Avrupa Müslümanları Köln’de buluştu
Diyanet İşleri Başkanlığı ve Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) işbirliği ile düzenlenen „II. Avrupa Müslümanları Buluşması“ 02 Ocak 2019 tarihi itibariyle DİTİB Köln Merkez Camisi konferans salonunda başladı.
Kur’an-ı Kerim tilaveti ve „Avrupa’da 50 Yılı Aşan Kardeşlik ve Huzur Yolculuğu” konulu sinevizyon gösterimi ile başlayan ‘II. Avrupa Müslümanları Buluşması’nın açılışında DİTİB Genel Başkan Vekili Ahmet Dilek bir konuşma yaptı.
Buluşmanın Avrupa’daki Müslüman varlığının artık yerli ve kalıcı olduğunu gösteren Köln Merkez Camisi gibi dev bir mabedin kubbesi altında gerçekleştiriliyor olmasının önemli ve simgesel anlamı olduğuna vurgu yapan Dilek, “34 yıl önce kurulan ve halen 900’e yakın üye derneğiyle Avrupa’nın en büyük Müslüman sivil toplum kuruluşu olan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği de geleceğini Avrupa’ya değer katacak bir perspektif üzerine inşa etmek arzusunda ve iddiasındadır. En uzak derneğinden çatı örgütüne kadar, her kademedeki yönetim organlarında kadınların ve gençlerin temsil edilmelerine imkan veren yapılanmasıyla örnek bir model oluşturduğunu düşündüğümüz DİTİB, bütün aşırılıklardan uzak mutedil din anlayışı ile de toplumsal barış ve esenliğin önemli bir teminatıdır” dedi.
Cami saldırıları ve ayrımcı vakalara dikkat çeken Dilek sözlerini şöyle sürdürdü: “Resmi istatistik verilere göre sadece Almanya’da 2018 yılı içinde sayısı binleri bulan saldırı ve ayrımcı vaka kayda geçirilmesine rağmen, Müslüman toplumun bütün bunlara karşın sessiz ve tepkisiz kalması sadece pasiflik ve edilgenlikle açıklanamaz. Aksine bu durum, daha çok Müslüman toplumumuzun vakur ve aklıselim karakteri ve dini teşkilatların üyeleri üzerindeki yapıcı ve olumlu etkisi ile ilgilidir. Bunun, Avrupa için gerçekten büyük bir değer olduğu görülmelidir. Avrupa Müslümanları Buluşması, geleceğimize dair zaten gündeminde yer alan bu ve benzeri konularla ilgili ufuk açıcı, işbirliği imkanlarını geliştirici, yeni bir heyecan ve sinerji doğuracak bir platform olmaya adaydır. Yeni yılın ilk günlerdeki bu güzel buluşmamızın geleceğimiz adına hayırlı ve bereketli sonuçlar doğurmasını diliyorum.”
II. Avrupa Müslümanlar Buluşması’nda konuşma yapan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, “Avrupa İslam’ı, Fransa İslam’ı, ılımlı İslam vb. coğrafi ya da kültürel sıfatlarla İslam’ın konuşulması gereksiz ve beyhude bir çabadır. Bunun yerine İslam’ın doğru anlaşılması ve hayata daha çok değer ve güzellik katması için çalışmak ve bu yönde çabalara destek olmak en doğru yaklaşımdır” dedi.
Müslüman varlığını göz ardı ederek Avrupa’nın geleceğini konuşmanın mümkün olmayacağının altını çizen Başkan Erbaş, “Aynı şekilde Avrupa’da Müslümanların geleceği de İslam dünyasından tamamen bağımsız olarak ele alınamaz. Haddizatında bir arada yaşama, daha iyi bir gelecek, eşit haklar, adalet gibi hususlar yeryüzünde yaşayan herkesi ilgilendiren temel meselelerdir” diye konuştu.
“Hukuk evrenseldir. Bütün insanların temel haklarını ve özgürlüklerini her yerde ve her zaman korumak için vardır” diyen Başkan Erbaş, konuşmasına şöyle devam etti: “Bir ülkenin medeniyet, insani gelişim ve hukuk düzeyi de bir insanın ahlak ve değer düzeyi de kendinden olmayana, farklı ırk, renk, inanç ve sosyolojiye mensup olanlara karşı tavrı ile ölçülür. Biz ırkların, dillerin, renklerin farklı oluşunu Allah’ın ayeti ve rahmet vesilesi olarak gören bir medeniyetin mensuplarıyız. Bu nedenle, Avrupa’da Müslümanların varlığını bir güvenlik meselesi olarak ele almak ve sosyal, kültürel ve toplumsal tehdit olarak görmek; ilmî, akademik ve sosyal gerçeklikle bağdaşmayan, demokratik toplum anlayışına, çok kültürlülüğe ve bir arada yaşama hukukuna aykırı, her açıdan hatalı ve yanlış bir yaklaşımdır. Diğer yandan bir insanlık suçu olan İslam düşmanlığının, basılı-görsel yayınlar alanında ve internet dünyasında, “eleştiri” kavramının arkasına sığınarak gizlenmeye çalışıldığı da dikkat çekmektedir.”
İslamofobi’nin, İslam düşmanlığına dönüşerek fiili bir boyut kazanmaya başladığının görüldüğüne dikkat çeken Başkan Erbaş, şunları söyledi: “Son yıllarda Avrupa’da artan ırk eksenli akımlar, İslam karşıtı söylem ve eylemler Avrupa’nın çok kültürlülüğünü, birlikte yaşama hukukunu, barış ve huzurunu tehdit etmektedir. Özellikle zaman zaman endişe verici boyutlara ulaşan ırkçılık, sosyal dışlama, ötekileştirme, yabancı düşmanlığı, camilere ve mescitlere saldırılar vb. ayrımcılığa dayalı söylem ve uygulamalar, insan hayatını ve onurunu hiçe saymakta, hareket ve özgürlük alanlarını giderek daraltmakta, haklarını kısıtlamakta, sosyal ve kültürel kurumları işlevsiz hale getirmekte, insanlığın ortak ahlâki ve vicdani değerlerini tahrip etmektedir. Bu durum, insanlığın iyiliğe ve geleceğe dair ümitlerini de azaltmaktadır. Dolayısıyla her türlü insani hak ve temel özgürlüklerin uluslararası anlaşmalarla teminat altına alındığı günümüzde, söz konusu alanlarda ihmal, istismar, ihlal ve saldırılar, medeni dünya adına kabul ve izah edilemez.”
Gönüllülük etrafında şekillenen ve esasında toplumsal uyum konusunda önemli işlev gören sivil toplum kuruluşlarının farklı sebeplerle yeniden şekillendirmeye çalışmanın karmaşa ve düzensizliğin ötesinde bir netice doğurmayacağı değerlendirmesinde bulunan Başkan Erbaş, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Avrupa’daki Müslümanlardan ya da göçmenlerden, geldikleri coğrafyaya ve milletlerine karşı tamamen ilgisiz ve duyarsız kalmalarını beklemek, insani olmadığı gibi eşyanın tabiatına da aykırıdır. Dolayısıyla onları, kökenlerinden koparmak gibi vicdanî ve hukuki olmayan bir yaklaşım yerine yaşadıkları topluma huzur, güven ve değer katmaları ekseninde ele almak gerekir. Diğer taraftan Müslümanların ve göçmenlerin kendileri ile ilgili kararlarda din hizmetleri ve eğitimi gibi meselelerde kendilerinin ve sivil toplum kuruluşlarının sürecin dışında tutularak politikalar geliştirilmesi düşüncesi bir çıkmazdır ve sonuç vermeyecektir.
Dolayısıyla kendileri ile ilgili her mesele Avrupa’daki Müslümanlarla istişare içinde şeffaflık ve işbirliği çerçevesinde ele alınmalıdır. Zira sivil toplum kuruluşlarını ötelemek ya da dizayn etmeye çalışmak dini-hukuki-bireysel özgürlüklere müdahale olduğu gibi insanları asimilasyon karşısında zayıf ve savunmasız bırakmaktadır.”
Başkan Erbaş, Avrupa’daki Müslüman varlığının, içinde yaşadığı toplumla uyumu gibi kendi aralarındaki uyum ve iletişimin de önemli olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: “Özellikle farklı kıtalardan ve kökenlerden gelenler, farklı mezhep, meşrep ve düşüncelere sahip olanlar arasında ortaya çıkacak tefrika ve karşıtlık herkesi olumsuz yönde etkileyecektir. Aynı şekilde gençlik ve kariyer üzerinden suni blokların ve ayrılıkların oluşturulmasına karşı dikkatli ve hassas olmak gerçekten çok önemlidir. Bunun için Müslümanlar, her şeyden önce, kendi aralarında dostluğu, dayanışmayı, muhabbeti ve işbirliğini güçlendirmeli, sorunların ortak çözümü için istişari metotlar ve stratejiler geliştirmelidirler. Bulundukları her yerde yardımlaşma, paylaşma, nezaket, zarafet, güzel ahlak gibi değerleri yaşamalı, yaşatmalı ve insanlığı İslam’ın müşfik ve aydınlık ilkeleriyle tanıştıran birer barış elçisi olmalıdırlar. Aynı şekilde, sosyal, siyasi, iktisadi ve akademik hayatın her alanında örnek ve başarılı çalışmalar, umut ve güven veren adımlarla var olmalıdırlar.”
3 gün sürecek ve 4 Ocak günü sonuç bildirgesinin okunmasının ardından sona erecek programda, „Avrupa’da Müslümanların Geleceği: Fırsatlar ve Zorluklar”, “Avrupa’daki İslami Kurumların Yapısal Sorunları ve Hukuki Süreçler”, “Dini Referanslı Ayrılıkçı Hareketlerin Müslümanlara Olumsuz Etkileri”, “Muhacirler ve Yeni Neslin Müslüman Kimlik İnşaası: İslam Din Eğitimi”, “Avrupa Medyasında Olumsuz İslam Algısına Yönelik Stratejiler” konuları ele alınacak.
Programa 27 farklı ülkeden 100’den fazla sayıda dini cemaat temsilcisi, akademisyen, kanaat önderi ve alim katılıyor. Ercüment Aydın/ Ditib Basın- KÖLN