Anadili günü ve emekliler
Değerli okuyucu, geçen ay 21 şubat Anadili günüydü. Demek ki bunun da bir günü varmış. UNESCO tarafından 17 kasım 1999 da alınan kararla, 21 şubat Anadili günü ilan edilmiş. Şimdi bu Anadil meselesi yurtdışında yaşayanlar için daha bir farklı.
BİZİM İÇİN NEDİR ANADİLİ?
Hadi birinci nesil gitti. İkinci üçüncü neslin bir kesimi için anasının, babasının konuştuğu dil. Onların çocukları, ister istemez o dille büyüdü. Sonra ne oldu?
Okul hayatında eğitimciler dedi ki! evde de Almanca konuşun. Anadilinizi bırakın, sizin Anadiliniz bu ülkenin dili. Almanya 1973 ten beri UNESCO üyesi. Peki UNESCO nun asıl görevi nedir? Dünya miraslarını korumak. Peki en büyük dünya mirası nedir? ANADİLİ.
Yakın zamandaki Alman politikacılar, uygulamaya çalıştıkları entegrasyon sistemiyle, yanlış uygulamalar yaptılar. Ortaya çıktı ki, bir çocuk Anadilini ne kadar iyi biliyorsa, Almancayı da o kadar güzel çözebiliyor. Yani Anadilini iyi bilmek, uyuma engel değil katkı. Bu İspat edildi. Gerçi Almanya bu politikasından epeyce vazgeçti.Hatta üniversitelerde, buradan yetişmiş olan çocuklara şu sevindirici cümleler de söyleniyor!
“Sizler bizim için büyük katkısınız. doğuştan iki dilli ve iki kültürlü olarak bizdensiniz.”
Yani Anadili bu kadar önemli. Peki tekrar soru: Anne Alman Baba Türk, ya da tersi; baba Alman anne Türk. Artık dördüncü nesil piyasada. Bulundukları ülkelerde ülke yönetimlerindeler.
Bırak kardeşim insanlar istedikleri dillerini konuşsunlar sen zorlama. Zorlarsan ne olur? Dünya mirasını elinle yok edersin.
Gelelim başlıktaki emekliler konusuna…Yazının devamı için yazarın muhabirce online köşesini ziyaret ediniz.
Emekliler yaşadıkları ülkelerde nerelerde gün geçiriyor? Kahvelerde. Oralara zaman zaman çaktırmadan takılıyorum. İşte Anadili denileni orada duyuyorum. Kimi Bartınlılar kahvesi, kimi Balıkesirliler kimi Erzurumlular kimi Mardinliler kahvesi.
Git kardeşim Anadili sen orada gör. Her yöre kendi şivesini konuşuyor. Yakında bunlar yok olacak.Al sana tarihi bir miras.
EMEKLİLERE PROMOSYON YOK
Yazının sonuna doğru emeklilerle ilgili şunu katıvereyim. Emekliler soruyor: Türkiyeden emekli olanlara promosyon ödenecekmiş, nasıl alacağız diye. “Bunun şartları yurt dışında olanlara pek uymuyor” diyordum ki, basına bir haber düştü.
Şöyle ki: “Belli bir bankada hesabınızdan en az iki adet sürekli ödeme emri sözleşmesi” maddesi iptale dildi. Sadece, o bankayla 3 yıl boyunca hesabımı başka bir bankaya taşımayacağım diye, bir sözleşme yapılıp prim hakkından yararlanılabilecek.
Ben size şu fıkrayı anlatarak gelecek sayıya kadar hoşça kalın diyeyim karar sizin.
Adam dermansız hastalalığa yakalanır. Doktor doktor gezer. Bir türlü çare bulamaz. Akıllı bildiği birinin tavsiyesi üzerine bir bilene gider. Ve derdini anlatır. Bir bilen der ki senin derdinin çözümü kolay. Al bunları uygula bir haftada geçer. Adam çok zamandır uğraşıyor, sevinir ve o sevinçle kapıdan çıkar.
Tam çıkarken bir bilen geri çağırır. Der ki o ilaçları uygulayacaksın ama tedavinin olması için bir şart var.
Nedir o şart?
Bu kapıdan çıktığın andan itibaren artık tavşan aklına getirmeyeceksin. Adam gider umutla gerekli malzemeleri yerli yerince kullanır zaman geçer iyileşmez. Yatar aklında tavşan, kalkar aklında tavşan.
Dayanamaz bir bilene tekrar gider. Yaa arkadaş bana ilacı verdin iyileştirir dedin. Sen söylemeden önce benim aklımda zaten tavşan yoktu ki! Sen dedikten sonra tavşan aklımdan çıkmaz oldu, derdin ne.
Galiba daha yerimiz var.Hadi bu fıkrayı şuraya bağlayalım .
Anadili günü kahvelerede yayılsın kahveler kimi zaman Anadili günü düzenlesin.
Yunus Işıkoğlu