Azmi`ye mektuplar 2 (Sansürsüz)
Azmi hani sana geçen hafta bir mektup yazdıydım ya. Oradaki durumları bildirmişsin sağol.
Eskiden mektupları Erol Kara eliyle diye gönderirdik. Şimdi ben mecburen Hülya Sancak eliyle diye gönderiyorum. O da bu mektupları önceden okuyor. Ardından da “niye uzun yazdın kim okuyacak bunu” diye kızıyor.
Sanki `görülmüştür` damgası vuracak.
O yüzden bu mektubu biraz kısa tutacağım…. Ne yazacağımı da unuttum. Neyse aklıma başka birşey geldi.
Ramazandan dolayı bazı yerlerde birbirilerine oruç çatmaları başlamış. Yok o tutuyor bu tutmuyor, lan niye tutmuyorsun gibi. Sanki birinin orucu diyerine fayda verecek.
Sana Hollanda`dan bir perde konusu anlatayım. Dur bu ar perdesi değil normal pencere perdesi konusu.
1800 lü yıllarda Hollanda da bir yasa çıkarılmış. Perde vergisi. Pencerenin büyüklüğü boyunca perde takanlar şu kadar vergi verecek.
Vatandaş tutmuş pencereyi küçültmüş. Hatta bazıları kapatıp dışarıdan pencere resmi boyamış. Bir süre böyle devam etmiş. Daha sonra yani 1800 lü yılların sonuna doğru vatandaş demiş ki, penceremi büyütüyorum perde de takmıyorum; Benim saklayacak birşeyim yok BAKAN lar utansın.
İşte o günden bü güne Hollanda evlerinin pencereleri kocaman kocaman. Sadece BAKAN lar utanıyor. Diyeceğim şu ki oralarda da insanlar başkaları yerine kendine baksa. Ne kimse kimsenin orucuyla uğraşır ne de BAKAN lar utanır. Herkesin utancı vicdanında kalır.
Neyase mektup uzayacak burada keselim de şu şiiri de ekleyivereyim yoksa okuyan kızacak.
Gelecek mektuba kadar hoşçakal.
Hesap
İşte oturduk senle bak hesaplaşıyoruz.
Bak bak gene yanlışlar bende doğrular sende
Tamam devam edelim
Hesapta soru kalmasın
Bak
Gene doğru sende yanlış bende
Tamam sonuca bakalım
Artı eksi nedir
Artı eksi tüm yanlışlar bende
Hep doğrular sende
Son hesap
Son hesapta bana kalan
Yanlışlar bende
Doğrular sende
Peki
Ben kabullendim
KENDİNE BAK…
Yunus Işıkoğlu/Almanya