Mehmet Akbaş & TRİO 1 Nisan´da Dortmund`ta
Lafı uzatmadan, eteğimdeki taşları tam olarak dökmeden hemen söyleyeyim: 1 nisan`da Dortmund depot sahnesinde Mehmet Akbaş, Nure Dlovani ve Koray Berat Sarı sahne alacaklar. Kendinize bir güzellik yapın, gidin, dinleyin.
Enstrümanlarda Nure ve Koray
Nure ve Koray ile aralık ayında Katakomben Tiyatrosunda ilk kez sahne almıştık. En az Mehmet´in sesi, benim şiirlerim kadar düet ve solo performanslarıyla dinleyiciyi uzun, geniş yolculuğa çıkarmışlardı. İki arkadaş için de ömürlerini müziğe adamışlar denilebilir. Hiç bir popüler kaygı gütmeden, sadece müziğin içinde var olmaya çabalayan, enstrümanlarını virtüözce kullanmak için gayret gösteren iki isim. Nure kemanı, Koray ise gitarı ve uduyla müziğin içinde kaybolmanın ne demek olduğunu, müziğe şartsız koşulsuz ömür vermenin her tınıda nasıl hissedildiğini yeniden, dinleyicinin elinden tutarak göstermişlerdi. Sözlü müziğin daha popüler olduğu zamanda hakim oldukları enstrümanlarıyla bugüne dek bir çok ödül almış, büyük orkestralar ile çalışmış bu ikiliye muhakkak kulak vermeli, bıkmadan usanmadan.
Sesiyle hayata anlam veren adam: Mehmet Akbaş
Üç yıl evvel Radikal gazetesini karıştırırken fikirlerini önemsediğim Naim Dilmener`in gündemdeki albümler hakkındaki yazısına takıldım. “Çarpıldım“ diyordu Mehmet´in albümünden bahsederken. PİA albümü yeni yayınlanmıştı. Yazıda yerlere göklere koyulamayan adam yanıbaşımdaydı oysa, Köln´de yaşıyordu. Yazıyı okuduktan kısa zaman sonra Köln Lutherkirche`de verdiği konsere gidip ilk kez canlı dinledim. Aynen; çarpılmıştım!
Sahnede sessiz, müzik sustuğunda mahçup denilebilecek bir adam duruyordu. Şarkılarını okurken büyüyordu, tüm sahneyi dolduruyordu. O konserden sonra tanıştık Mehmet ile, hikayesini, yapmak istediklerini, hayallerini dinledikce daha çok sevdim, daha çok inandım sesinin sahiciliğine.
Dökülen değil, süzgeçten geçen bir hikaye
PİA albümünü dinleyenler bilir. Çift CD olarak 2012 yılında Kalan Müzik etiketiyle yayınlandı. İki ayrı prodükter ile çalışılmış, geleneksel halk ezgileriyle beraber Mehmet´in kendi bestelerini sunan bir proje. Berde şarkısı uzun bir zaman hayatımın fon müziği oldu desem abartmış olmam. Bu albüm “Dünya Müzigi“ yayınlayan bir çok radyonun oluşturduğu listelerde önemli yerlere geldi. Bir çok otorite tarafından kabul gördü, sevildi, övüldü… Tüm bu olumlu gelişmeler Mehmet´i bugün daha büyük sahnelere taşıyabilirdi. Öyle olmadı. Zaman “Propaganda“ zamanı, kendini öne atma, küçük dağları ben yarattım havası verebilme zamanı.
Mehmet kendisi kalmak istedi, tercihini bu yönde yaptı, yavaş ama emin adımlarla yol almayı uygun gördü. Hem CD´yi yayınlayan Kalan Müzik tarafından, hemde müziğini en iyi şekilde temsil ettiği kürt/türk dinleyicisi tarafından yeteri kadar kabul görmedi. Herşey bağırırken, halaylar, çiftetelliler sabah akşam kuşaklarını sarıp sarmalamışken, siyasi ağız estetik algının önüne geçmişken Mehmet`in yüreğinden fısıldadıkları ya duyulmadı veya duyulmamazlığa geldi. Asri zamanların ince ruhlara attığı çelme diyelim.
Oysa tümüyle bir sanat eseridir yaşamak
Sunduğu müziğin yanı sıra Mehmet Akbaş yaşama bakış açısıyla bir sanat eseridir. Hümanistliği, kalıplara uymadan insana dair eğilimi, yüreğindeki çocuğu koruyup kollaması, bir bütün olarak yeni gökler açabilen bir insandır. Naiftir, mizahi incedir, güldürmeyi, hafifletmeyi, paylaşmayı sever. İşinin başına geçtiğinde elindeki tüm imkanlarını kullanır. Esnaf gözüyle bakmaz, sahnesinde giydiği gömlekten sahne üzerindeki her objeye kadar her detayın anlamını savunur. Gidip işimi yapayım, olsun bitsin fikrine ilişmez. Yitip giden bu incelikli algıyı ayakta tutmak için bir çok lüksünden ferağat etmiştir, bundan böyle de edecektir. Kalabalıklar için değil, kendisini anlayan kemikleşmiş dinleyici için bu duruşundan asla taviz vermez. İşin özeti: oburca tüketmek yerine kırıntılardan bir bütün yaratmaya çalışan, bu zarif dünya görüşünü tüm gücüyle savunan bir adamdır.
Gidip dinlemek, dinlenmek zamanı
Dünya zor zamanlardan geçiyor. Böyle dönemlerde tutunabileceğimiz güzellikler olmuyor değil. Kendi eksenimizde dönüp dolaşarak yorulduğumuz günler az buz sayılmaz. 1 nisan´da Dortmund/ Theater Depot sahnesinden Mehmet, Nure ve Koray geçecek. Gidip dinlemek gerek, dinlenmek, yeni bir sözün peşine düşmek gerek.
Muhabirce/ Dinçer Güçyeter- Almanya
Bilet satış için bilgiler:
12,00 € / AK 15,00 €
Dost Kitabevi/ Fikret Güneş
Münsterstraße 17, 44145 Dortmund
Tel:0231 8634941
Theater im Depot
Immermannstraße 29- 44147 Dortmund
Tel:0231.982 2336