Haberler

Çocuklar dizilere mahkum edilmemeli

Son günlerde önemli gelişmeler yaşıyoruz. Siyasi,toplumsal sorunlar tartışılırken uzaklardan gelen ırkçı saldırı ciğerimize ateş düşürdü. Yeni Zelanda`da iki farklı camiye yapılan terör saldırısı herkesi derinden etkiledi. Terörün dini, ırkı olmadığı sürekli dile getirilse de, zaman zaman böylesi caniler çıkabilmekte. Cuma namazı sırasında 51 Müslüman`nın yaşamını yitirdiği terör saldırısı sonrası özellikle Yeni Zelanda başbakanının açıklamaları insancıl tavırları içimize su serpti. Irkçı duruşuyla bilinenler hariç herkes saldırıyı kınadı ve farklı bölgelerde anma programları düzenlendi. Terör saldırısında yaşamını yitirenler her yerde olduğu gibi DİTİB`E bağlı Duisburg Merkez Camisi`nde anıldı. Saldırının ikinci haftasında Cuma Namazı öncesi cami bahçesindeki `Anma Sergisi`nde katliamda hayatını kaybedenlerin resimlerinin yanı sıra özgeçmişleri sergilendi. Haberimizde de okuduğunuz gibi terör saldırısında yaşamını yitirenlerin özgeçmişleri, İngilizce, Almanca ve Türkçe olarak yazıldı. Yere serilen seccadeler üzerine kırmızı karanfiller bırakılarak dualar edildi.

xxx

Sosyal paylaşım sitelerinde, gazetelerimizde ve televizyon programlarında son dönemlerde en çok tartışılan konulardan biride anadil Türkçe`ydi.Anadil Türkçe`nin okullarda nasıl verileceği yıllardır tartışılmakta.Herkes farklı pencereden bakınca ortak noktada buluşmak nedense mümkün olmuyor.Anadil Türkçe konuşulmaya başlanıldığında genellikle ailelerin duyarsızlığından şikayet edilir.Kısmen doğru olsada,okul ve öğretmen ayağını da ihmal etmemek gerekir. Haberimizde de geniş olarak okuyacağınız gibi geçtiğimiz günlerde Duisburg Veliler Derneği`nin öncülüğünde anadil dersleriyle ilgili bilgilendirme toplantısı yapıldı.Toplantıya çok az sayıda velinin katılması beni şaşırttı. Katılımcıların çoğunluğu öğretmenlerdi. Yapılan konuşmalarda öğretmenlerin de bazı konularda ayrıştığını gördüm.

xxx

Duisburg Veliler Derneği Eş Başkanı Ali Yağız bilgilendirme toplantısında dede ile torunların anadilde iletişim kuramamsına dikkat çekmişti. Benzer tartışmalara farklı ortamlarda da tanık olmuştum. Bir süre önce `Ayın Konuğu` sayfasında ağırladığımız Ali Onat`la yaptığım söyleşi sonrası sohbet ederken dile getirdiği konuyu duyunca içim sızlamıştı. Birinci nesil olarak tanımladığımız büyüklerimizden bazıları Ali Onat`tan Almanca kurs talebinde bulunurlar. Ali Bey de espiri olarak `Hacılar Almanca öğrenmek için geç kalmadınız mı?` diye sorar. Aralarından biri `biz Almancayı kendimiz için değil, torunumuz için öğrenmek istiyoruz. Torunlar evde Türkçe yerine Almanca konuşunca anlaşamıyoruz. Aramızdaki bağ kopuyor!` diye anlatınca, `Şaşırdım kaldım!` diyor Ali Bey. Şaşırmamak mümkün mü? Evlerde Türkçe konuşulmamasının sorumlusu kim? Peki anne ve babaya, ‘çocuklarınızla evde Almanca konuşun!` önerisini kimler yapıyor diye sormayacak mıyız?

xxx

Her ayın başında gazetemiz çıktığında dağıtımı kendi elimizle yaptığımızdan derneklerdeki okuyucularımızdan gazeteyi evlerine de götürmelerini rica ediyorum. Bir kaç kişiden,`Evde torunlarım düzenli olarak gazete okuyor` dediklerinde verilen emeğin işe yaradığını görmek sevindiriyor. Aynı şeyi öğretmenlerimizden de beklemek hakkımız değil mi? Öğretmenimizle yapılan sohbetlerde,`Gazeteyi, haberleri Türkçe dersimizde işledik` cümlesini duymadım! Peki geleceğimiz dediğimiz çocuklarımız Türkçe okuma ve konuşmayı nasıl öğrenecek? Çocuklarımız Türkçe öğrenmek için televizyonlardaki  dizilere mahkum edilmeli diye düşünüyorum.

Grafikartplus Ajans

Diğer haberler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu