Haberler

Çocuk ve gençlerde davranış bozuklukları

Çocuk ve gençlerde davranış bozuklukları Ruhr Veliler Birliği’nin MobilES Elternseminar projesi kapsamında Köln Göçmenler Sağlık Merkezi Eski Direktörü Arif Ünal tarafından “Çocuk ve gençlerde gözlenen uyum ve davranış bozuklukları, nedenleri ve tedavi olanakları” başlığı altında bir seminer verildi.

Programın sunumunu Mobiles’in Halkla ilişkiler sorumlusu Fatime Okuyucu ve öğretmen Kamuran Turan birlikte yaptılar. Açılış konuşmasında Turan; 4 yılda 250 seminer verdiklerini söyledi.

Dr. Arif Ünal seminer konuşmasında şu bilgileri verdi:

“Bugüne kadar yapılan araştırmaların büyük bir bölümü, çocuk ve gençlerde görülen davranış bozukluğu ve ruhsal sorunların % 10 ila % 20 arasında olduğunu göstermektedir. Problemlerin başında korkular, ikinci sırada anti-sosyal saldırganlık, aynı şekilde depresyon ve ADHS (Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) da en sık rastlanan sorunların başında gelmektedir.

En son yapılan araştırmada (KIGGS) çocuk ve gençlerin 1/5 yani % 20,2 sinin 3 ila 17 yaşları arasında en az bir defa böyle bir sorun yaşadığını göstermektedir.

Çocuğun gelişimindeki 5 ana dönem:

1) Süt çocukluğu dönemi (0-1 yaş)

2) Özerlik dönemi ((1-3 yaş)

3) Oyun dönemi (3-6 yaş)

4) Okul dönemi (6-12 yaş)

5) Gençlik dönemi (12-21 yaş)

Çocuk ve gençlerde davranış bozuklukları Bu beş döneminde kendini özgü problemleri vardır.

• Uyum ve davranış bozukluğu nedir?

Çocuklar her yeni gelişim dönemine geçtiklerinde yeni beceriler kazanırlar. Çocuğun edindiği her yeni beceri beraberinde çözülmesi gereken bir sorunu da getirir. Gelişim dönemlerinde karşılaşılan sorunlar olağan ve geçicidir. Ancak çocuk bu dönemlerde çevresindeki yetişkinlerin yanlış tutumlarına maruz kalırsa veya sorunlarını çözerken engellemelerle karşılaşırsa, dönemsel (olağan) diye niteleyebileceğimiz bu sorunların çözümü yeni gelişim dönemlerine ve çocuğun ileriki yaşlarına ertelenir. Bu durumlarda ortaya çıkan sorunlar uyum ve davranış bozuklukları olarak adlandırılır.

• Çocuk ve gençlerde sık görülen davranış ve uyum bozukluklarını ise; parmak emme, tırnak yeme, aşırı hareketlilik, altını ıslatma, kıskançlık, saldırganlık, aşırı yemek yeme veya yememe, uyku sorunları, gece korkuları ve fobiler şeklinde sıralayabiliriz.

Uyum ve davranış bozukluklarına yol açan nedenleri temel ihtiyaçların doyurulmaması şeklinde özetleyebilir ve bunu iki başlık altında sıralayabiliriz. Fiziksel ve Psikolojik temel ihtiyaçlar; sevme ve sevilme ihtiyacı, başarılı olma ve takdir görme, güvenme, saygı ve kabul görme. Bedensel ve zihinsel özgürlük, geçirilmekte olan hastalıklar, salgı bezleri bozukluğu, şoklar ve kazalar.

• Anne ve babalarda sık görülen davranışlar:

Çocuk ve gençlerde davranış bozuklukları Anne-babalar çocuklarının belirli davranışları bilinçli olarak yaptıklarını düşünerek sorunu görmezden gelir veya davranışı ve çocuğu baskı altına almaya çalışır. Oysa çocukların çok büyük bir çoğunluğu, bilinçli olarak bu davranışları sergilemez. Çevresine bir mesaj vermek için, yani rahatsız oldukları durumları ifade etmek için bunu yaparlar. Anne-babaların bir bölümü sorunu gidermek için, davranışı yapan çocuğu küçük düşürücü, aşağılayıcı ve suçlayıcı tavırlar sergilerler. Bazı aileler ise sorunu gidermek için çeşitli ceza yöntemlerine, hatta şiddete bile başvurmaktadırlar.” Dr. Ünal aşağıdaki başlıklarla ilgili olarak konuşmasına şöyle devam etti:

• Çocuklarda okul korkusu:

Okul korkusu daha sıklıkla okula yeni başlayan çocuklarda gözlenmekle birlikte okula giden çocuklarda da ortaya çıkabilen bir durumdur. Bazı çocuklar hiç tanımadığı bir yerde, (okulda) hiç tanımadığı bir otoriteyle (öğretmen) yalnız kaldığında korkabilir ve ailesinin yanında evinde olmak ister. Zorlamalar karşısında panik olur, endişe duyar, başı ağrır, midesi bulanır, ağlar ve okula gitmemek için direnir. Bazı çocuklar da ailenin zorlaması karşısında yola çıkar ancak ya yoldan döner ya da dersten çıkıp eve geri gelir. Çocuk artık her sabah bedensel bir yakınmayla uyanır; ya başı ağrır ya midesi bulanır. Okula gitmek istememesinin sebebi olarak ailesine; ya sınıf arkadaşlarından ya dersleri zorluğundan ya da öğretmeninden yakınır.

• Okul korkusuna yol açan nedenler:

Okul korkusu geliştiren çocuklar genellikle başarı kaygısı olan, uslu, uyumlu, aşırı onay bekleyen çocuklardır. Bu kişilik özelliklerine sahip çocuklarda şu nedenler hastalığı başlatır; Ailede hastalık, ailede sosyo-ekonomik bir kriz, kardeş doğuşu, göç, bir kayıp, okul veya öğretmen değişikliği, okulda onurunu, bedenini tehdit eden bir durumun olması gibi nedenler.

• Okul korkusunun belirtileri:

Hasta olmadığı halde sıklıkla baş ve karın ağrısını bahane ederek şikayetçi oluyorsa, okula giderken ağlama, hastalanma ya da okula gitmeyi istememe davranışları geliştiriyor ve evde kalmasına izin verilince bunlar birdenbire kayboluyorsa, okula gitmediği için suçluluk duymuyor, sorumluluk hissetmiyorsa okul korkusundan şüphelenilebilir.

İsteksizlik, alınganlık ve sinirlilikte artış varsa, iştahsızlık ve uykuda huzursuzluk, okula karşı ilgisiz ve tepkisiz davranıyorsa, okulda ve evde nedensiz yere ağlamaya, kavga etmeye ve dikkat çekmeye çalışmaya başladıysa, evde kalmak ve okul ödevlerini kaçırmak arasında seçim yapamayıp aşırı kaygılı olduysa.

• Öneriler:

Okula gitme konusunda ödün verilmemeli, mutlaka okula gitmesi sağlanmalıdır.

Çocuğa okulun amacını açıklamak, okula gitmesi konusunda ailenin tüm fertlerinin kararlı ve tutarlı olması işe yarar. Okula gitmemesi halinde yapılan çalışmalardan geri kalacağı ve bunun kendisi için bazı aksaklıklara yol açacağının anlatılması gerekir. Çocuğun kendini terkedilmiş ve yalnız hissetmesine yol açacak davranışlardan kaçınılmalıdır. Korkusu yüksek bir seviyede ise ilk hafta okula birlikte gidip, dönüşte almaya geleceğinizi belirtebilirsiniz. Tutarlı olursanız onu terk etmeyeceğinizi anlayacaktır. Okula gitmediğinden dolayı çocuğu suçlamamalı, korkusu ve gözyaşlarıyla alay edilmemelidir.

Vedalaşmaları çabuk ve kısa süreli tutarak, gerekli açıklamaları yapıp, ayrılıkların doğal olduğu hissettirilebilir. Ona gününüzün nasıl geçtiğini anlatıp, onunla gününün nasıl geçtiği hakkında konuşmak her ikinizi de rahatlatabilir. Çocuğun endişeleri, duyguları üzerinde konuşmak, hem sıkıntısını paylaşmasını hem de anlaşıldığını hissedip rahatlamasını sağlar. Bu sıkıntılı durumun geçici olabileceği, kendisiyle aynı durumda olan başka çocuklarında olduğu anlatılabilir.

Okulla yani öğretmenle işbirliği yapılmalıdır.

Boş zaman ve oyun becerileri kazandırarak anne babaya bağımlılık azaltılabilir. Arkadaş toplantıları düzenleyerek, sosyal beceriler kazanmasına fırsat tanınabilir. Arif Ünal konuşmasının son bölümünde ise şu konulara değindi;

• Ne yapmak veya neleri yapmamak gerekir:

Bebeği emzirirken başka işlerle meşgul olunmamalı. Çocuğun davranışlarını gereksiz yere engellememek, davranış ve istekleriyle alay etmemek gerekir. Çocuğu sık sık cezalandırmamalı ve ona taşıyabileceği sorumluluklar verilmeli. Onu başkalarıyla kıyaslamamak ve hangi yaşta olursa olsun sevgiye ihtiyacı olduğunu unutmamak gerekir. Çocuğun üstüne aşırı düşmemek, onu yemek konusunda tehdit etmemek ve kendisinin yemesine müsade edilmelidir.

Çocukların korkularını ciddiye almak ve onları öcüyle, polisle, doktorla vb. korkutmamak, onlara korku filmleri seyrettirmemek ve onlara olumsuz model olmamak gerekir.

Anne-babalar birbirlerine karşı hoşgörülü olmalı ve çocuklarının hatalarını affetmesini bilmelidirler. Yapma, etme ile biten cümlelerin eleştiri olduğunu unutmayalım. Konuşmalar esnasında ses tonları yükseltilmemelidir. Onlara eşya ödülü almak yerine sevgi ödülleri verebilmeliyiz. Onların kişiliğini bozacak şekilde asla sevgisizlikle cezalandırmamalıyız. Çocuk aile içerisinde kendisini güvende hissedebilmelidir. Her çocuğun bir alanda bir konuda mutlaka başarılı olduğunu unutmayalım. Çocuğu sosyal faaliyetlerinde desteklemek ve başarılarından dolayı onu övmek çocuğun kendisini iyi hissetmesini ve özgüven duygusunun gelişmesine yardımcı olacaktır. Onu sevdiğinizi ve yanında olacağınızı göstermelisiniz” dedi.

Muhabirce/Ünsal Gür- ESSEN

 

Grafikartplus Ajans

Diğer haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu