Haberler

Dila ve Atlar

Bir yanımızda trenler 
ve çok uzağımızda menziller
sefil ruhumuzun aynasında büyüyen
yorgun çocuk düşleri yetişemediğimiz…
Şu karşı dağların yağmurları var ya Dila
çocukluğumuzu çalan büyüme tutkusu gibi
bulutlarından pamuk şekeri 
umutlarla topladığımız…
Bir Havva’mız vardı elmayı ısıran…

Tatlarına saplandığımız bu günah tutkuları yok mu?

Dert oluyor bana biliyor musun?

Ağzımda tuzun tadı
tanıdığım sahillerinde
inci vuruşları kumların 
rüzgârın fısıltıları arasında 
üstüm başım 
gözlerinin yıldız tozları ve ben sadece 
küçük bir kum zerresiyim hücrelerinde… 
İnsaf et Dila
alnını koy suyun suskunluğuna
toprağa düşür bakışlarını gökyüzünün 
bütün gecelerin maskeleri düşsün karanlık sulara…
Yası dilimize dolanmış
radyoları aç sonra
göreceksin açılır dilleri o zaman 
dağlanan şarkıların…

İşte tam burada biter şölen Dila 
iki nalın arası 
çivi yarası
bu ahırlar yok mu 
bu maraba ruhlu şehirler
art arda 
orada doğurur atlarımız
mahşer süvarilerinin bindiği…
Deli denizlerin batırdığı
bu limanlarda saklanır 
donanmaları karanlık orduların…
Bu bizim yenilgimiz Dila 
çivit mavisi 
gecenin perdesi arkasına düşen…
İnan böyle bitsin istemezdim…

Grafikartplus Ajans

Diğer haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu