Avrupa Parlamentosu sağdan geliyor
Avrupa Parlamentosu (AP) 2019-2024 dönemi seçimleri yapıldı. Seçimlere katılım geçen yıllara oranla bu yıl artış gösterdi. Almanya’da katılım yüzde 61.9 oldu. Avrupa genelinde ise yaklaşık olarak yüzde 51.
Avrupa Birliği’nin kanun yapıcısı, kontrolörü, bütçe belirleyicisi olan, 27 ülkeli 751 sandalyeli Avrupa Parlamentosu seçimleri dün (26 Mayıs 2019) yapıldı. AP’de en fazla sandalyeye sahip ülkeler sırasıyla Almanya (96), Fransa (79), İtalya (76), İspanya (59), Polonya (52).
İlk seçimlerin yapıldığı 1979 yılından bu yana sandalye sayısı da üye sayısına bağlı olarak her dönem artan AP seçimleri 5 yılda bir yapılıyor.
ALMANYA’DA BÜYÜK PARTİLER OY KAYBETTİ
Almanya’da CDU/CSU Hristiyan Birlik Partileri ve Sosyal Demokrat Parti SPD kan kaybederken, Yeşiller (Grüne), AfD (Almanya için Alternatif) , Hür Demokratlar oylarını artırdı.
Yerleşik büyük partilerin oy kaybında; çağın hızına ayak uyduramamaları, aşırı hantal ve tutucu yapılanma zihniyetleri, gençlere parti zirvelerinde yer verilmemesi, modern ve sade söylemden uzak parti programları, sosyal demokrat geçinenlerin bile elitist Alman yaklaşımları sayılabilir. Hatta bence, son günlerde genç bir youtuber ile girilen gereksiz polemik ardından gelen onlarca youtuberin “büyük partilere oy vermeyin” çağrıları da, çağın gerisinde kalmakta inat eden bu partilere bir sille oldu.
AVRUPA PARLAMENTOSU’NDA HANGİ PARTİLER VAR
Öncelikle analizimi okuyan pek çoğunun bilmediğini düşünerek kısa açıklama yapayım: Her ülkede verilen oylar, Avrupa Parlamentosu’ndaki eşdeğer akımlardan oluşan partilere akıyor. AP’de CDU, SPD vs. diye parti yok; tüm üye ülkelerin muhafazakarlarından, sosyal demokratlarından, liberallerinden, sağcılarından vs. gelen oylar, bu akımlara göre oluşturulmuş ve Avrupa sözcüğünü içeren isimler verilmiş partilere gidiyor, dolayısıyla ona bakalım, yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz partilerin açılımını yapalım kafamızda netleşsin.
BİR DAHAKİ SEÇİMLERE (2024) KADAR AVRUPA PARLAMENTOSU’NDA DURUM ŞU:
Hristiyan demokratlara denk gelen (Avrupa Halk Partisi) EVP partisinin sandalye sayısı 179, sosyal demokratlara denk gelen (AP Progresiv Sosyal Demokratlar Birliği) S&D’nin sandalye sayısı 150, hür demokratlara denk gelen (Avrupa Liberal Demokratlar Birliği) ALDE’nin sandalye sayısı 107, yeşillere denk gelen (Yeşiller/ Hür Avrupa Birliği) Grüne/EFA’nın sandalye sayısı 70.
Gelelim sağ partilere; bunlar sağdan, aşırı sağa kadar, yani içinde NPD-AfD’nin de yer aldığı popülist sağ söylemden, aşırı sağa kadar uzanan bir yelpaze: Avrupa Muhafazakar Reformistler Fraksiyonu EKR’nin sandalye sayısı 58, Avrupa Ulusları ve Özgürlük Fraksiyonu ENF’in sandalye sayısı 58, Avrupa Özgürlükler ve Doğrudan Demokrasi Fraksiyonu EFDD partisinin sandalye sayısı 56.
Soldan çeşitli fraksiyonlari temsil edildiği kısaca Birleşik Avrupa Solcuları Konfederasyonu olarak isimlendirdiğim GUE/NGL fraksiyonunun sandalye sayısı 38, Fraksiyonsuzlar/Bağımsızlar NI’nin sandalye sayısı 7, ve adına Diğerleri denen yeni üyler ve herhangi bir fraksiyona ait olmayanların oluşturduğu grubun sandalye sayısı da 30.
RESMİ OLARAK 172 SANDALYEDE SAĞ ZİHNİYET OTURUYOR
Yazının başlığında Avrupa sağdan gidiyor demiştim. Beni ilgilendiren AP’de genel sağ oylar toplandığında parlamentoda 2. parti konumuna geliyorlar! Hristiyan demokratlar, sosyal demokratlar ve liberaller AP’de ilk 3’te. Dördüncü parti yeşiller.
Popülist ve aşırı sağ söylemli partilerden 3 parti oluşturulmuş. Avrupa’nın belkemiğini oluşturan bu organda 172 sandalyede aşırı sağ zihniyetin oturması küçümsenecek birşey değil.
Neden değil, zamanında SPD siyasetçisi olup istifa ederek AfD’ye geçen ve şimdi AP parlamentosuna giren siyasetçileri düşünürsek, 172’nin resmiyeti temsil ettiğini, ama zihniyetin daha fazla sandalyeye hakim olduğunu düşünüyorum!
Belki yanılıyorum, ancak samimi ve açık olmak gerekirse; Avrupa’nın güncel şartlarına sosyo-kültürel hareketliliklere ve demografik çöküntüsüne bakılırsa, sağa ve aşırısına kaymak hiç şaşılacak birşey değil.
AfD’nin nasıl kurulduğu, hangi şartlarda ortaya çıktığı ve nasıl hızla geliştiği incelenirse, durumun vahameti daha çabuk kavranabilir. Şunu da söylemek yanlış olmaz: Eğer AfD klasik popülist ve hoyrat sağ söylem yerine, çağa uygun kapsayıcı bir söylem geliştirebilse, nobran, içi boş modası geçmiş, yabancı düşmanlığını bir kenara bıraksa, modern bir sağ söylem geliştirebilse oylarını daha da artırabilir ve dahi, düşmanca söylemlerle ötelediği bio-alman olmayan Almanların bile oylarını alabilir. Bunu neden söylüyorum: Avrupa’nın genetiğinde sağ söylem var, Avrupa açıktan veya kamuflaj makyalı sağdan yönetiliyor. Sağı aşırıdan kurtarmak ve korkunç bir niş olmaktan çıkarıp Avrupa değerlerine uygun bir hale getirmek gerekiyor. Bu yapılabilir.
Fotos: Europaisches Parlament