Hans mı, Haluk mu? Seçim senin…

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde, artık son haftaya girildi.  Seçim 26 Mayıs`ta demeyeceğim, muhtemelen çoğu insanımız bu seçimlerden haberdar değil, olanın da çok fazla ilgilendiğini düşünmüyorum.

Bizim insanımızın siyasi gündemi, varsa yoksa Türkiye`deki siyasi çekişme. En azından Türkiye`deki siyasi ortama gösterilen ilgi alakanın dörtte birini, bulunduğumuz Avrupa coğrafyasındaki siyasi gündeme ayırabilsek, hiç de fena olmayacak. Sonuçta milyonlarca vatandaşımız, Almanya, Hollanda, Fransa, Belçika ve Avusturya gibi ülkelerde yaşıyor. Hiç değilse seçimden seçime, hangi parti ne diyor, nereye oynuyor? diye dönüp bir bakmak gerekiyor.

Tabii ana vatanımızda son yıllarda yapılan seçimler, „Türkiye`nin dönüm noktası, Türkiye, çok önemli bir virajda, Türkiye`nin geleceği, bu seçimlere bağlı“ gibi başlıklarla halka anlatıldığı için, siyasetle çok ilgisi olmayanlarda bir şekilde sürece dahil oluyor. Almanya`da bayan Merkel de, benzer argümanlarla bir sefer olsun seçime hazırlanmadı ki, Türk kökenli seçmenler benzer tutumu sergileyecek mi görelim. Alman politikacıların böyle bir söylem içine girmeyeceği aşikar, yani bunu beklememiz yersiz ve gereksiz olur.

Ancak önümüzdeki Pazar yani 26 Mayıs`ta yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri için aday olan bizden birisi, Türkiye`deki siyasiler kadar olmasa da benzer bir söylemle sandığa hazırlanıyor.

Kim bu siyasetçi?

Sözünü ettiğim siyasetçi Almanya`da kurulan Yenilik ve Adalet Birliği Partisi (BIG)`in Genel Başkanı Haluk Yıldız. Haluk yıldız, partili arkadaşları ile yaptığı yoğun çalışma sonrası partisinin, Avrupa Parlamentosu seçimlerine doğrudan katılma hakkının kazanılmasına öncülük etti. Yönetimini çoğunlukta göçmen kökenlilerin oluşturduğu BIG partisi AP seçimi için gerekli olan dört bin imzanın epeyce üstünde bir sayıya ulaşarak, seçime dahil oldu.

Göçmenler adına, hem başarılmış bir ilk, hemde oldukça önemli süreç oluştu. Peki Haluk Yıldız ne diyor, hangi söylemi Türkiye`deki siyasi söylemle çağrışım yapıyor? Haluk Yıldız, yürüttüğü seçim kampanyasında katıldığı toplantılarda, „İlk kez Almanya`da barajı olmayan bir seçime katılma hakkı elde ettik, Avrupa`daki Türk toplumu bu tarihi fırsatı kaçırmamalı, barajı olmayan son seçim“ diyor. Yıldız bir nevi köprüden önce, son çıkış diyor. Daha ne desin?

150 bin oy yeterli

Bence de, Türk kökenli seçmenler bu sese kulak vermeli. „Aşırı sağ grup yükselişte, Müslümanlar başta olmak üzere göçmenleri köşeye sıkıştırmak için var gücüyle çalışıyor“ gibi başka söylemleri de elbette var Haluk Yıldız`ın. Diğer büyük partilerde de Türk kökenli adaylar var, o adaylara da oy vermek isteyenler olacaktır, ama Haluk Yıldız`ın partisi adına ortaya koyduğu bu mücadele, karşılıksız bırakılmamalı diye düşünüyorum. Aralarında büyük partilerin de yer aldığı yaklaşık kırk siyasi parti arasında, seçim listesinin 22. sırasında Avrupa Parlamentosu seçimlerine girmeye hak kazandı Haluk Yıldız`ın BIG partisi. Partinin 38 adayı bulunuyor. Farklı uluslardan olan adaylar var, ama haliyle çoğunluğunu yine Türk kökenli adaylar oluşturuyor.

BIG partisinin, Avrupa Parlamentosu`nda bir sandalyeye sahip olabilmesi için ortalama yüz elli bin seçmenin oyuna ihtiyaç var. Bu sayı katlandıkça, parlamentoya girecek adayların sayısı da ona göre artacak.

Oyu cebinde olan Türk kökenli seçmenler, ırkçı partilere, seçim dönemi Türklere şirin görünen, ama sonrasında bu insanlar için hiç bir politika ortaya koymayan siyasilere, “Biz buradayız, bizi yok sayamazsınız” diyebilmek için, en azından bir işaret fişeğini atmanın zamanıdır şeklinde olaya bakmalıdır.

“Ya, diğer partilerden seçilen milletvekillerini de gördük, ne faydaları var?” diyenler olacaktır. Ama bu, diğerlerinden biraz farklı, yani parti yönetimi de göçmenlerin elinde. Hiç değilse bunun için, bir fırsat verilmeli. Hans yerine Haluk denilmeli diye düşünüyorum. Her ne olursa olsun, ama oy hakkı olan herkesin sandığa gitmesinin hayati önem arz ettiğini hatırlatmak isterim. Vatandaş, oy senin, seçim senin….