Haberler

Kumandayı Uzat

(Zaman algısı ve boş çerçeve üzerine)

Zaman göreceli diyorlar, ben de onların yalancısıyım. Onlar dediğim; mürekkep yalamış adamlar. Bölünebildiği kadar bölünebilen bir hayat çizgisi sonrası üç nokta. Tabi “üç nokta” diye bir şey var ise! O ki tükenecek bana fikrimi sormadan, muhteşem dolu tüketmek isterdim zamanı, dolu yağarken altında ıslanmak/yaralanmak da dâhil bu muhteşem tükenişe. Yaranın böylesi nimet, küçük bir izi olacak belki, onu da yok gizlemeye gerek. (…) Kumandayı Uzat!

Okul süreci, sonra meslek edinme bir de evlilik; aynı düzlemde maddi birikim belki bir araba hatta ev, neden olmasın! Çocuk çoluğa karışıp da kirli duman da çıkarsa ocaktan zamanın hakkını verdin demektir (?) Tamam, ama ya ben- kendimi gerçekleştirme? Güldürme beni; kendini gerçekleştirme de nedir saltanat tahtının tabut olduğu dünyada. Kime diyorum ben, duymuyor musun? (…) Kumandayı Uzat!

Kaç sene oldu görüşmeyeli, şöyle karşılıklı senkronize çay yudumlamayalı; Sahi! Nasıl olsun çayın normal mi süzgeçli mi? Heveslerim var mıydı benim de bir zamanlar, kahkahalarım yankı yaptı mı ki dar patika yokuşlarda? O değil de, farkına varmadan ezdim mi sarıçiçekleri, ayağımın özgüvenle yere bastığı günlerde? (…) Kumandayı Uzat!

Benimki de iş çıkartmak; ne yapacağım kumandayı zaten takip edemiyorum. Televizyon denen şey çoktan seçmeli gibi gözüken boş çerçeve. Bir ses olsun iç sesime alternatif; derdim o. Derdime gel hele. Gülümsedim evet ama farkına varmasın kimse, uzun zaman oldu belki eğreti durdu bu gülüş çehremde.

“Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur” zilin gür sesine bakılırsa okulun paydos vakti. O halde günlerden hafta içi, mevsimlerden bahar. Tam saat vermek gerekirse… Gerekmez!

Sefiller gücünü bende sınadı,

Kimi kaçık dedi, kimi bunadı;

Berduş eleştirdi, sarhoş kınadı,

Ağlarsın düştüğüm dilleri bilsen. ( Cemal SAFİ-Yüreğimizdekiler)

Bir sandalye bırakıverin benim için dış avluya, ıslatılmış topraktan zemine; karşımda demirden bir meşelik, pas tutmuş derenin yankısı kanatlarımın altında. Henüz yolu vurulmamış medeniyetin, kelebekler desen ışığın etrafında pervane. Korkularım henüz çocukça, gençliğim heybetli, olgunluğum tam bir İstanbul Beyefendisi. Âdem’in Cenneti özleyişine eş durgunluğum.

Oku! Ama deminki gibi oku; gözyaşı berraklığında duyumsa da oku, kalabalık yalnızlığımı. Ismarlanmış Alman çikolatası kıvamında heves sandığım. Geçmesini çok ama çok arzuladığı hüznüme balkondan el sallar “sadece iki hece: Anne!”  Sağlık var ise her seher vakti bayram namazı, her gün kurban arifesi. (…) Kumandayı Uzat!

Raftaki toz kadar hükmü var ise kulluğumun, Hüda aşkı tek tesellim. Eşitler arası birinci sarı sonbaharda rüzgâra fısıldadım sırlarımı. Rüzgârda vefa ne arar? En saf zaman dilimim, boş çerçevem, sıfırıncı bölümüm çocukluğum; Hilal’den Dolunay’a işte böyle geçti benim de ömrüm. Artık Televizyonu kapat! Güngör Güner GÜR – 11 Mayıs 2022- GÜMÜŞHANE

Diğerleri
Grafikartplus Ajans

Diğer haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu