve heyecanlarını yenmelerine, özgüven duygularını geliştirmelerine katkı sağladığını görüyor, bunu okulların yanısıra katıldıkları kurumların, sivil toplum kuruluşları veya televizyon kanallarının düzenledikleri seviyelerine uygun kültürel programlarda da gözlemleyebiliyoruz.
Özellikle de çocuklar aldıkları katılım yada başarı belgesi, madalya, kupa veya gazetede çıkan haberlerini aile bireylerinden sonra okullarında öğretmenleri, arkadaşları ile de paylaşabiliyor ve hatta okullarının kültürel faaliyetler için oluşturulan panolarında bir müddet sergileyebiliyorlar. Bu da onların kendilerini mutlu hissetmelerine, toplumsal ve kişisel gelişimlerine hatta onların hayatları boyunca karşılarına çıkacak olan ben olma duygusundan biz olma duygusuna adım atmalarına ve başka etkinliklerde de severek yer alma isteklerine olanak sağlıyor.
Çok sayıdaki insanlara karşı konuşmaları, şiir veya şarkı okumaları, grup arkadaşlarıyla dans etmeleri onların kendilerini keşfedebilmelerine de imkan sağlıyor. Bu tatlı heyecanları onları ilerideki öğrenimlerinde arkadaşları arasında daha aktif olmalarına ve hatta mesleki yaşamlarında sunumlarıyla öne çıkmalarına neden olacaktır.
Biz öğretmenlerin diğer bir görevi de öğrencilerimizdeki yetenekleri de keşfedebilmektir.
Her çocuk yetenekleriyle birlikte dünyaya gelir. Yeter ki anne ve baba yada öğretmenleri çocuğun bu yeteneğinin farkına varabilsin ve o yönde eğitim alabilmelerini sağlayabilsin. Her zaman etkinliklere katılma yönünde gönüllü öğrencilerimiz yanısıra katılıp katılmama konusunda kararsız olan veya hiç katılmak istemeyen öğrencilerimizle de karşılaşabiliyoruz. Böylesi bir durum karşısında onları dinleyerek, kaygı ve endişelerini gidererek onlara destek olmalı ve onları da gönüllendirebilmeliyiz.
Diğer taraftan ise etkinlik sonrası çoğu öğrencimizden bir sonraki programa da katılma yönündeki soru ve istekleri bizleri her daim mutlu etmektedir.
Unutmayalım, çocuklarımız toplumumuzun en kıymetli geleceğidir. Onların eğitimine verilen her destek mutlak bir gün en iyi şekilde karşımıza çıkacaktır.
Türkçe Anadil Öǧretmeni Ferhan Tan/ Gelsenkirchen