YAŞASIN CUMHURİYET
Cumhuriyetimizin 95.yılı farklı etkinliklerle kutlandı. Cumhuriyet sadece yönetim şekli olmayıp, istikbalimizinde sembolü olarak bizlere bırakılan en değerli mirastır. Cumhuriyetimizin 29 Ekim 1923 tarihinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının teklifi ile TBMM`de alkışlarla ve oy birliği ile kabul edildiğini biliyoruz. Cumhuriyetin ilanı için el kaldıran milletvekilleri ayağa kalkarak üç defa `Yaşasın Cumhuriyet` diye bağırarak sevinçlerini haykırdılar.Savaş günlerinin yarası Cumhuriyetin ilanıyla sarılmaya başlandı.
Cumhuriyetin ilanıyla anayasanın birinci maddesinde `Türkiye Devleti`nin hükümet biçimi Cumhuriyettir` hükmü yer aldı. Aynı oturumda Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti`nin ilk Cumhurbaşkanı seçildi. Cumhuriyet`in ilanından iki sene sonra 29 Ekim 1925 yılından itibarende ise Cumhuriyetin kuruluşu milli bayram olarak kutlanmaya başlandı.
Kurtuluş Savaşı sonrası TBMM de ilan edilen Cumhuriyet`i ve kazanımlarını gelecek nesillere aktarabilmek her Türk vatandaşının görevi olmalı. Birakalım aktarmayı ve geliştirmeyi,O`nu anlamakta ,kollamakta çokta başarılı olduğumuz söylenemez. Nedendir bilinmez, milli bayramlar bizleri birleştirmesi gerekirken, son yıllarda bir türlü ortak değerlerimize sahip çıkılamıyor, arzu edildiği gibi kutlamalar yapılamıyor.
CUMHURİYET CAMİLERDE ANLATILABİLMELİ
Eskiden Ekim ayının son haftası Cumhuriyet Haftası ilan edilir, hafta boyunca özellikle gençlere Cumhuriyet`in önemi ve kazanımları aktarılırdı. Hatta hafta içindeki Cuma hutbelerinde bile camilerde din adamları Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yılları anlatılır, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Cumhuriyet`in kurulmasına öncülük eden şehitler ve gaziler için dualar edilirdi.
Merak edip Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve DİTİB`İN internet sayfalarına baktım. Türkiye genelinde camilerde cuma hutbesi olarak `Ailede şefkat ve nezaket dili`, Almanya`daki camilerde ise `Ahirete iman`ın konu edildiğini görünce Cumhuriyet`in 95. kuruluş yılı kutlamalarının neden işlenip, anlatılmadığına şaşırdığımı belirtmek durumundayım. Cumhuriyet`in tam anlamıyla anlaşılabilmesi için din adamlarının camilerde Cumhuriyeti ve kazanımlarını anlatabildikleri gibi kutlayabilmelilerde. Aslında bunu yapan din görevlilerinin de olduğunu söylemek ve onları bu vesile ile kutlayabilmek gerekir diye düşünüyorum.
`DAYANIŞMA VE YARDIMLAŞMA` İÇİN BAŞKA GÜN MÜ KALMADI?
Konu madem Cumhuriyet`in ilan edilişinin 95.yılı kutlamaları devam edelim: Etkinliklerde gördüğüm ve bana ulaşan bilgiler sonrası yaptığım araştırmada bazı kutlamalara girişlerin ücretli olmasına doğrusu şaşırdım. Cumhuriyetin 95.kuruluş yılı kutlamalarına girişlerin ücretli olması,`Dayanışma ve yardımlaşma` adı altında para alınmasını nasıl değerlendirmek gerekir? Değerlendirmeyi okuyucularımızın taktirine bırakıyorum. Benzeri konferansları, baloları herkes ve her dernek istediği yer ve zamanda düzenleyebilir. İstediği kurumla `Dayanışma yardımlaşma` örneğini de gösterebilirler. Derdimiz o değil,sıkıntı yaratan konu; Cumhuriyet`in kurucusu Atatürk ve Cumhuriyet gibi değerlerin bazı kurum ve dernekler tarafından sömürülüyor olması.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk; `Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizindir. Cumhuriyet`i biz kurduk, O`nu yükseltecek ve sürdürecek sizlersiniz` derken, milli değerlerin sömürülebileceğini ve üzerlerinden `Dayanışma ve yardımlaşma`ların yapılabileceğini düşünememiş olmalı. Kutlamalarda malesef cumhurun kendisi yok! Gençlere zaten sorumluluk verilmez. Bu kurumların başındakiler neden bir öz eleştiri yapma ihtiyacı duymazlar? Eğer Mustafa Kemal Atatürk yaşasaydı,ismini sömüren `Çakma Atatürkçüler`i sopayla kovalamaz, bir arkadaşın ifade ettiği gibi derneklerinin kapılarına kilit vurmaz mıydı?