biriciğim Nora’ya
mumun eriyen bakışlarında
çözülürmüş sarı ışığı…
ben senin ay bakışlarından anlarım
gökyüzünün sana ıssız olduğunu…
şosede sattığın mendillerden
babasızlığın yasıyla yaşadığını
bazı çocukların…
her kötülüğe varım artık Nora…
çocukluğundan ödünç aldığım şeker horozları
icazet ver
dağlara inanan çocukların ardından gideyim…
icazet ver
bir gönül deltasından
nehirlerine akayım…
içimde
kuyuya düşmüş
bir yusuf taşırım kaç vakittir…
gecenin tekinsiz sokağından
taşlanır kuyularım…
toprakta bir yılan gibi sürünen
sudan anlarım
bazı kızlar yalnızlık içindir…
zaman kılıç içindir…
kanatmak içindir sözümüz…
keskin bir kılıç yalayıp keserken
zamanın kıvrımlarını
en uzun yerinden kanar
kısalan ömrümüz…
köylerimde bir gelenektir öksüzlük
toprak yer bazı çocukluğumuz
bazısı
ekmek kadayıfının üstüne
manda kaymağı…
uzak dağlardan duyulan silah sesleri
hatırlanmayan bir rüyâdır
şafağın aralanan
turuncu perdesinde…
bir kırlangıç yangını
kıyısında denizlerin…
canı cehenneme
ayrılığa devşirilen tüm şiirlerin…
icazet ver Nora
en keskin bıçaklar kınımda
sensizliğe iyi gelen şarkıların
dillerini keseyim…
Josef Kılçıksız