Haberler

Avrupa Baskısı’nda geniş açılı tartışma

Avrupa Baskısı’nda geniş açılı tartışma Kanal Avrupa ekranlarında MUHABİRCE gazetesi genel yayın yönetmeni Hülya Sancak’ın sunduğu Avrupa Baskısı programına Duisburg Essen Üniversitesi öğretim görevlisi siyasetbilimci Dr. Ahmet Ünalan konuk oldu.

Dr. Ahmet Ünalan üniversitesindeki habilitasyon – profesörlük sürecinin ve kürsü vekaletinin yanısıra aynı zamanda eyalet hükümeti danışmanlığı yapıyor.

Programda Türkiye Almanya ikili ilişkileri, CDU’da Merkel sonrası süreç, Avrupa Parlamentosu seçimleri, Avrupa Birliği’nin genel durumu ve Almanya Türklerinin konumu işlendi.

ALMANYA İLE İLİŞKİLER NORMALLEŞME SÜRECİNDE

Nesnel bilgi aktarımı ve somut veriler çerçevesinde gelişen programda Dr. Ahmet Ünalan ‘ Türkiye ile  Almanya`nın siyasi ilişkilerinde ki olumlu hava devam edecek mi?’ sorusuna, Türkiye – Almanya ilişkilerinin medyada dillendirildiği kadar olumlu seyir içinde olmadığını belirterek, ilşiklerin asgari düzeyde, rutin şekilde ve ekseriyetle güvenlik gündemli gelişmesini yeterli bulmadığını ifade etti.

Dr. Ünalan ‘İlişkiler iki yıl evvelki havaya göre daha olumlu bir seyir içinde olduğu varsayımı yapılabilir, ancak ikinci dünya savaşı sonrası dengeli ilişikileri küçük kriz dönemleri haricinde iyi yürüten Almanya ve Türkiye için bu ilişki düzeyi yetersizdir ve kırılgandır. Almanya’nın önceliği kriz bölgelerinden oluşan göç dalgalarını Türkiye yardımıyla önlemek yönünde. Türkiye ise kendi ekonomik güvenliği için Avrupa ülkeleriyle ve özellikle Almanya ile yeniden ilişkilerin normalleşmesini istiyor’ dedi.

CDU’DA DENGE SİYASETİ DEVAM EDECEK

Avrupa Baskısı’nda geniş açılı tartışma Gazeteci Hülya Sancak’ın Merkel sonrası CDU’ya yönelik sorusuna Dr. Ünalan CDU’nun siyasal geleneğini anlatarak yanıt verdi. Dr. Ünalan CDU’nun başarısının Weimar Almanya’sında Zentrum ve DVP partilerinde katolik muhafzakarlar ve protestan muhazakarlar olarak şekillenen siyasal geleneği savaş sonrası birleştirmekte yattığını belirtti. CDU’nun üç ana siyasal çizgiyi birleştirdiğini (muhafazakarlık, neo liberallik, hırıstiyan-sosyal politikalar) ve Genel Başkanlığa seçilen Kramp-Karrenbauer’in de bu dengeyi gözetmek zorunda olduğunu belirten Dr. Ünalan : ‘Adenauer, Kohl, Merkel dönemleri aynı zamanda CDU’nun da iktidar yıllarıdır’ dedi.

CDU’nun aşırı sağ karşısında kaybettiği oyları yeniden kazanma uğruna, sağ söyleme yönelme eğilimini soran Hülya Sancak’a  Dr. Ahmet Ünalan ‘Aşırı sağ söylemle merkez partilerın tabanlarını yeniden kazanmaları mümkün değil. Bir söylemin kopyası, aslını besler. CDU’nun kendi merkez geleneği dışında bir söylemi benimsemesi hata olur. Aksine merkezde yer partiler kendi demokratik vurgusunu ve felsefesini ortaya koymalı ve demokratik merkezi genişletmelidir. Siyasetteki merkezkaç eğilimi toplumsal realitye uygun olarak güçlü bir demokrasi söylemiyle tersine çevirmelidir. Kramp-Karrenbauer Merkel’in bu yönde yürüttüğü denge politikasını devam ettirecektir’ dedi.

FRANSA’DAKİ OLAYLAR ALMANYA’DA OLMAZ

Dr. Ahmet Ünalan, Fransa olaylarının Almanya’ya ve diğer Avrupa ülkelerine yayılma olasılığı ile ilgili bir soruya Fansa geleneğinin devrimden beslendiğini, bu yüzden sokak eylemlerinin Fransa halkı tarafından benimsendiğini ancak Almanya’da ‘Hegel okulu’ bağlamında da devletçi bir gelenek olmasından dolayı aynı olayların Almanya’da olmayacağını, olsa bile halk tarafından benimsenmeyeceğini vurguladı.

Avrupa Parlementosu seçiminleri ve Avrupa Parlamentosu’na dönük sorulara Dr. Ünalan Avrupa Birliği tarihini, gelişimini ve felsefesini anlatarak yanıt verdi. Avrupa Parlamentosu‘nun ve Avrupa Birliği’nin güçlü olduğunu, üye ülkelerdeki siyasi kararların ekseriyetini belirlediğini, ancak aynı zamanda hantal ve demokratik meşruiyeti sorgulanır bir yapı olduğunu belirten Dr. Ünalan Avrupa seçimlerine düşük katılımı 70’li yıllardan bugüne değin somut verilerle aktardı.

Avrupa Baskısı’nda geniş açılı tartışma Ahmet Ünalan Avrupa’nın ortak bir kimlik ve ortak dış politika ve güvenlik konsepti oluşturamadığını vurguladı. Aynı zamanda Brexit’le beraber Avrupa’nın yeni bir sorunla karşı karşıya geldiği tespitinde bulunan Dr. Ünalan “Avrupa Birliği kürsel rekabette başarılı olmak istiyorsa, Türkiye ve Ukrayna’nı içine alan bir vizyon geliştirmelidir. Avrupa 2005 sonrası Merkel ve Sarkozy ikilisinin 2005 Kopenhag sürecine rağmen Türkiye’yi benimsemeyen politikalarının Avrupa’yı da ululararası denklemde güçsüz kıldığı açık. Avrupa Birliği hemen kendi yanıbaşındaki kriz hatlarına müdahele yeteneği zayıf’ dedi.

UYUM KONUSUNDA TÜRKLERİN KIYMETİ ANLŞILMALI

Programın son bölümünde Avrupa Türkleri konu edildi. Hülya Sancak ve Dr. Ahmet Ünalan Türklerin göç geçmişini, toplumsal konumlarını, sosyal mobilizasyonunu tartıştıktan sonra, Türklerin diaspora ve azınlık olma tecrübesini irdelediler.  Ahmet Ünalan: ‘Türkler azınlıkları idare etmiştir ama kendisi azınlık konumunda olup, bu bakış açısıyla bir siyasi ve felsefi vizyon geliştirme tecrübeleri olmamıştır. Bundan dolayı uyum sürecinde paradoksal yönelimleri izlemek mümkün. Ancak bu dağınık yapı orta vadede ortadan kalkacak. Türkler kendi kültürlerini koruyan ama çoğunluk kültürünü ve Almanya aidiyetini de benimseyen bir topluluk olacaktır’ dedi. Dr. Ahmet Ünalan ‘Avrupa ile kıyasladığımızda Fransa’da Mağrib Arapları ve İngiltere’de Hindularla olan sorunlar Almanya’nın toplumsal uyum sürecinde yok. Bunun nedeni Almanya’da en büyük azınlığı oluşturan Türklerin seküler geleneği ve demokratik tecrübesidir. Aynı zamanda diğer Avrupa ülkelerindeki göç eden kitlelerle Türklerin farkı, Türklerin bir sömürü ilişikisi ile Almanya ile aidiyet kurmadığı gerçeğidir. Bu yönüyle Türkleri yermektense, Almanya toplumsal uyum bağlamında Türklerin kıymetini anlamalı’ dedi.   

11 Eylül ve 2015 sonrası islamofobik eğilimlerin veya İslam merkezli tartışmaların son günlerde gündemi meşgul ettiğinibelirten Dr. Ünalan, son dönemde buna Türk karşıtı söylemlerin de yeniden eklemlendiğni vurgulayarak, “Türk toplumunu marjinalize etmek Almanya’nın lehine değil” diyen Dr. Ahmet Ünalan “Almanya’nın Türk toplumu ve azınlıkları kabul etme sürecinin sıkıntılı ve iniş-çıkışlı olacaktır. Ama ne olursa olsun, doğum oranı düşen, nüfusu giderek azalan ve yaşlanan, bundan dolayı göçe ve azınlıklara ihtiyacı olan Almanya’nın, çokkültürlü yapıya alışması kaçınılmazdır” dedi.

Muhabirce/ DUISBURG

 

 

 

 

 

Grafikartplus Ajans

Diğer haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu