Saadet Partisi, eski günlerine dönebilecek mi?
Saadet Partisi, eski günlerine dönmeye, yani bilinen kitlesiyle yeniden buluşmaya, kucaklaşmaya başladı desek yanlış birşey söylemiş olmayız.
Türkiye`de partinin toplantıları nasıl geçiyor, Temel Karamollaoğlu yönetimine destek nasıl, buralara dair çok söz söyleme şansım yok. Lakin, geçen cumartesi günü Saadet Avrupa Temsilciliği`nin davetlisi olarak Leverkusen`de gerçekleştirilen 4.Saadet Avrupa Buluşması`nı izleme imkanım oldu.
Leverkusen`de gerçekleştirilen salon buluşmasının öncesine, yani gün boyu edindiğim izlenimlerime aynı günün sabahına giderek başlamak istiyorum. Saadet Partisi`nin günlüğü, Duisburg şehrinde başladı. Genel Başkan Temel Karamollaoğlu ve birlikte geldiği bazı partili kurmayları ile katıldığı, bir basın toplantısı tertip edilmişti. Toplantı salonunun düzeni, açık büfesi, Türk çayı ile her detay düşünülmüştü. Kahvaltı ve tanışma faslının ardından Temel Karamollaoğlu, Türkiye`nin iç ve dış gündemine dair tespitlerini, parti çalışmalarını ve Almanya seyahatini basın mensuplarıyla paylaştı.
Karamollaoğlu`nun bu toplantıda yaptığı açıklamalar, ertesi gün haberleştirildiği için oralarına değinmeyeceğim. Temel Karamollaoğlu, Duisburg toplantısından sonra Leverkusen buluşmasına gitmeden önce, kurmaylarıyla birlikte Köln`de açılan gıda fuarı Anuga`ya uğrayarak Türk şirketlerin stantlarını ziyaret etti. Burada ziyaret önemli, lakin parti adına doğrudan bir mesaj yok, geçelim olayın merkezine; yani adeta Saadet Partisi`ne cansuyu veren Leverkusen buluşmasına.
Neden cansuyu dediği mi, salonda konuşma yapan Saadet Partisi Saadet Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu`nun kurduğu ilk cümlelerinden daha iyi anlayacağınızı düşünerek, aynen aktarıyorum: “Dört yıl önce Saadet Avrupa teşkilatlarımızı kurarak, yeniden ayağa kalkabilir miyiz, buralarda ki Türk kardeşlerimize ulaşabilir miyiz, onlara davamızı yeniden anlatabilir miyiz ve ülkemizde de onların desteğini yeniden alabilir miyiz diye kurduk. Elhamdülillah bugün bu salonu, bu manzarayı görünce, bu tereddütlerin tamamen izale olduğunu, tamamen ortadan kalktığını gördüm, bu da beni mutlu etti.”
Şimdi Temel Karamollaoğlu, nasıl bir atmosferde bu ifadeleri kullandı, salonda tam anlamıyla nasıl bir hava vardı onu anlatayım. Yaklaşık yirmi yıldır salon toplantılarını, kurultayları filan takip ederim. Salonların dilinden, verdiği mesajdan az çok anladığımı sanıyorum. Dolayısıyla Saadet Partisi`nin Avrupa kanadının buluşmasında edindiğim izlenimlerimi paylaşmak istiyorum.
Salona vardığımızda girişte, güvenlik nedeniyle arama yapan görevliler bizi karşıladı. Gayet nezaketli, makul bu işlemin ardından salona girdik. Salona ilk bakıldığında, hani öyle tıka basa doldu taştı demek doğru olmaz. Ama salonda hatırı sayılır bir kalabalık da mevcuttu. Sayısal olarak üç ayağı, beş yukarı nedir bu? diye soranlara yaklaşık üç bin kişinin katıldığını söylemek mümkün. Tabii katılımlar sadece Almanya`dan değildi; Hollanda, Fransa, Belçika ve Danimarka gibi ülkelerden parti temsilcileri de toplantıya katılmıştı. Salonda her yaştan insanı görmek mümkündü. Kadınların da, epeyce katılım gösterdiğini söylemek mümkün.
Salonun havasına bakıldığında ise, insanların yüzünde bir umut, bir heyecan olduğu göze çarpıyordu. Hani iş olsun diye gelmedikleri, aksine ya bundan sonra ne olacak, üzerimize düşen nedir diyen partililerin oturma sıralarını doldurduğunu söyleyebilirim. İstersiniz salonda atılan sloganları aktarayım, bu tespitlerin ne kadar güçlü olduğuna siz karar verin: “Bilge adam, Temel Başkan, Saadet gelecek, zulüm bitecek. Bir hilal, beş yıldız, iktidara hazırız“. Bu sloganların, Temel Karamollaoğlu salonda konuşma yaparken sıkça tekrarlandığını da hatırlatalım. Salonda merhum Necmettin Erbakan da unutulmadı, sahneye Temel Karamollaoglu`nun fotoğrafının yanı sıra Erbakan`ın dev bir fotoğrafı konuldu. Ayrıca konuşmalarından derlenen bir de video, davetlilere izletildi. Salon düzeni, misafirlerin karşılanması, sahne programların akışı, masalara dağıtılan program bilgisi, kısaca sözünü ettiğim Saadet Avrupa Temsilciliği`nin düzenlediği bu 4.Saadet Avrupa buluşması, bana göre gerektiği gibi hazırlanmış ve amacına da büyük ölçüde ulaşmış oldu.
Farklı şehirlerden salona gelen milli görüşçüler, merhum Erbakan`ın vefatından sonra partide yaşanan olumsuzlukların, tartışmaların, yıllarını Türk siyaseti ile geçiren Temel Karamollaoğlu`nun partiye genel başkan olmasıyla geride kaldığına inanmış gibiydi. Saadete`e gönül vermiş ve kilometrelerce yoldan gelmiş bu insanlar, Temel Karamollaoğlu ve tüm parti yetkilerinden yeniden bir başlangıç, yeniden bir umut görmeye gelmişlerdi. Bana göre de bu umudu, bu ışığı, başta Temel Karamollaoğlu olmak üzere parti kurmayların yaptığı konuşmalarda gördüler.
Anlatmaya çalıştığım salonun atmosferini iyi okuyan ve yaklaşık bir saatten fazla da salona hitap eden Temel Karamollaoğlu konuşmasının son bölümünde, daha çok partililere özetle şöyle bir çağrı da yaptı: “Bugün bu ziyaretimizde, hem sizlerden şevk aldım, hem sizleri böyle görünce büyük bir memnuniyete, hem de ümide kapıldık. Allah yar ve yardımcınız olsun. İnşallah biz önümüzdeki seçimlere kadar hazır olacağız. Çok yok, en fazla genel seçime iki yıl, büyük ihtimalle bir yıl var. Mahalli seçimlere ise, bir buçuk yıl kaldı. Biz en geç bir yıl içinde, seçimlere hazır duruma geleceğiz. Herkes, üzerine düşen vecibeyi yerine getirecek. Bir yanlışa düşmüş, bu davadan kopmuş arkadaşlarımızı, makul bir dille geri ikna etmeye aramıza dönmeye davet etmelisiniz. Bu bir iki kelime ile başarılacak bir iş değil, bazen naza çekecek, bazende alttan alarak, ya bu gidiş nereye gidiyor diye kısık bir sesle söyleyin uyansınlar“.
Bu yazıyı, Temel Karamollaoğlu`nun bu son sözlerine değinerek bitirmek isterim. Yukarıda sözünü ettiğim tüm bu gelişmeler, Leverkusen`de yapılan 4.Saadet Avrupa buluşmasın da ortaya çıkan hava, Saadet Partisi`ne yeniden bir yönelişin ilk adımlarının başladığını yakınen gördüğümü söyleyebilirim. Tabii burada esas önemli olan, Saadet Partisi`nin yönetimi, Leverkusen`de yakaladığı bu havayı Türkiye geneline de yayabilecek mi, dahası milli görüş çatısı altında olup da bir süredir iktidar partisine kaptırdığı seçmenlerini, yeniden kendi saflarına çekebilecek mi, ya da ne kadarını çekebileceğidir…