“Türkçe bizi birleştiren temel unsurdur”
“Türkçe, Almanya’nın ve Avrupa’nın birçok ülkesinde en yaygın konuşulan ikinci doğal dil konumunda.
Almanya’da yaklaşık 3 milyon insan farklı düzeylerde Türkçe konuşuyor, Türkçe, bu insanların anadili; aynı zamanda kültürlerini, toplumsal kimliklerini ve toplumsal hafızalarını, azınlık bilincini, Türkiye ile olan bağlarını şekillendiren ana unsur. Türkiye’den Avrupa’ya göç, büyük ölçüde 1960’lı ve 70’li yıllarda kırsal bölgelerden Almanya’nın sosyolojik alt katmanlarına doğru gerçekleşmişti. Bu şartlarda Türkçenin bir akademi, edebiyat ve yüksek prestijli dil olması ve bu yönde gelişmesi hayli zor.
1970’lerden beri Almanya`da Türkiye kökenli öğrenciler için pek çok eyalette Türkçe ve Türk kültürü dersleri veriliyor. Bu dersler gönüllük esasına dayanıyor ve notlar öğrencilerin karnelerine işlenmiyor. Üstelik son dönemde, Almanya’daki bazı eyaletlerde derslerin sekteye uğratıldığı da görülüyor.
Bu haliyle derslerden beklenilen verimin yeterli ölçüde alınabildiğinden söz edilebilir mi? Öğrencilerin anadillerini ve kültürlerini öğrenmeleri bağlamında bu dersler haricinde farklı alternatiflere ihtiyaç duyulabilir mi?
Bu ve benzer soruları Duisburg-Essen Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Kuzey Ren Vestfalya Hükümeti Danışmanı Dr.Ahmet Ünalan’a sorduk, yanıtlar hayli ilginç veriler içeriyor:
Dr. Ahmet Ünalan: Türkçe, Avrupa diasporasında korunmaya çalışılıyor. Ancak ne Türkiye Türkçesi ile yakın bir şekilde ne de kendine özgü bir kültürel iklimde gelişebilmiş değil. Aksine günlük konuşma dilinde Türkçe, 200-300 kelime dağarcığı ile oldukça içine kapanmış, edebiyat, bilim ve felsefe dili olmaktan uzak, sadece gündelik iletişim için kullanılan bir dil konumunda. Bu yönüyle elbette tahrip olmaya, kısmen unutulmaya aday bir dil. Bu bakımdan Türkçenin Avrupa’da da korunması ve hatta geliştirilmesi, akademi dili olması gerekiyor. Okullar ve eğitim sistemi bunun için temel taşıyıcı unsur.
NRW`de ne kadar Türk öğrenci var, hepsi Türkçe dersine katılıyor mu?
Ünalan: Türkçe dersleri, Almanya’nın çeşitli eyaletlerinde farklı şekillerde eğitim sistemi içinde sunuluyor. Bazı eyaletlerde konsoloslukların öğretmen görevlendirmesiyle bu dersler veriliyor. Bazı eyaletlerde ise -en büyük eyalet olan Kuzey Ren Vestfalya`da (NRW) olduğu gibi- Memur statüsündeki öğretmenler tarafından veriliyor. Türkçenin seçmeli yabancı dil olarak talep edilmesi ve eğitim sistemi içinde (müfredatta) yer alması birinci derecede önemli. Yabancı dil olarak Türkçe diğer seçmeli yabancı dillerle aynı konumda. Oysa gönüllü anadil dersleri sınıf geçmeye etkili olmadığı ve genelde öğleden sonra sunulduğu için ilgi görmüyor.
NRW’da yaklaşık 240 bin Türkiye kökenli öğrencinin sadece 40 bini Türkçe derslerine katılıyor; bunların ise sadece yaklaşık 8 bini Türkçeyi seçmeli yabancı dil olarak okuyor. Yirmi yıl evvel bu derslere katılım iki kat daha fazlaydı, toplam öğrenci sayımız ise daha azdı. Bu bağlamda söz konusu rakamları alarm zili olarak görmemiz gerekiyor.
Türkler kendi dilleri ile ilgili yeterli bilgiye sahip mi?
Ünalan: Şunun altını özellikle çizmemiz gerekir: Türkçe, Almanya ve Avrupa Türklerinin en doğal hakkı. Türkçenin eğitim sistemi içinde Türk toplumunun nüfusuna göre desteklenmesi gerekiyor. Oysa biz bu hedefin çok uzağındayız. Ayrıca Türkler, Almanya’nın vatandaşları konumunda. Devletin yasal olarak azınlık dili olmayan ama de facto ikinci büyük dil gurubu olan Türkçeyi desteklemesi devletine vergi veren vatandaşların temel isteği olmalı. Bu yönüyle Türkçenin devletin TV kanallarında yer alması, radyoda yer alması, devletin kültür politikaları içinde göz önünde bulundurulması gerekir. AB, üye ülkelerinden ‘azınlık ve yerel dilleri koruma altına almasını’ 1992’ deki “Europa der Regionen” programı anlaşması bağlamında bekliyor. Türklerin, kendilerini AB vatandaşları olarak bu anlaşmadan doğan hakları olduklarına inanan, demokratik katılımla hak iddia eden konumunda görmeleri gerekir. Bu adımları sağlayacak olan ise Avrupa’da henüz oluşmakta olan ‘Türkçe lobisidir’.
Türkçe bütün farklılıklarımıza rağmen bizi temelde birleştiren temel unsurlardan biri. Avrupa’da Türkçe öğretmeni yetiştiren tek üniversite Duisburg Essen Üniversitesi. Türkiye’de ve Avrupa’nın çeşitli üniversitelerinde Avrupa’daki Türk öğrencilerine yönelik modern didaktik konseptlerle Türkçe eğitim verecek çiftdilli öğretmenler yetiştirilmelidir.
Türkçe ve Almancanın medyadaki rolü nedir?
Ünalan: Türkçe eğitimi okullar dışında da, toplumun bütün katmanlarına ve bütün yaş guruplarına yönelik sunulmak zorunda. Okul eğitimini destekleyen unsurlar, örneğin Türkçe tiyatro, sanat ve müziktir. Bu konuda okulları yanı sıra oluşturulacak kültür merkezleri aracılığyla (Yunus Emre Enstitüsü yaygınlaşabilir) dilimizin korunması ve gelişmesine katkı sağlayacak kültürel etkinliklere dönük altyapı oluşturulmalı.
Avrupa’ya dönük çiftdilli (Türkçe-Almanca, Türkçe-Fransızca gibi) bütün alanlarda medya oluşturulmalı veya desteklenmeli. Son yıllarda Türkçe yayın yapan gazetelerin tirajları hızla düşüyor. Oysa Türkçe matbuat geliştirilmeli, var olan Türkçe yayın yapan yayınevleri desteklenmeli.
Bence Türkiye’nin Türkçe desteği özellikle kültür alanında olmalı. Çeşitli eğitim merkezlerinde nitelikli Türkçe tiyatro, sanat, edebiyat imkânları toplumun bütün yaş guruplarına ve katmanlarına sunulmalı. Bunun yanı sıra, eğitim sistemi içinde Türkçenin konumunu korumak ve yükseltmek, Avrupa’daki Türk toplumunun kimlik bilinci ve ihtiyacı ile orantılı. Bu yönde demokratik baskıyı oluşturmak yine Türk toplumunun siyasetteki nüfuzu ile orantılı olacaktır. Bu yönde bilincin artırılması gerekir.”Muhabirce/ DÜSSELDORF