Güngör Güner GÜRHaberlerYazarlar

Ağrı Dağının Gölgesinde

Güneşin doğduğu yerde, ağrı dağının gölgesinde, Iğdır’da!

Bir bulut kondu ağrı dağının zirvesine, ben oradaydım hem şahidiydim hem yol arkadaşı, zirve karla kaplıydı bu yüzden olsa gerek bulutu kimsecikler fark etmedi. Zaten ortaklardan çok az kısmı dikkatlidir, vefalıdır. Şaşırdık mı?

Bir yetim hüznü kapladı bulut ile birlikte dağın eteklerini, öyle bir hüzün ki nuru önünde arkasında koşup duruyordu, yakalıyor sonra bırakıyordu biz buna yol arkadaşlığı diyorduk. Bir ses yükseldi “Bizim Nurumuzu tamamla Allah’ım” Sahi iftara ne kadar vardı? Cuma dışında da camilerin açık olduğunu fark etti nesil bir de öğrendi akşam ezanının saatini iki noktasına kadar.
Bir yanardağın suskunluğu ne kadar da benziyordu bize, bağrış çağırıştan vazgeçiş çırpınışı, sonrasında anlamsız bir huzur. Huzur olsun da varsın anlamsız olsun, gerçi o anlamsız bir husus değildir de o başka. “Husus” kelimesi yerine “şey” kelimesini de kullanabilirdim, o zaman da “şey” kendini çok “kullanılmış” hissediyordu. Kendi söyledi bana!
Vaveyla!
Ağrı dağının gölgesinde bir karınca, çabası nafile, haykırışı yankılanmamakta, gölge boyu bir mücadele, karların erimemesi bundan olsa gerek. Karınca ile yol arkadaşlığı buraya kadar pek yol kat ettik sayılmaz insanlık yolunda.

Parmak izleri alınmayan var mı? Diye bir çalışma isteği, o isteği bozan bir gülüş, kahkaha atmaktan hallice… bir ben, bir karınca, bir gölge…
Nuh’un gemisi Ağrı dağına mı kondu yoksa Cudi dağına mı? Tartışması gölgesinde Nuh’un nesli. “ Allah’ım beni hayırlı bir menzile kondur, şüphesiz konaklatanların en hayırlısı sensin” duası dilimin ucunda; Türkiye’nin en doğusunda, Dilucu’nda…
Gitmek gerek bazen, ilaç sandığımız insanlardan, çeyiz sandıklarından, heveslerden, alışkanlıklardan… Sadece gitmek, varmak değil. Varmak ne haddimize! Değerli olan yolculuk olsa gerek, anı biriktirmek cennet çadırlarında anlatılmaya değer anılar.
“Allah’ım senden gelecek her türlü hayra muhtacım” idraki ile dağa taşa sormak bu yalnızlığı. Ölüm yalnızlığı sessizliğinden daha keskin. Zihinlerde dönüş telaşı; dünya telaşlarına, bir de doyasıya eleştirmeye.

Akşama ne pişirsek yerine ne yesek nerede yesek, ya sonra… Yok be! güzel insan bin dereden su taşısan da olmayınca olmuyor, çok da güzel olmuyor ha! “Kalpler ancak Allah’ı anmakla mutmain olur” duydum, kabul ettim.

Yıldızlar Hizaya Geldiğinde!
Yıldızlar Hizaya Geldiğinde!

Tüm genişliğine rağmen dünyanın sana da dar geldiği anlarda kaçmak gerek, kim gidecek diye sorulduğunda sağa sola bakmadan “burada vurulacak biri vardı onu da ben vurdum” demek lazım ne olacak cezan mı artacak müebbetken.

İki karga gördüm mezar eşiyor. Bak bozuşacağız senle ne desem yalan söylemişim gibi davranıyorsun, senaryo çalıntı değil belki esinlenme. Ben oradaydım diyorum anlasana gözlerimin içine baka baka iki karga bir mezar eşiyordu Ağrı dağının gölgesinde. Gerçi hangisi gerçek Ağrı dağı anlamamız biraz zaman aldı, yanlış dağ ile fotoğraflar çekildik sonra yakından değil uzaktan anlaşılır bazı gerçekler gördük. İşte tam bu noktada uzaklaşmak lazım monotonlaşan tekrarlardan. Sadece gitmek gerek, sebepsiz yere darılmayı biliyorsun ya gitmeyi de bil, döndüğünde kaldığın yerden devam edersin ama hiç değilse uzaktan bakarsın hayatına, geçip giden ömrüne. Yahu güzel insan sana Ağrı dağının zirvesine çık diyen yok ama hiç değilse gölgesinde yürü.

Neredeyse bitti! Sahura ne kadar var? Güneşin doğduğu yerde, ağrı dağının gölgesinde, Iğdır’da! Muhabirce/ Güngör Güner GÜR/ 3g / 15.03.2024-IĞDIR

Grafikartplus Ajans

Diğer haberler

Başa dön tuşu