ben ölmem
buruşuk cümlelerle yazıyorum sana
tüm zaman kiplerinde edilgen…
ruhumun yırtıldığı yerlere yamıyorum kelimeleri
anlam boşluklarını telafi etmek için hayatımın…
içinden korkunç sanıların geçtiği
canıma okuyan korkular azra…
seni düşünmek
yolculuktu biraz
düş coğrafyalarına açılan…
seni düşünmek
sessiz ve soğuk bir evdir
yarasalar basıyor
en korunaklı sığınaklarımı…
buzlu camlardaki buğu
yokluğu ve yoksunluğu hatırlatıyor…
kayıplar şubatında
alev kuşlarını uğurluyorum
ateşin büküldüğü yerden…
kara kuma sokuluyor bir istiridye
ve bin yıl boyunca açmıyor kabuğunu…
kıyı az ötede
ama yanaşmıyor deniz…
kavuşmaya susamış ne varsa
kıyıdan korkması ne tuhaf, değil mi…
kurak bir mevsimdeyiz azra
nem gitmiyor uzağa
yılgın kanatlarında rüzgarın…
cüretkar bir hükme varıyor su
rücu ediyor pınarına…
yüzü sinekli bir çocuk üşüyor eritre’de
bir at küsüyor koştuğu çayıra
senin gibi
bütün güzel kızlar evde kalıyor azra
bir kısırlık çağıdır
sadece şiir yazdırıp
tütün sardırır…
çıngıraklar mevsiminde
aşk biraz ölüme benzer azra
ama merak etme ben ölmem…
Josef Kılçıksız/ Helsinki, 20.07.2016