biraz daha kal manolya
akdeniz’in fokurdayan sularından bir çay demle manolya
yanına tuza bulanmış zeytin
berrak
dibi görünen bir denizin
derin mavinin gömüsüne götür beni
buram buram toprak
ve dağ kekiği kokan sırlarına teninin…
sana birkaç gün daha kazandırmak uğruna
azrail’le
ömrümün geri kalan yıllarına pazarlığa otursam
bir bayram günü bize bağışlanan zamanın heyecanıyla
belki atlıkarıncaya binerdik seninle
hayatın gıcırdayan makinesi
laternanın hüzünlü şarkılarıyla dönse
dönse bir panayır eğlencesinde delicesine…
döksen ne kadar okyanus varsa gözlerinden
acı dolu ve
tuzlu…
sonra
dalgalar aşağılasa
sesine sardığım suskunluğumu…
mavi beni yanıltmaz manolya
bak son sözünü söyledi deniz
mührünü vurdu dalgalar rıhtımlarıma
başkaları da sevebilsin diye sularını
medcezir olup
çekiliyorum kıyılarından…
birazdan
vedalaşma mesafesinde
gecenin kalbine
lavlara düşmüş bir kuş
tunç bir ata biner
sarmalar
içimde bir düş gibi dinlenen
közünü ateşin…
bana ıssızlığın küllerini gönderir misin…
birazdan
inzivaya çekilir rüzgar
ben köşeme çekilirim
yalana yenik ve
aşağılanmış halde
öylesine suskun…
bana uykusuzluk gönder manolya
rengi yokluğunun buzlarından olsun…
silkeleyip atamadığım ağırlıklar var
kalbimde
hastalığından beri biriken…
biraz daha kal
gitme hemen…
giderken
gözlerinin gölgelerini de sök
kopar içimden…
Josef Kılçıksız, Helsinki, 2005, Haziran 21