Düsseldorf`ta Cumhuriyetin 94. Yıldönümü Kutlandı
Kutlamada konuşan Başkonsolos Şule Gürel “gündelik ırkçılık yaygınlaşıyor dedi.
Murat Pehlivan/ DÜSSELDORF
Cumhuriyet’in 94. Yıldönümü Kuzey Ren Vestfalya (KRV) Eyaleti`nin başkenti Düssledorf`ta T.C. Düsseldorf Başkonsolosluğu`nun geleneksel cumhuriyet resepsiyonuyla kutlandı.
Düsseldorf Başkonsolosluğunun Anadolu Salonu`nda düzenlenen resepsiyona, Almanya Federal SPD Milletvekili Gülistan Yüksel, Duisburg Belediye Başkanı Erkan Kocalar, Türk ve Alman konuklar, STK temsilcileri olmak üzere 400’e yakın davetli katıldı.
Her iki ülke milli marşlarının okunmasıyla başlayan resepsiyonda, T.C. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhuriyet Bayramı mesajı Konsolos Fatma Cebeci tarafından okundu.
Ardından T.C. Düsseldorf Başkonsolosu Şule Gürel Cumhuriyet Bayramı konuşmasını yaptı:
“Cumhuriyetimizin kuruluşunun 94. yıldönümünü kutlamak üzere bir araya geldik. Gururluyuz, coşkuluyuz. Bu sevinci bizimle paylaşmak üzere teşrif ettiğiniz için teşekkürlerimi sunuyorum. Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun! İstiklal mücadelemize önderlik eden ve “Hakimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir” diyerek bize Cumhuriyeti kazandıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve dava arkadaşlarını, vatanın bağımsızlığı ve bütünlüğü uğruna hayatlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmetle ve saygıyla anıyoruz.
MÜCADELEMİZ HİÇBİR ZAMAN BİTMEZ
Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni emperyalist güçlere ve onların taşeronu işgalcilere karşı verdiğimiz zorlu bir mücadele sonunda kurduk. Çok iyi biliyoruz ki bizim bölgemizde oynanan oyunlar bitmez. Onun için Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün sözleri bize her daim rehber olmuştur: “Birinci vazifemiz, Türk istiklalini, Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.”Cumhuriyetimizi ve onun sembolize ettiği bağımsızlığımızı, milli egemenliğimizi, toprak bütünlüğümüzü ve demokrasimizi koruma mücadelemiz hiçbir zaman bitmedi.
Bölücü terör örgütü PKK, ihanet şebekesi FETÖ, DEAŞ, DHKP-C ve daha nicelerini alt etme kararlılığımız tamdır. Bu gerçeği anlamayanlar 15 Temmuz’da ve başarıyla devam eden terör operasyonlarıyla derslerini almış, ülkemizi dış güçlerin kuklası şebekelere bırakmayacağımızı, bağımsızlığımızdan vazgeçmeyeceğimizi, vatanımızı böldürmeyeceğimizi görmüştür. Bugün bazı ülkelerde basın/siyaset elbirliğiyle ülkemize karşı yürütülen karalama kampanyasının bir sebebi de bunun yarattığı hayal kırıklığıdır.
GÜNDELİK IRKÇILIK YAYGINLAŞIYOR
Almanya’da son yıllarda, Müslümanlar ve Türkler başta olmak üzere göçmen kökenlilere karşı düşmanlığın ve ayrımcılığın artması bizi endişelendiriyor. Sağ popülist bir partinin federal ve eyalet parlamentolarına girmesi kaygılarımızı iyice artırmıştır. Müslümanlara, camilerimize ve derneklerimize yönelik ırkçı ve İslamofobik saldırılar ve tacizler artmıştır. Polisin dahi haksız yere şiddet uyguladığı vakalar görülmekte, ama açılan davalardan sonuç alınamamaktadır. Son olarak Duisburg’da olduğu gibi vatandaşlarımızın evleri kundaklanmakta, saldırıların failleri çoğunlukla bulunamamaktadır. 8 Türk’ü öldüren neo-Nazi Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü (NSU) davasında zanlıların bağlantıları, Alman makamlarınca verilen sözlere rağmen, hala tümüyle ortaya çıkarılamamıştır. Saldırıların cezasız kalması yeni saldırıları adeta teşvik etmektedir. Hayatın her alanında “gündelik ırkçılık” denen ayrımcı ve düşmanca tavırlar yaygınlaşmakta, başörtülü kızlarımız başta olmak üzere, gençlerimiz iş veya meslek yeri bulmakta sıkıntı yaşamaktadır. Bu durum Türk toplumunda infial yaratmakta, Almanya’ya güvenlerini sarsmakta, bu ülkenin demokratik değerlerine de yakışmamaktadır. Alman makamlarından beklentimiz saldırıların faillerinin bulunarak cezalandırılması ve ayrımcılığın önlenmesi için etkili tedbirler alınmasıdır. Başkonsolosluk olarak, camilerimize, derneklerimize ve vatandaşlarımıza yönelik her türlü saldırı ve ayrımcılığın takipçisiyiz. Bu bakımdan, vatandaşlarımızın karşılaştıkları bu tür olayları derhal yetkili Alman makamlarına ve Başkonsolosluğumuza bildirmeleri çağrısında bulunuyoruz.
MEDYA VE SİYASETİN SÖYLEMLERİ IRKÇILIĞI CESARETLENDİRİYOR
Tabiatıyla bu tür saldırılara ve ayrımcılığa yol açan sosyo-psikolojik, medyatik ve siyasi ortamın da üzerinde durmak gerekmektedir. Son iki yıldır medya ve siyaset çevrelerinde artan Türkiye karşıtlığı, federal ve eyalet seçimleri kampanyalarında, Müslümanların, Türk toplumunun ve Türkiye’nin malzeme yapılmasıyla zirveye ulaşmıştır. Siyasi partilerin oy kaygısıyla sağ popülist partinin çizgisine yaklaşmaları hepimizi derinden üzmüştür. Bu kampanyanın sokaktaki Almanları da etkisi altına alması ve gündelik hayata yansıması kaygı vericidir. Medya ve siyaset çevrelerindeki aleyhte söylemlerin, ırkçı, İslam ve Türk karşıtı saldırıları ve ayrımcılığı ne ölçüde cesaretlendirdiğinin iyi araştırılması gerekir.
SAĞ POPÜLİZME KARŞI BİR DALGA KIRAN
Sağ popülist partilerin güçlenmesini önlemenin yolu, onların söylemlerini aynen kopyalamak değildir. Bunun yolu, Alman toplumda bu partiyi besleyen korku ve önyargıları ortadan kaldırmaya gayret etmektir. Bu mücadelede Almanyalı Türkler ve diğer göçmen kökenliler, demokrasiye gerçekten inanan Alman dostlarımızın müttefikidir. Almanya Türk toplumunu sağ popülizme karşı bir dalgakıran ve bir ortak (partner) olarak görmek gerekir. Anadolu’nun hoşgörü ve insan sevgisine dayalı İslam anlayışını ve Cumhuriyet değerlerini benimsemiş olan Almanyalı Türkler, aşırı akımlarla mücadelede öteden beri kendi payına düşeni yapmaktadır. Camilerimiz ve derneklerimiz, Selefilik ve benzer radikal oluşumlara karşı yerel Alman makamlarıyla iş birliği yapmakta, ayrıca kültürümüzü ve dinimizi Alman kamuoyuna doğru biçimde anlatma çabasını sürdürmektedir. Camilerimizde “açık kapı günleri”, ortak iftar programları ve benzer etkinlikler düzenleyerek, şeffaf bir anlayışla her daim kapılarını ve gönüllerini Alman komşularına açık tutmaktadır. Bu bakımdan, Türk toplumunun ve camilerimizin Almanya için aslında bir şans olduğunu her vesileyle söylüyoruz.
Bölücü terör örgütü yandaşlarının ve Türkiye’den Almanya’ya kaçan darbecilerin etkisi altında kalarak, camilerimize, din görevlilerimize ve hatta Türkçe öğretmenlerine şüpheyle bakanlar maalesef bir yanılgı içindedir. Asılsız iddialarla camilerimizin ve din görevlilerimizin zan altında bırakılması ve Türkiye aleyhtarlığıyla toplumumuzun huzursuz edilmesi “uyum” hedefine katkı sağlamaz. Bu, aşırılıkla mücadele bakımından da Almanya’nın çıkarına değildir.
ALMANYA FETÖCÜLERİN SAHTE YÜZÜNÜ GÖRMELİ
15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu Fetullah Gülen ve yasadışı şebekesinin elebaşları ülkemizde adalete hesap vermekten kaçarak Almanya’da sığınma hakkı elde ediyorlar. 250 kişinin öldürülmesinden, 2.193 kişinin yaralanmasından sorumlu olan bu suçlular, kendilerini “mazlum” gibi göstererek Almanya’daki demokrasi ve özgürlükleri istismar ediyorlar. Kendilerini ılımlı ve modern İslam’ın temsilcisi gibi göstermeye çalışan bu kişiler, aslında Türkiye’de şantaj, yasadışı dinleme, sınav usulsüzlükleri, sahte delillerle ve düzmece davalarla masum insanları hapse atma, cinayet gibi çok sayıda suça bulaşmış, devlet içinde devlet gibi hareket etmiş, son olarak da silahlı darbe girişimiyle anti-demokratik gerçek yüzlerini göstermişlerdir. Alman makamlarının bu örgütün sahte yüzüne kanmamasını ve Almanya’daki faaliyetlerini takibe almalarını bekliyoruz. “Delil gösterin” diyenleri, önyargılarını bir kenara bırakarak, Türkiye’de devam etmekte olan çok sayıda davaya gözlemci göndermeye ve ortaya dökülen itirafları, dijital görüntü ve verileri bizzat duymaya davet ediyoruz.
HÜKÜMETLER DÜZEYİNDEKİ GERGİNLİKLER TOPLUMA YANSITILMAMALI
Devletler arasındaki siyasi ilişkilerde her zaman iniş çıkışlar olabilir. Sorunların çözülmesinde diplomasi her zaman devrededir ve diyalog devam eder. Birbirimizi anlamaya ihtiyacımız var. Birbirimizi eşit ortak olarak görür ve milli güvenlik kaygılarımıza saygı gösterirsek sorunlar aşılır. Önemli olan hükümetler düzeyindeki gerginliklerin topluma yansıtılmaması, faturanın Almanya’da yaşayan Türklere çıkarılmamasıdır. Zira halklar arasındaki dostluğu ve güveni zedelemek kimseye yarar getirmez. Almanya Türk toplumu yaşanan gerginlikten olumsuz etkilendiği için, sıkıntıların aşılmasını ve on yıllardır olduğu gibi bundan sonra da Almanlarla huzur ve uyum içinde birlikte yaşamayı herkesten çok istemektedir. Alman halkı her şeye rağmen ülkemizi ziyaret etmeye devam etmektedir. Her iki tarafta da iş adamları bugüne kadar “kazan-kazan” temelinde yaptıkları iş birliğinin devamından yanadır. Almanya’da yeni hükümetin kurulmasıyla birlikte ilişkilerin rayına oturacağına inanıyoruz. Zira, iyi ilişkiler iki tarafın da menfaatinedir.
Sözlerime son vermeden önce, bu güzel geceye katkıda bulunan değerli iş adamları Ali Erdoğan’a, Mustafa ve Sıtkı Palabıyık’a, Cemil Bozat’a ve Kavaklıdere Şarapları temsilcisi Ömer Faruk Şafak’a; ayrıca organizasyonda emeği geçen çalışma arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum.
Hepiniz saygıyla selamlıyor, daha nice Cumhuriyet Bayramlarında buluşmayı diliyorum.” Davetliler, konuşmalar sonunda müzik eşliğinde Türk mutfağınıdan lezzetlerin tadına bakarken, resepsiyon sohbet ve fotoğraf çekimleri ile son buldu.
Murat Pehlivan/ DÜSSELDORF