Almanya’da Ditib üzerinden yıpratılmak istenen kim?
Son bir kaç haftadır dikkatimi çeken iki konu vardı Alman basınında. Birincisi Berlin’de House of One (Birlik Mabedi diye çevirilebilir) ismiyle, dinler arası diyalog çerçevesinde üç büyük dine hitap eden milyonlarca euroluk bir mabedin temellerinin atılması, diğeri de, Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nde Ditib’in 5 farklı temsilciyle birlikte İslam Din Dersleri Koordine Konseyi’ne dahil edilmesi.
Bu iki konu basında oldukça detaylı işlendi. House of One konusu Alman basınında dinler arası diyalog çerçevesinde muhteşem bir proje olarak işlenirken, Türk basınında Fetullah Gülencilerin projeye dahil edilmesinden dolayı büyük eleştiri aldı.
DİTİB TEKRAR ÇALIŞMALARA DAHİL EDİLDİ
Ditib’in KRV Eyaleti’nde İslam Din Dersleri Koordine Konseyi’ne dahil edilmesi ise Alman basınında siyaset çevreleri tarafından sert bir dille eleştirildi. Oysa ki, Ditib zaten bu konseyde idi. Ancak ben bildim bileli Almanya Ditib’e Ankara’dan yönetilen bir kurum olarak bakar ve sürekli olumsuz yönde eleştirir.
Yanılmıyorsam yaklaşık 3-4 yıl önce Ditib tüzüğünde değişiklik yapması ve Ankara’dan bağımsızlaşması koşuluyla, çalışmaların dışına itildi ve bu sene tekrar diğer islami kurumlarla birlikte çalışmalara dahil edildi.
ARMİN LASCHET Mİ HEDEFTE?
Ve bu sefer kızılca kıyamet koptu. Eylül’de seçimler var. Partiler kıyasıya seçim hesapları derdinde. Bizim eyaletimizde de KRV Eyaleti Başbakanı Armin Laschet, Angela Merkel’den sonra yerine geçecek olan ve geleceğin şansölyesi olmaya aday demiyorum büyük bir sürpriz olmazsa, geleceğin şansölyesi yani Almanya’nın başbakanı olacak en güçlü isim.
Acaba, seçim hesaplarına yatan çevreler, Türkler arasında da sevilen Armin Laschet’i yıpratmak için Ditib’i mi kullanıyor? Özellikle belli bir grubun Türk Armin Laschet diyerek Ditib’in “Islam Din Derslerini Koordine Konseyi’ne dahil edilmesini kıyasıya eleştirirken, rakip siyasetçiler Laschet’e öfke kusarken, Armin Laschet’in eli “Ditib üzerinden Erdoğan’ın kolu okullarda” diyerek zayıflatılmak mı isteniyor?
HABERİN AMACI NEYDİ?
Buraya eklediğim bu linkteki NRW: Der heiße Draht des Islamverbands Ditib ins Schulministerium – WELT haberi okuyunca bu yazıyı yazmaya karar verdim, çünkü haberde sapla samanın karıştırıldığını düşündüm ki, Alman gazeteciler de bunu çok sık yapar;
a) bu haberin yapılma amacını anlamadım (Her haberin bir amacı vardır; bilgilendirme, uyarma, açıklama, eleştirme, duyurma vs…)
b) haberde ismi geçen DUE’de öğretim görevlisi, Türkiye Avrupa İlişkileri, Türkiye Siyasi Tarihi, Sosyoloji, Avrupa’da Azınlıklar, Göç Sosyolojisi, Din Sosyolojisi, Okul ve Toplum: Farklı etnik gruplardan oluşan toplumsal yapının eğitim politikasına etkisi gibi çeşitli alanlarda bilimsel çalışmalar yapan Dr. Ahmet Ünalan‘ın sakıncalı biri gibi lanse edilmeye çalışılması,
c) sanki Ditib’in eyalet hükümeti tarafından İslam Din Dersleri Koordine Konseyine dahil edilmesi Dr. Ünalan’ın “marifeti”ymiş ve de çok saşırılacak birşeymiş gibi lanse edilmesi beni çok şaşırttı. (haberde Dr.Ceylan buna çok şaşırdığını ifade etmiş. Acaba Dr. Ceylan, House of One projesinde de şaşıracak şeyler bulmuş mudur?)
d) haberin konusu ve kullanılan dil uyumlu değil. Her konu her türde yazılmaz, yani masal dili, hikaye dili, biyografi dili, röportaj dili, yorum, haber farklı anlatımla yazılır. (Elbette gazeteci özgür istediği gibi yazar ama her haberi değil) Ben “Ditib’le Okul Bakanlığı arasındaki sıcak bağ” şeklindeki başlıktan sonra “ooo çok şaşırdım (olamaz bu)” dedirtecek, bilgili belgeli bir haber bekledim, ama boşuna.
Oldukça uzun bir metin olan ve Ditib ile Okul Bakanlığı arasındaki sıcak hat gibi bir başlıkla servis edilen haberde zorlama bir manevi yıpratma metni hazırlanmış. Somut hiçbir bilgiye dayanılmadan Dr.Ahmet Ünalan didiklenmiş. Okuduktan sonra ne anlatmak istedi ne yapalım şimdi acaba diye soracağınız bir metin.
Dr. Ünalan niye didiklenmiş, ne suç işlemiş? Ditib Anayasayı Koruma Dairesi’nin takibinde olan bir kurum mudur? Ditib’e “Denn die Organisation steht in Verdacht, als verlängerter Arm des türkischen Präsidenten Recep Tayyip Erdoğan in Deutschland zu agieren. ” (Ditib’e, Türkiye Başkanı R.T.Erdoğan’ın Almanya’ya uzanan kolu şüphesiyle yaklaşılmakta) cümlesi ne demektir? Bunun kanıtı var mıdır, ne yapmıştır Ditib bu şüpheyle yaklaşılması için? Ditib savunucusu değilim, eleştiriyorum ancak bu şekilde mesnetsiz değil!
Yazıda şöyle bir cümle de dikkat çekici: “Immer wieder wurden Fälle bekannt, in denen in Ditib-Gemeinden Kriegspropaganda und Antisemitismus verbreitet wurde.”(Sürekli Ditib cemaatinde savaş propagandası (cihad mi demek istiyor acaba) ve Yahudi düşmanlığı yapıldığına dair vakalar çıkıyor) Eğer öyleyse bu suçtur ve zaten şikayet edilirse bu durumların yaşandığı cami dernekleri hakkında işlem yapılır. Yaklaşık 900 cami derneği olan bir çatı kuruluşunda münferit vakalar olabilir, Alman devletinin bundan kesinlikle haberi vardır ve önlem alır ki, bunlar yeni bilgiler değil.
Dr.Ahmet Ünalan’ın Ditib’le ilişkisi olduğu vurgulanmış, T.C. konsolosluklarını ziyareti vurgulanmış ve Dr. Ünalan üzerinden Alman hükümetinin etkilenmeye çalışıldığı ima edilmiş.
Son derece saçma. Bu, Alman hükümet yetkililerinin zekasını küçümsemektir. Bu Dr. Ünalan gibi son derece donanımlı, deneyimli her iki ülkeyi de çok iyi bilen tanıyan bir bilim adamını cahilce yıpratma çabasıdır. Onlar bilmiyorlar mı neyi nasıl yapacaklarını, neyin Almanya için faydalı neyin zararlı olduğunu.
Almanya Ditib’e Türkiye’deki Diyanet İşleri Başkanlığı ve Başkanı üzerinden saldırmak doğru olmaz; burası Almanya orası Türkiye. Almanya Ditib, Almanya dernekler kanununa göre yapılandırılmış bir kurum. Eğer Ditib Alman kanunlarına aykırı bir yapılanma ise buna önlem alacak kurum Anayasayı Koruma Dairesi’dir. Böyle bir şey olmadığına göre seçim zamanı Alman kurumu Ditib ve Türkiye Cumhuriyeti temsilcilikleri iç siyasete malzeme edilmemelidir.
T.C Devletinin konsoloslukları, elçililiği sakıncalı kurumlar mıdır? Dr. Ünalan Almanya’da pek çok üniversitede, STK’da, yukarıda saydığım konularda seminerler veren saygın bir bilim adamı olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumları kendisini çalışma alanı olan konularda, Almanya Türkiye toplumu ile ilgili konularda bilgilendirme yapması için davet ettiği zaman bu kurumlara gitmemeli midir? Dr. Ünalan’ın konsolosluk davetlerine katılmasını sakıncalı bir eylemmiş gibi lanse etmek en hafif deyimle cahilliktir. Türkiye Cumhuriyeti’nin Almanya’daki temsilcilikleri, Almanya’daki kurumlarla çalışmak iki ülke/toplum yararına ilişkiler kurmak için buradalar, kavga etmek için değil. T.C temsilciliklerini Alman bürokratlar da ziyaret ediyor, T.C. temsilcileri bulundukları bölgelerde yönetimlerle sıkı ilişkiler içinde olmaya çalışıyorlar. Dr.Ünalan’a bu ilişkilerden dolayı saldırmak da saçmalık.
Seçim zamanı diye ucuz siyasi manipülasyonlarla iki toplumun yararı için çalışan Almanya’nın yetiştirdiği tarafsız bilim insanları yıpratılmamalıdır.
Muhabirce/Haber yorum- Hülya Sancak/ DÜSSELDORF