KÖLN (AA) – Almanya’nın Köln şehrinde düzenlenen dünyanın en büyük gıda ve içecek fuarı Anuga’ya Türkiye’den 286 firma İTO’nun Milli Katılım alanında katılırken, 105 şirket de bireysel olarak katıldı.
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, araştırmalara göre, 1 kişinin 3 öğün yemekte tükettiği gıdanın üretimi için kullanılan ortalama suyun 7 bin 500 litreyi bulduğunu söyledi. Avdagiç “Elektrikli cihazlarda enerji tüketimi sınıflandırmasına benzer şekilde, gıda ürünlerinin etiketlerinde de yeşil, mavi, gri renklerle ‘su ayak izi’nin belirtilmesinde büyük yarar var” dedi.
Türkiye, Anuga Fuarı’na katılan 118 ülke arasında, ev sahibi Almanya hariç tutulduğunda katılımcı sayılarına göre, İtalya ve İspanya’nın ardından 3’üncü büyük ülke oldu.
Fuarın bu yılki teması “Sürdürülebilir Büyüme” olarak açıklanırken, dünya çapında 8 bine yakın firmanın stant açtığı etkinliği 169 binden fazla profesyonelin ziyaret etmesi bekleniyor.
TÜRK GIDA ENDÜSTRİSİ FUARIN 10 AYRI SALONUNDA ÜRÜNLERİNİ SERGİLİYOR
Türkiye, Anuga Fuarı’nda bu yıl 10 ayrı salonda yer alıyor. Bu salonlar, unlu mamuller, dondurulmuş gıda, organik gıda, işlenmiş et ürünleri, ev dışı tüketim, sıcak içecekler, içecekler, et ve kümes hayvanları, süt ve süt ürünleri ve genel gıda.
İTO Başkanı Şekib Avdagiç basın mensuplarına yaptığı açıklamada, fuara katılan firmaların Türk damak tadının zenginliğini ve çeşitliliğini dünyaya tanıttığını kaydetti.
Avdagiç, hükümetin yeni Orta Vadeli Program (OVP) ile de gündeme aldığı tarımsal üretimin planlanmasına ilişkin olarak, “Açıklanan yeni tarım politikasıyla esasen geç kaldığımız planlı üretim dönemine geçiyoruz. Ekonomimiz büyüdükçe tarımın küçüldüğü tabloyu değiştirmeliyiz. 2023’ün ilk yarısında ekonomik büyüme yüzde 4’e yaklaşırken, ilerleyen dönemde tarımın da aynı performansı göstermesini umut ediyoruz.” diye konuştu.
OVP’deki tarım hedefleri ve atılan adımlarla Türkiye’nin tarımda yeni bir sayfa açtığını vurgulayan Avdagiç, “Tarımsal üretimin planlanması sürecinde, gıdada sürdürülebilir üretimin de öncelikli hale getirileceğine inanıyoruz. Tarımda verimliliği artıracak teknolojilere daha çok yatırım yapmalıyız. Türkiye’yi tarımda yeni bir çağa taşıyacak reformları bir an önce hayata geçirmeliyiz. Bu çerçevede iklim değişikliği ve kuraklık ile mücadelede yeni teknolojiler kullanılması, tarımsal veri temini ve rekolte tahmininde yapay zeka, coğrafi bilgi sistemleri oluşturulması, ortalama yaşın 60’a yaklaştığı tarım sektöründe genç nüfusun tarıma özendirilmesi gibi hedefleri çok yerinde buluyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
“GENEL TARIM SAYIMI ATILACAK İLK VE EN DOĞRU ADIM OLDU”
Avdagiç, “Tarım ve Orman Bakanlığı ve Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) başlattığı Genel Tarım Sayımı da bu vizyona yönelik atılacak ilk ve en doğru adım oldu. İşletme bilgisi, hayvan sayısı, arazi bilgisi gibi akla gelen tüm tarımsal verilerin kayıt altına alınması planlı tarım ve hayvancılık politikalarımıza yön verecek. Şimdi tek tek bu adımları hayata geçirecek eylemlere odaklanmalıyız.”
Avdagiç, Türkiye’nin, son yıllara kadar tarımda “kendine yeten ülke” konumunu koruyarak bir yandan da ihracatını arttırmayı hedeflediğini belirtti.
Ancak korona salgını, Rusya-Ukrayna savaşı, kuraklık ve sürdürülebilirlik kaygılarıyla bu tablonun son dönemde “ithalat bağımlılığı”na doğru evrilmeye başladığını gördüklerini aktaran Avdagiç, “Pek çok ülke aynı tablo ile karşı karşıya. İşte tam da bugün harekete geçmeye ihtiyacımız var. Geleceğin teknolojilerini, stratejik ürünlerdeki arz güvenliğini ve dolayısıyla etkin bir tarımsal planlamayı devreye almalıyız. Geleceğin stratejik sektörlerinden biri olan tarım, Türkiye’nin doğal olarak avantajlı olduğu bir alan. Bu avantajımızı kullanmak ülkemizi gelişmiş ülkeler ligine çok daha hızlı taşıyacaktır” dedi.
Küresel ısınmaya bağlı iklim krizi, kuraklık ve su kaynaklarının hızla tükenmesi dikkate alındığında, mevcut tablonun sürdürülebilir olmadığının açıkça görüldüğünü belirten Avdagiç, şöyle devam etti:
“Dünyanın 10 büyük tarım üreticisinden biri konumundaki Türkiye’nin de bu alanda önemli bir sınavla karşı karşıya bulunduğunu biliyoruz. Besbelli ki bundan böyle gıda ürünlerinin ticaretinde fiyatla birlikte, hatta giderek fiyat yerine, sürdürülebilirlik kriterlerini gözeten rekabet unsurlarının, bu yöndeki ihtiyaçlara uygun olarak, öne çıktığını göreceğiz.”
Küresel gıda fiyatlarının, Mart 2022’den bu yana aşağı yönlü bir seyir izlese de salgın öncesi seviyesinin hâlâ yüzde 30 üzerinde kalmaya devam ettiğini aktaran Avdagiç, çatışmaların, iklim şoklarının ve Kovid-19 salgınının tetiklediği krizin yanı sıra Ukrayna’daki savaşın da gıda, enerji ve gübre maliyetlerini yukarı çektiğini dile getirdi.
Avdagiç, “Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) verilerine göre, korona salgını öncesinde 53 ülkede 135 milyon civarındaki insanın akut gıda güvensizliği ve gıdaya erişimi risk altındayken, bu sayı bu yıl 79 ülkede 345 milyona yükseldi.” diyerek, artan nüfusun, değişen tüketim alışkanlıklarının, iklim krizinin, su kaynaklarının azalmasının, hızlı kentleşmenin, kırsaldan kente göç gibi etkenlerin tarımsal üretim üzerindeki baskısını acilen azaltmanın yolunu bulmak zorunda olduklarının altını çizdi. Muhabirce/AA-KÖLN