Almanya’da yükselen tehlike: AfD
Küreselleşme sürecinde büyük tekeller kârlarına kâr katarken geniş halk kesimleri eldekini kaybetmekte ve giderek yoksullaşmaktadır. Emperyalist çevreler insan kanından para kazanmak için dünyanın birçok ülkesinde etnik ve dini kimlikleri kaşımakta, ajanlarını ve işbirlikçilerini kullanarak savaşlar çıkarmakta, insanları açlığa ve ölüme mâhkum etmektedir.
Bugün dünyanın birçok bölgesinden 70- 80 milyon insan canını kurtarmak ve daha iyi koşullarda yaşamak için refah düzeyi yüksek olan ülkelere mülteci olarak akın etmektedir.
Türkiye, Suriye krizi nedeniyle 3.5 milyondan fazla Suriye vatandaşına kapılarını açmıştır. Darda kalana yardım etmek geleneği olan toplumumuzda bile bu durum yurttaşlarımız arasında korku ve tepkilere yol açmıştır. Aynı şekilde türlü yollarla Avrupa’ya gelen mülteciler, refah düzeyi yüksek bu ülkelerdeki insanlar, özellikle alt kesimler arasında büyük huzursuzluk yaratmıştır. Mültecilere sağlanan olanaklar ve harcanan paralar, onların ucuz işgücü olarak ekonomik hayata katılmaları, ulusal gelirden daha çok pay almayı bekleyen yoksul kesimlerin tepkisini çekmektedir. Geri kalmış ülkelerden gelen göçmenlerin farklı kültür ve inançları, bazı davranışları, dil bilmedikleri için geldikleri yeni topluma uyum sağlayamamaları bu korkunun artmasına neden olmuştur. Bunu fırsat bilen Avrupa ülkelerindeki ırkçılar, populist politikalar yaparak halk kesimleri arasında kin ve nefret tohumları ekmeye başlamışlardır. İşte bu süreçte 2013 yılında Avrupa para birimi euro ve AB karşıtı sloganlarla sahneye çıkan AfD, ırkçı, göçmen ve mülteci karşıtı, İslam düşmanı söylemleri ile geniş taban bulmuştur.
İçinde aşırı sağcıları, ırkçıları ve milliyetçileri barındıran AfD (Almanya İçin Alternatif) 2014 yılında Avrupa Parlamentosu’na girmiştir. Aynı yıl İslam düşmanı sloganlarla alanlara çıkan ve PEGİDA adlı Avrupanın İslamlaşmasına karşı Yurtsever Avrupalılar Hareketi AFD’nin değirmenine su taşımıştır. Yapılan eyalet seçimlerinde yüzde beş barajını aşarak Bavyera ve Hessen dışındaki 14 eyaletin parlamentolarına girmeyi başaran AfD, 24 Eylül 2017 tarihinde yapılan genel seçimlerde yüzde 12.6 oranında oy alarak Federal Mecliste üçüncü büyük güç haline gelmiştir. AfD’nin bu yükselişi karşısında onun silahını elinden almak iddiasında olan bazı partilerin de benzer söylemleri kullanmaları oldukça düşündürücüdür.
Alman toplumunda göçmenlere ve mültecilere karşı varolan önyargıları çok iyi değerlendiren AfD’li politikacıların Almanya’da yaşayan 4.5 milyon dolayındaki Müslümanın Almanya’yı istila ettiklerini, bunların Alman kültürünü ve kimliğini tehdit ettiklerini söylemeleri koca bir yalandan ibarettir.
“Partinin Federal Meclis Grubu Eşbaşkanı Alice Wendel, bütçe görüşmeleri sırasında Federal Meclis kürsüsünde yaptığı konuşmasında, “Burkalılar, başörtülü kızlar ve beleşe beslenen eli bıçaklı erkeklerle ve diğer hiç işe yaramayanlarla (parazitlerle) sosyal devleti koruyamayız” diyerek, ülkede yaşayan Müslümanlara hakaretler yağdırdı. Partinin kurucuları arasında yer alan ve sonradan partiyi terk eden Hans Olaf Henkel, AfD’nin ırkçı ve İslam düşmanı bir parti olduğunu belirtmiştir. (Ahmet Külahçı 26 Mayıs 2018, Hürriyet)
AfD’nin Almanya’nın birçok bölgesinde düzenlediği toplantılara çok sayıda taraftar katılmakta, ancak bunlardan daha kalabalık olan demokrat bir Alman kesimi de onlara karşı tavır almakta ve “Nefreti Durdur! AfD’yi Durdur!” sloganlarıyla protesto eylemleri düzenlemektedir. Bu eylemler, bu ülkede yalnız olmadığımızı göstermektedir.
AfD’nin güçlenmesi, ırkçılığın ve yabancı düşmanlığın artmasına yol açmaktadır. Son bir yıl içinde derneklerimize ve camilerimize yüzlerce saldırı düzenlenmiştir. Yeni Mölln ve Solingen katliamlarının, kamuoyunda “dönerci cinayetleri” olarak bilinen ırkçı- faşist saldırıların yeniden yaşanma olasılığı yurttaşlarımızı tedirgin etmektedir. Yurttaşlarımızın olaylara seyirci kalmak yerine ırkçı partilere ve eylemlere karşı aktif tavır almaları, Alman demokratları ile birlikte hareket etmeleri gerekli ve zorunludur. Can güvenliğimizi sağlamak ve bu toplumda barış içinde yaşamak için tüm sivil toplum kuruluşlarımıza büyük görevler düşmektedir.
Bundan 25 yıl önce, 29 Mayıs 1993 tarihinde Solingen’de gece yarısı tatlı uykularda beş aile ferdi naziler tarafından yakılarak katledilen GENÇ ailesine başsağlığı ve sabırlar dileriz. Bundan sonra böyle acıların yaşanmaması dileğiyle…
29 Mayıs 2018
Bahattin Gemici/Recklinghausen
Almanya Türk Toplumu TGD Genel Başkan Yard.