Rafdaki toz
“Bazı haberler, insanın yanında sarılabileceği bir kedi varken verilmeli.” ( Kiraz Ağacı ile Aramızdaki Mesafe- Paola Peretti )
Hayal kurabilmenin en kestirme yolu, kitap okumaktan geçer. Eğer uçuşu hatırlayamıyorsak ya da uykusuz bir gecenin sebebini kestiremiyorsak yeterince okumadığımızdandır. Bir zamanlar gazetelerin yaygın kampanyaları arasında kupon ile tencere, tava vermek vardı. Bir kişinin sadece o kupon için gazete alması çok acı, hele o kupon kupürünü keserken yanı başındaki köşe yazarının bölümünü görmekten gelmek tam bir paradoks. Kim o köşe yazarının yerinde olmak ister ki, düşünün yazıyorsunuz ama yazdığınız gazetede yayımlanınca o bölümü makasla kesip sandıkta saklıyorsunuz. Yazmak ve okumak iki kardeş ve bu iki kardeşin arkadaşları birbirine tamamen küs.
“Melody; seçma şansın olsaydı konuşabilmeyi mi isterdin yoksa yürüyebilmeyi mi? Konuşmak. Tahtamda işaret ettim. Kelimenin üzerine tekrar tekrar vurdum. Konuşmak. Konuşmak. Konuşmak. Söyleyecek o kadar çok şeyim var ki…”( İçimdeki Müzik-Sharon M. Draper )
Şu konuda anlaşalım, kitap okumak boş zamanı geçiştirmek için var olan çekirdek çıtlatmak gibi bir şey değildir. Tamamen zaman ayrılması gereken, cetvelle özellikle kırmızı kalemle hayata renk katan cümlelerinin altını çizerek yapılması gereken bir icraattır. Altını ben çizdim sorun yok vurgu yapmak istedim. Abimin biz çocukken yaramazlık yaptığımızda “küçük harflerle konuşun” derdi, şimdi ondan esinlenerek diyorum ki, hangi (küçük ünlü/büyük ünlü ) uyumda yazılırsa yazılsın BÜYÜK HARFLERLE OKUYUN!
Masalın nerede bittiği, hayatın nerde başladığını fark edemiyorum. Bazen suratıma garip bakıyorlar, o zaman uyanır gibi oluyorum ( Şeker Portakalı-Jose Maouro de Vasconcelos)
Hayatın yoruculuğundan bahsetmek hepimizin kaderi, işte size dinlenme fırsatı okumak. Kendini iyi ifade edebilmek için, bir derdi olan yazarlarla eserinde sohbet edebilmek için okumak. Öyle imza gününe de ihtiyaç yok bir süre sonra yazarın sohbet sofrasında yer aldığımızı göreceğiz.
Biliyor musun, insan üzgün olunca günbatımının tadına daha iyi varıyor (Küçük Prens-Antoine Saint-Exupery)
Alıntı yaptığım eserler çocuk kitabı formatında yazılan ancak her yaşa hitap eden kitaplar. Onların dünyasında kaybolmak güzel bir duygu. “Kiraz Ağacı ile Aramızdaki Mesafe” kitabında esas kızımız Mafalda’nın bildiği tek şey var: Gelecek altı ay içerisinde görme yetisini kaybedecek. “İçimizdeki Müzik” kitabında esas kızımız Melody ise beyin felci olan 11 yaşında bir çocuk, hiçbir uzvuna komut veremeyen ama beyni mükemmel işleyen bir kız çocuğu. Büyükler için yazılmış masal kitaplarının en çok tanınanı “Küçük Prens”’ de bir çocuğunun gözünden büyüklerin dünyası tatlı sert bir dille sunulmuş. “ Şeker Portakalı” kitabında esas oğlumuz Zeze; yaramaz olmasının yanında hayal gücü geniş, öğretmenini mutlu etmek için her gün ona çiçek götürecek kadar duyarlı bir çocuk… Bu eserlerin en can alıcı noktası yazarlarının gerçek hayat hikayelerinden esinlenerek kaleme alınmış olunmaları. Melody, Zeze, Küçük Prens, Mafalda… hepsi uçuşu hatırlatan dinlendirici eserler ama okursak.
“İnsanların güvenini kaybetmektense; para kaybetmeyi tercih ederim” ( Robert BOSCH) ben bu sözden esinlenerek bir duygumu dile getirmek istiyorum. “Okunmadan rafa kaldırılmış kitap olmaktansa; rafdaki toz olmayı tercih ederim.”
Belki hiç tanımadığım birileri yazdıklarımı okuyor ve sohbetime ortak oluyordur. Okumayı seven güzel insanlarla aynı sofrada oturma fırsatı tanıdığı için muhabirce`ye teşekkürlerimi iletiyorum.
Muhabirce/ Güngör Güner Gür/GÜMÜŞHANE