Gülen Camisi mi geliyor yoksa?
Almanya'nın Düsseldorf kentinde Gülen cemaatine bağlı kuruluşlar (Dialog- NRW, Rumi Forum am Rhein e.V., ikult e.V., IDiZ e.V., Ruhrdialog, ) "NRW'de Hizmet Hareketi" başlığıyla bir tanıtım toplantısı düzenledi.
Toplantıyı WDR'den gazeteci Marfa Heimbach sundu. Gençlerin yoğun ilgi gösterdiği toplantı, Düsseldorf Volkshochschule'de (Halk Eğitim Merkezi) yapıldı.
Düsseldorf'taki tanıtım toplantısına konuşmacı olarak Düsseldorf Heinrich- Heine Üniversitesi'nden (HHU) Eğitim Araştırma Bölümü Direktörü Prof. Dr. Heiner Barz, Hessischer Rundfunk serbest gazetecilerinden Volker Siefert ve Dialog ve Eğitim Vakfı Başkanı, ayrıca da Almanya'da Gülen'in "telefonu" olarak takdim edilen Ercan Karakoyun katıldı.
Almanlardan Gülen- Hizmet "tanıtımı"
Toplantı yaklaşık 2 yıl önce yapılan toplantı gibi; Gülen hareketini eğitim vurgusu ile anlatan bir isim, bu hareketi "eleştiren" bir isim ve Gülen'in hizmetlerini ve kendisini anlatan bir cemaat mensubu katılımıyla klasik bir şekilde başladı. Davetlilerin, -sunucunun yaptığı bir vurgudan- çoğunluğunun cemaat mensupları olduğunu anladım. Alman davetliler de herhalde Gülen cemaatini, hizmet hareketini tanımak isteyenler olmalı.
Toplantıda, Gülen Cemaati'nin okullarından Boltenheide Realschule'yi tanıtan bir imaj filmi, Puzzel, ikult gibi derneklerin çalışmalarını ve memnuniyetlerini ifade eden Türk Alman katılımcıların yer aldığı filmler gösterildikten sonra, konuşmalara geçildi.
Lutherist -Calvinist-Modern İslam
HHU Eğitim ve Araştırma Bölümü Direktörü Prof. Dr. Heiner Barz, Gülen okullarını anlatan bir konuşma yaptı, konuşmasına girişte, Erdoğan, -herhangi/geçerli/somut bir- dayanağı olmadan 15 Temmuz Darbesi'nden Gülen'i sorumlu tuttu diyen Prof. Barz, kökleri geleneksel İslam'a dayanan Gülen/Hizmet hareketinin eğitim alanında angaje olduğunu, Müslüman akademisyenler arasında müthiş bir harekete geçirme gücü olduğunu ifade etti. Gülencilerin Almanya'da 30'a yakın özel okulu, 300'e yakın müslüman öğrenciler için yurdu, kreşi, çeşitli basın yayın organları olduğunu belirten Prof.Barz, finansmanın da şirketler ve kişiler tarafından karşılandığını ifade etti.
Modern İslam'ın imamı
Fetullah Gülen'in "cami yerine okul inşa edin" sözlerine ithafen "Gülen modern İslam'ın önde gelen Türk imamı olarak adlandırılabilir. Muhafazakar Türk-sünni ana düşüncesi sufizmden etkilerle son 30 yılda milyonlarca insanı etkisi altına aldı. Bugün dünya çapında eğitimden medyaya, yüzlerce Gülen cemaatine mensup kuruluş, 10 milyona yakın insan var diyen" Prof.Barz, kısaca konuşması boyunca, Gülen cemaatini ve hizmetlerini överken, onları Almanya'da entegrasyona katkı sağlayan, modern İslamın uygulayıcısı olan, kendilerini eğitime adamış insanlar olarak lanse etti. Gülen'de Calvinist Lutherist bir yan da gören Prof. Barz, Gülencilere yönelik şüphelerin yersiz olduğunu, cemaatin bir an önce krizi aşmasını okulların bu krizden daha da güçlenerek çıkmasını temenni ettiğini belirterek konuşmasını noktaladı.
Time Magazin'in "ünlü 100 sıralamasında"
Şöyle bir göz attım da benim de okuduğum üniversite olan Heinrich Heine'de epey bir Gülen Cemaati semineri yapılmış. Gülen dönemsel derslere konu olmuş. Gülenciler üniversitede seminerler vermiş. Elbette Prof. Barz'in direktörü olduğu Eğitim Araştırma Bölümü'nde. Aslında normal tabii, sonuçta dünyaca ünlü çok güvenilir anketleri olan Time Magazin de Gülen'i en etkili 100 kişi arasına koymuş, Prof. Barz söyledi. Sanırım, Bill Clinton da epey övmüş Gülen'i, ondan da söz etti.
Ardından klasik olarak karşıt görüş-kritik yapması için gazeteci Volker Siefert kürsüye geldi. Kritik yaptı mı, pek anlayamadım. Sanırım kritikö yani eleştiri anlayışımız farklı. Fetullah Gülen'le AKP'nin/Erdoğan'ın aslında pek de anlaşamadığını, Gülen'in Erdoğan'ı kontrol ettiğini söyledi.(Kontrol mekanizması rolü) İlginç, neyi kontrol ettiyse, bunu ben anlayamadım. Bu arada darbe konusu, Gülen'in darbe bağlantısı konusu, sadece Erdoğan'ın Gülen'e suç atması (belgesiz-kanıtsız) bağlamında gündeme geldi, gitti.
Biraz Volker Siefert'in yazılarını araştırdım, nasıl eleştiriler getiriyor diye. Evet oldukça "Alman usulü" (Yani yazıyor çiziyor ama ne diyor…) başarılı, zaten bir Alman gazetecinin de Gülen'i çözmesini beklemek çok da anlamlı olmaz, sonuçta kendisini çok iyi tanıyanlar çözememişken suya sabuna dokunmadan Alman usulü o onu dedi, bu bunu dedi, artık siz ne yorumlarsanız, şeklinde yuvarlak cümlelerle konuşmak yazmak, bu konuda bizi bir yere götürmüyor.
Türk Alman orta sınıfı- Hizmet
En son konuşmacı olarak Gülen Cemaatinin Almanya'daki iletişim adresi olan Diyalog ve Eğitim Vakfı Başkanı Ercan Karakoyun geldi. Gülenle ilgili soruları olanların kendisine başvurabileceği belirtildi. Karakoyun, elbette büyük övgülerle Hizmet ve Gülen'i anlattı. Darbe konusunda Gülen'in günah keçisi olarak şeçildiğini söyledi. Tutuklanan akademisyenleri ve gazetecileri anlattı.
Hizmet hareketinde yeni oluşan Türk-Alman orta sınıfın yer aldığını, bunlar arasında doktorlar avukatlar, mühendisler, gazeteciler bulunduğunu anlatan Ercan Karakoyun, yeni bir İslam anlayışından da söz etti. Darbe ile birlikte medyanın ilgisinin üzerlerine yoğunlaştığını, yüzlerce soru geldiğini belirten Karakoyun, ne yapacaklarını şaşırdıklarını belirtti.
Darbe sonrası kendilerinin ölüm tehditleri aldıklarını belirten Karakoyun, kendilerine gelen tehditlerden oluşan screenshotları (ekran görüntüsü) gösterdi.
Türkiye'yi demokratikleştiren Erdoğan
Ercan Karakoyun, sorular bölümünde de bu günah keçisi seçilme olayını vurguladı. AKP öncesi Türkiye'de katı bir oligarşik kemalist rejim olduğunu, Anadolu Müslümanlarının, toplumun büyük kesiminin mağdur olduğunu ifade etti. Başörtülü kadınların okula gidemediğini, dindarların ordudan temizlendiğini, yüksek mevkilere gelemediğini, ekonominin sekülerlerin elinde olduğunu, dindarların, kurumlara sokulmadığı gibi, klasik mağdur söylemleriyle, AKP iktadarı dönemine gelen Karakoyun, kısaca, Erdoğan'ın Türkiyeyi demokratikleştireceği sözü verdiğini belirterek, bunu Gülen'in de söylediğini ve bunun için Erdoğan'ı desteklediklerini belirtti.
Sivil anayasadan başkanlığa
Erdoğan'ın sivil anayasa sözü verdiğini, ancak Gezi olaylarından sonra özgürlükleri de kısıtlamaya başladığını ve artık başkanlıktan söz etmeye başladığını belirterek, artık desteklenmesinin mümkün olmadığını ifade etti. Edoğan'la Gülen'in birbirinden ayrılan pek çok noktası olduğunu belirten Karakoyun, kırılma noktaları olarak hem politik hem de islami noktalar olduğunu, Gülen'in farklı bir İslam anlayışı olduğunu belirtti.
Kitaplarında -15 binden fazla sayfada- Gülen'in İslam devletinden hemen hemen hiç söz etmediğini söyleyen Karakoyun, aksine Gülen'in değerlerden, sevgiden, dürüstlükten vb. insani değerlerden söz ettiğini belirterek, Türkiye'deki kızlı-erkekli yurt tartışmasını örnek verdi. Bu şekilde Erdoğan'ın kişisel yaşam tarzına müdahaleye girdiğini ancak kendilerinin buna karşı olduklarını ifade etti. Bu ve benzeri görüş ayrılıkları sonucu Erdoğan'ın kendilerine itaat etmelerini yoksa kendilerini terörist ilan edeceğini söylediğini ve Gülen'in itaat etmediği için bugünkü duruma gelindiğini anlattı.
İslam Konferansı ve Gülenist cami
Kendisinin DITIB'in İslam Kültür Merkezleri'nin kuran kurslarına gittiğini orada eğitim aldığını, DİTIB ile pek çok çalışma yaptığını anlatan Ercan Karakoyun, bir soru üzerine artık DİTIB camilerine alınmadıklarını, kendilerinin şimdiye kadar cami kurmaktan yana olmadıklarını ama bu son gelişmelerden sonra bunu da gündemlerine aldıklarını ifade etti.
Ercan Karakoyun, yine bir soru üzerine, kendilerinin şimdiye kadar İslam Konferanslarına katılmadıklarını ancak bundan sonra masada yer almayı da konuşabileceklerini/düşünebileceklerini ifade etti.
Sonuç:
Gülen Cemaati, darbe öncesi olduğu gibi, Erdoğan hükümeti ile arasından su sızmadığı dönemlerde olduğu gibi, Almanya'daki çalışmalarına son hızla devam ediyor. Almanlarla kol kola çalışmalarında herhangi bir gerileme yok. Salona baktığım zaman hiç sıkıntı çekmeden dolu dolu bir salon gördüm. Oysa ki Fetullah Gülen güzellemesi değil de çocuklarınıza meslek yeri bulmada yardım semineri düzenleseydi herhangi bir din dışı dernek, (yani dinsiz değil sayın okuyucu, yani üyeleri herhangi bir hacının hocanın imamın müridi olmayan bir dernek) siz de çok iyi biliyorsunuz o saatte oraya 20-30 kişiyi zor toplardı…Yani çok başarılı çok, profesyonel işler yapıyor hocaefendinin cemaati, gerçekten tebrikler…
Bu arada dikkatimi çeken bir ayrıntı. Düsseldorflu sayılırım, Almanya'ya geldiğimden beri başka şehirde yaşamadım, çok da gezerim…Salondakilerin hiçbirini tanımıyordum desem yeridir. Yanımdaki arkadaşım da pek fazla kişiyi tanımadığını söyledi. Cemaatin Almanya'daki medya organlarında görevli arkadaşların hiçbiri de yoktu ortalıkta, özellikle Düsseldorf ve civarında olanlardan kimse yoktu. Yani nerde bu arkadaşlar dedik…dedik de dedik…
Haber Yorum: Hülya Sancak
Fotoğraflar: Ali Osman Yayla/ Düsseldorf