Haberler

Sıfırıncı Bölüm: Hilal’den Dolunay’a bir çocukluk mertebesi

“Düşünüyorum da biz büyüyerek çocukluk etmişiz.” ( Turgut UYAR )

Geniş aileler metrekaresi yetersiz hanelerde yaşardı sonra çok ama çok çekirdek aileler olduk ve 2 odalı mavi kapılı evler, 3 +1 gibi matematiksel genişliklere bıraktı yerini.

Değişmeyen tek unsur tavanın beyaz renge boyanması oldu, önceden taş kireçler olurdu ve duvarlar onunla boyanırdı. Tavanda ara ara izler kalırdı bizler çocukken o izlere bakarak hayaller kurardık bir de perdedeki desenlere bakarak; sonra ne mi oldu perdeler hep yerlere süründü adına moda dendi, desenler kalktı ve hayal kurmayı unuttuk.

Radyoda kıssadan hisse “ Kıssaların en güzeli Yusuf kıssası” duvarda çöküntülerden hayal edilen develer, kör kuyular ve perdelerde bir Yakup hüznü.

Bazı maddesel anlamda değerli eşyalarımız vardı ama çok değerliydi bizim için çünkü o zamanlar değerin ölçüsü maddi değildi. Değerlerimizi kaybettik büyüyünce, mezar mermeri gibi soğudu gülüşlerimiz.

Ezberlediğimiz kafiyeli şiirlerin ikinci mısralarını hep unuttuk, mahlas kullanır olduk tanıdıklarımıza işte o zaman fark ettik büyüyor olduğumuzu, boyumuz uzarken kısaldı hoşgörümüz.

“Çocuk olsam yeniden… Bir tek düştüğüm için acısa içim…” ( Cemal SÜREYA)

Güngör Güner GÜRBir eleştiri yazısı değildi bu bir özlem ve geri kalmışlık hikâyesiydi. Her konuda yeni bir şeyler öğrendik, en çok da öğrenmenin sonu olmadığını öğrendik. Bilgimiz gökdelen seviyesine ulaştığını sandığımız zaman çocukluk düzeyindeki bilginin en sağlıklı bilgi olduğunu idrak eyledik. Örnek vermek gerekirse, maket evimiz yıkıldığında duyduğumuzun üzüntünün bir evi kaybettiğimizde duyduğumuz üzüntüden daha berrak olduğunu idrak ettik.

Bozuk saat bir gün lazım olur diye saklanırdı biz çocukken ve büyüdük sadece rengini beğenmediğimiz için çöpe attık duvar saatimizi. Çöpe atılan sadece saatimiz değil vaktimizdi. Çocukken zamanın bir kırıntısı olan “an” kıymetli iken; büyüdüğümüzde tüm haftaları çöpe attık cahil cesareti ile sonra bir kısmımız yaşlandı ve ilk hale geri döndü “an” kavramının kıymetinin bildi.

Büyüdükçe sofrayı terk ettik, rüyada süt hayal/bilgi demekti biz süt içmeyi de rüya da süt görmeyi de bıraktık. Çünkü büyüdük artık biz. Utanmasak güzel el yazı dersine klavye ile gidecektik. Bu cümleden “utandık, yapmadık” anlamı çıksa da, gerçeğin böyle olmadığını yazmaya utandım.

“Biz küçükken, çok büyüktük. Mesela kollarımızı açardık, dünyayı kucaklardık! Güzeldik biz küçükken!” ( Nazım Hikmet RAN )

Akıl etmezsiniz diye hitabına muhatap kaldıkça akıl etmeyi bıraktık, duvardan dökülen kireçleri engelledik ve çöküntüleri şekillere benzeterek hayal kurmayı da bıraktık esasında. Her yazımda bir güzel insanı sohbetime dost ediniyor ya işte o güzel insan ahlakta Yusuf yüzlü olan çocukluğunu kaybetmeyen insanlar, biz onları çoktan kaybetmiş olsak da, “ HİLAL’DEN DOLUNAY’A BİR ÇOCUKLUK MERTEBESİ” hayatımızın SIFIRINCI BÖLÜMÜ.

Grafikartplus Ajans

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu