Düsseldorf`ta 15 Temmuz -ÖZEL-
15 Temmuz 2016 tarihinde Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensupları tarafından gerçekleştirilen darbe girişiminin ardından “Demokrasi ve Milli Birlik Günü” olarak kabul ve ilan edilen 15 Temmuz tüm yurtta ve yurtdışı temsilciliklerinde düzenlenen törenlerle anıldı.
Türkiye Cumhuriyeti Düsseldorf Başkonsolosluğu tarafından da “15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü” anma etkinliği düzenlendi. Anma töreni öncesinde T.C. Düsseldorf Başkonsolosu Şule Gürel bir basın toplantısı düzenledi ve 15 Temmuz sürecini ve Fetullahçı Terör Örgütü yapılanmasını özetleyen bir konuşma yaptı.
ALMAN BASINI ÖNYARGILI
Tüm sunumların; yazılı ve görsel olarak Almanca ve Türkçe hazırlandığını ve özellikle Alman basın mensuplarının, kurum ve kuruluşların da davet edildiğini belirten Başkonsolos Gürel, “Gönül isterdi ki Alman basın mensupları da katılsın fakat görüyoruz ki önyargılı bir tutum var Alman basınında, bizim görüşlerimizi dinlemeye çok açık değiller. Ama biz anlatmaya devam edeceğiz. Kendileri bizim basın toplantımıza gelmiyorsa biz onları ziyaret edeceğiz, tekrar anlatacağız. Ümit ediyorum ki, Türkiyenin haklı davasını anlayacaklardır” dedi.
Konsoloslar Fatma Taşan Cebeci, Ahmet Ergen, Muavin Konsolos Nesrin Tuncay, Özel Kalem Suzan Ceren engin`in de hazır bulunduğu basın toplantısının ardından STK`ların da katılımıyla öğleden sonra anma programı gerçekleştirildi.
VATANDAŞLAR ANMAYA YOĞUN İLGİ GÖSTERDİ
Bölgedeki pek çok STK`nın ve vatandaşların katılımıyla öğleden sonra yapılan anma toplantısında, şehitler için dualar okundu, davetliler birer konuşma yaptı. Başkonsolos Şule Gürel ise konuşmasında 15 Temmuz`un alışılagelmiş bir askeri kalkışma olmadığını bir terör saldırısı olduğunu ifade ederek, söz konusu teşebbüs, Türkiye Cumhuriyeti`nin tarihindeki en kanlı terör eylemidir, o gece 250 vatandaşımız öldürüldü, 2000 binden fazla kişi de yaralandı diyerek, 15 Temmuz`un kanlı yüzüne dikkat çekti.
Gürel konuşmasına şöyle devam etti: “15 Temmuz 2016 gecesi, kendisini `kainat imamı` olarak gören Fetullah Gülen’in, on yıllarca silahlı kuvvetlere ve diğer kamu kurumlarına sinsice yerleştirdiği müridleri tarafından tezgahlanan bir darbe teşebbüsü yaşadık. O gece sadece seçilmiş hükümeti devirmeye değil, anayasal düzenimizi yıkmaya, devletimizi ele geçirmeye kalktılar. Her şeyi ince ince planladılar. Ama hesap edemedikleri şeyler vardı. Sayın Cumhurbaşkanımızın, Hükümetimizin ve tüm siyasi partilerimizin bu teşebbüse karşı dik duracağını hesap edemediler. Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla her siyasi parti ve görüşten insanlarımızın sokaklara döküleceği akıllarına bile gelmedi. FETÖ bağlantılı olanlar hariç, basınımızın demokrasinin tarafında duracağını düşünemediler. Ordumuzun gerçek vatansever subaylarının bu hain planı reddederek demokrasinin yanında yer alacaklarını da hesap edemediler.
Türk halkı her görüşten insanıyla o gece tek yürek oldu. Başka milletlerin kolay kolay gösteremeyeceği büyük bir cesaretle darbecilerin karşısına çıktı. Tankların önünde durdu. Devlet kurumlarının ele geçirilmesini engellemek için vücudunu siper etti. Demokrasi dışı müdahalelere izin vermeyeceğini ortaya koydu. Millet iradesine sahip çıktı. Devletimizi ve Cumhuriyetimizi korudu. Ülkemizi o gece bir felaketin eşiğinden çekti kurtardı.
Olayın birinci yıldönümünde, demokrasi ve devletimizin istikbali için canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmetle anıyor, Gazilerimize minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz. Onlara çok şey borçluyuz.
MÜCADELE BİTMİŞ DEĞİL
Bu kanlı kalkışmayı çok iyi analiz etmeliyiz. Biz bağımsız Türkiye Cumhuriyetini 94 yıl önce büyük bir kurtuluş savaşı sonunda kurduk. Ama bağımsızlığımızı ve toprak bütünlüğümüzü korumak için verdiğimiz mücadele bitmiş değil. Çağımızda ülkeleri ele geçirmek, sadece askeri yöntemlerle, işgal ordularıyla yapılmıyor. Ekonomik yöntemler, gizli diplomasi, halkı bölüp birbirine düşürecek provokasyonlar, devletleri içeriden ele geçirecek gizli örgütler vasıtasıyla hakimiyet kurmaya çalışıyorlar, kökü dışarıda olan ve yabancı güçlerin taşeronu olan örgütleri kullanarak seçilmiş hükümetleri devirmeyi, devletleri yönetmeyi ve sınırları değiştirmeyi amaçlıyorlar.
15 Temmuz`da yaşadıklarımız işte bu bunun bir örneğidir. Mustafa Kemal Atatürk Gençliğe Hitabesinde ne demişti? “İstikbalde dahi, seni bu hazineden (yani Türk İstiklalinden ve Türkiye Cumhuriyeti’nden ) mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır”. Evet gerçekten de “dahili” yani içimizdeki hainler bu teşebbüsü gerçekleştirdi.
FETÖ SİSTEMİN KILCAL DAMARLARINDA
FETÖ mensupları Fetullah Gülen’in talimatı doğrultusunda, “kimseye varlıklarını hissettirmeden sistemin kılcal damarları içinde hareket etmişlerdi” ve aşama aşama vücudun hayati organlarını ele geçiren bir virüsün yol açtığı enfeksiyon gibi neredeyse “tüm güç merkezlerine” erişmişlerdi.
Başında Fetullah Gülen’in bulunduğu sapkın bir inanç sistemi oluşturmuş bir yapıyla karşı karşıyayız. Örgütün okulları ve yurtları beyin yıkama ve militan devşirme merkezleri işlevi görmüştür. Buralardan yetişen ve “Mesih” olarak gördükleri Fetullah Gülen’e sadakatle bağlı olan örgüt üyelerinin devlet kurumlarına yerleşmesi sağlanmıştır. Böylece, örgütün amaçları doğrultusunda her türlü gayri kanuni ve gayri ahlaki eylemi sorgulamadan gerçekleştirebilecek insanlar, kritik pozisyonlara gelmişlerdir.
HAYIR DERNEKLERİ, HOLDİNGLER FİNANS KAYNAĞI
Bu şahıslar, kamu personeli sınavlarında usulsüzlük, yasadışı dinleme, şantaj ve düzmece davalar gibi kumpaslar düzenlemişlerdir. Hayır derneği ve vakıf adı altına kurulan oluşumlar aracılığıyla örgüte finans kaynakları sağlanmıştır. Büyük holdingler ve bankalar yoluyla milyarlarca dolarlık para hareketleri aklanmıştır. Örgütün medya ayağı ise bir propaganda aleti işlevi üstlenmiştir. Hücre tarzı çalışan, birbirlerini kod isimleriyle tanıyan, kendi aralarında haberleşmek için şifreli uygulamalar icat eden, üyelerine istihbarata karşı koyma teknikleri ve aidiyetlerini gizleme taktikleri öğreten bir yapının bir “eğitim hareketi” olduğuna aklı başında kimseyi inandıramazsınız.
Kimileri, bu kanlı darbe girişiminin arkasında Fethullahçı Terör Örgütü mensupları olduğuna inanmıyor. Delilleri gösterin diyorlar. Oysa bu deliller çoktan ortaya çıktı. Halen devam etmekte olan çok sayıda davada, sanıkların ifadeleri, tanıklıklar, cep telefonlarından elde edilen dijital veriler, kamera görüntüleri basına da yansıdı. Örnek vermek gerekirse, bu görüntülerden birinde, FETÖ mensubu bir askerin, Akıncı üssünde, yine FETÖ`ye ait bir şirketin sivil yöneticisi ile örgütün işlettiği bir okulun görünürdeki sahibinin karşısında asker selamı verdiği görülüyor. Demek ki üniforma içindeki o hainin sadakati orduya, hükümetine ve milletine değil, o FETÖ imamlarına imiş.
YURTDIŞINDA FETÖCÜLER
Milletimiz, bu örgütün gerçek yüzünü ibretle gördü. Ama maalesef Batı ülkelerinde FETÖ hala kendisini eğitim gönüllüsü, kültürlerarası diyalog, uyum ve demokrasi yanlısı, ılımlı ve Avrupa değerleriyle uyumlu bir İslam anlayışının savunucusu olarak takdim ederek sempati kazanmaya çalışıyor. Batı ülkeleri bu sinsi örgütün sahte görüntüsüne kanıyor ve gerçek yüzünü görmek istemiyorlar. Bundan yararlanan FETÖ’cüler yurtdışında ülkemiz aleyhinde kampanya yürütüyorlar. Yürütülen davaları sulandırmaya, at izini it izine karıştırıp Türkiye’yi uluslararası camia önünde zor duruma düşürmeye çalışıyorlar.
O yüzden bizler, yurtdışında, örgütün bu sahte görüntüsüne ve karalama kampanyasına kanmamaları için bilgilendirme çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu örgüt mensuplarının kendilerini olduklarından farklı göstermekte mahir olduklarını anlatıyoruz. FETÖ’nün her türlü suça bulaşmış ve şeffaflıktan uzak bir yapıya sahip olduğunu söylüyoruz, akıl ve bilimden uzak bir “kişilik kültü” üzerine kurulduğunu izah ediyoruz. FETÖ mensubu polis ve hakimlerin, yasadışı dinlemeler yaptığını, ülkemizde düzmece delillerle masum insanları hapse attırdıklarını, kumpaslarla ordumuzu zayıflatmaya çalıştıklarını, örgüte mensup olmayan askerleri tasfiye ettiklerini, örgütü araştıran ve kitaplar yazan gazetecileri uydurma suçlarla cezaevine attıklarını, sınav yolsuzluklarıyla binlerce gencimizin hakkını yediklerini ve kendi adamlarını kamu kurumlarına yerleştirdiklerini, hatta bazı siyasi cinayetlere bulaşmış olduklarını anlatıyoruz. Ve en son olarak da bu kanlı darbe girişimini planlayıp hayata geçirdiklerini delilleri de ortaya koyarak her düzeyde anlatıyoruz.
Umuyoruz ki Avrupalı müttefiklerimiz, sesimize kulak verir, bu örgütün gerçek yüzünü görür ve Türkiye’den kaçan eli kanlı suçluları korumaktan vazgeçerler.
DARBE HAKKINDA BİLGİ İNTERNETTE
Darbe girişimi ve FETÖ hakkında bilgileri http://15.07.gov.tr/#home internet adresinden temin edebilirsiniz.
Bildiğiniz gibi darbe teşebbüsünden sonra 15 Temmuz “Demokrasi ve Milli Birlik Günü” olarak ilan edildi. O gece darbeyi nasıl milli birlik içinde savuşturduysak, on yıllardır devlet içinde sinsice yuvalanmış Fethullahçı Terör Örgütü mensuplarından kurtulmak için vermekte olduğumuz mücadeleyi de aynı birlik ruhu içinde yürütmeye mecburuz. Bu zorlu süreçte, ülkemizin güvenliği ve bütünlüğü için elzem olan, Peygamber ocağı Türk silahlı kuvvetlerinin saygınlığını korumaya da özen göstermeliyiz.
Sözlerime son verirken, Allah bir daha bize böyle bir gece yaşatmasın diyorum ve hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.
Vatandaşlar daha sonra konsolosluk dışında sabahın ilk saatlerine kadar demokrasi nöbeti tuttular.
Muhabirce/ HS/ DÜSSELDORF