Mardin izlenimleri
Temmuz ayında yolunuz Mardin'e düşerse, tam da Yaşar Kemal'in söylediği gibi bir 'sarı sıcak' karşılar sizi. Mezapotamya'nın sonsuz sarılığı uzanıp salınır gözlerinizin önünde. Mardin sarı yazgıdır. El değmemiştir, ulaşılmazdır, göz kamaştırır. Yaşanılan çağın ötesinde, medeniyetler beşiğidir. Çan sesi ve ezan sesi iç içedir.
12. yüzyıl Artuklu mimarisinin özelliklerini taşıyan Ulu Camii'de ezanı dinleyip, bir Süryani Ortadoks kilisesinde mum yakıp ibadete katılabilirsiniz. Yezidi inancındaki Melek Tavus ya gerçek bir tavus kuşu ya bir saat kulesindeki tavus figürü olarak karşınıza çıkabilir.
Tüm bu biraradalığın büyüsü ile adımladım eski Mardin'in sokak aralarını, oyun çağındaki küçük çocukların rehberliği eşliğinde. Mardin'de her sokak arası farklı dünyalara davetiye çıkarır. Halkı da hoşgörülü ve sevecendir. Şehri keşfetmeye çalışırken açık bir kapıdan içeriye davet edilmeniz şaşırtmasın sizi. Ya da tarihi çarşıyı gezerken pek çok esnafın karnınızı doyuracak, içinizi serinletecek bir şeyler ikram etmek istemesi halkın konukseverliğinin göstergesidir.
10 bin yıllık geçmişe ev sahipliği
Geziye ait en güzel anılarımdan biridir bir Süryani eve konuk edilişimiz. Yıllardır çoğu gezi dergisinde gördüğüm türde bir evin atmosferini hissetmek, kelimelere dökülemeyecek kadar fevkaladeydi. Kürtçe parçaların çalındığı otantik bir kahvehanede yayık ayranın serinletici etkisine varmak ya da Mezapotamya'nın uçsuz bucaksız sonsuzluğunda Süryani yemekleriyle el yapımı Süryani şarapların lezzetini harmanlamak da.
Karşıdaki tepenin doruğuna çıkıp şehri izlerken güneşi yolcu etmek de söze dökülecek türden değil…Mardin Müzesi, Ulu Cami, Kasimiye Medresesi, tarihi çarşı gezilecek yerler arasında. Deyrulzafaran Manastırı Süryani Ortadokslar için hala önemli bir eğitim ve ibadet merkezi. Bir dağın yamacına kurulmuş manastırın, her şeyden bağımsız ama her şeyi gözler bir hali var.
10 bin yıllık geçmişe ev sahipliği yapan Dara Harabeleri ise tarihe açılan zaman makinasıyla yolculuğa çıkmış hissi verir. İlk uygarlıkların sokak aralarında gezip, antik tiyatrosunda soluk alırsınız. Su sarnıcı olarak kullanılmış Dara Zindanları ise insanın içini ürpertir. O devasa duvarların arasında, karanlıkta, düşündüm de aslında insanlar da iktidar, güç, ün, para, nedeni ne olursa kendi duvarlarını örüyor ve yaşamlarınl inşa ettikleri bu zindanların içinde tüketiyor. Mardin'den bu düşüncelerle ayrılmak bile o duvarların çatlaması için yeterli bir sebep değil mi? Ben dönüş yoluna çıkarken sizin de yolunuzun Mardin'e düşmesi temennisiyle…
Fatma Koç/ Antalya