Kaplumbağa aradım
Azmi Selam. Sana birkaç zamandır yazamadım. Benim bu yunusca köşesinde biliyorsun yazılar da yazıyorum.
Yazıyorum da, orada herşey de yazılamıyor ki. Onun için sana yazayım dedim.
kimse duymasında önce şu uzunluk, kısalık meselesine taktım.
Bir yazıyorsun kimi uzun diyor, kimi `eh iyi`diyor.
Bir yazıyorsun, yok bu çok kısa diyor.
Anlayamadım uzunluk kısalık mı önemli yoksa verdiği mi?
Neyse durum bu. Benden bu kadar. İsteyen istediği gibi alsın.
Gelelim bizim kaplumbağa meselesine. Hani bizde tosbağa derler ya işte ona.
Geçenlerde orman gezisine çıktıydım, yürüyüş yolu üzerinde bir kaplumbağa fotoğraflı duyuru.
`Gezerken kaplumbağamı bu bölgede kaybettim,halen bu bölgede geziyor olmalı, görenlerin …. nolu telefona bildirmelerini rica ediyorum`. Gibi bir duyuru.
Ağaca dayanıp fotoğraf çektirecektim de makinam yanımda değildi. Yerinde durursa fotoğrafını da yakında sana gönderirim. Haa bu arada bir bilgi de vereyim hani ormanda geziyorum dedim ya ormanda gezmek için kilometrelerce yol katetmiyorum.
Almaya`da kişi başına düşen ağaç sayısı yaklaşık 200 civarında. Ben bir ara istanbula gittiydim. Mahallenin birinde birkaç ağaç gördüm de galiba kesmeye unutmuşlar dediydim. Neyse gene tosbağaya dönelim.
Bunu telefonda Türkiyeden bir arkadaşa anlattım da, o da dedi ki `bizim buralarda ondan çok var,
hatta geçen birini yolda gördüm sırt kabuğu kırılmıştı ne yapacağımı bilemedim` dedi.
Bunları görünce aklıma ne geldi biliyormusun?
Osman Hamdi Bey in 1906, 1907 yılları arasında çizdiği Kaplumbağa terbiyecisi resmi.
O resim neyi analatıyormuş biliyorsun. Geri kalmış bir toplumu çağdaşlaştırmaya çalışan bir aydının yorgun hâli.
Aslında mektubu burada kesecektim de, bir iki cümlelik daha başını ağrıtayım varsın uzun desinler.
Sizin oralar bu günlerde epeyce hareketli. Yani resmen savaş var.Neyin savaşı, kim ne için başlattı soru işareti.
Bizim buradakiler kaplumbağa terbiyesindeler. Bilirsin kaplumbağalar uzun yaşar.
Yani……….
Yok o cümleyi yazamadım. Kısasında kalalım. Kendine iyi bak.
Yunus Işıkoğlu/Almanya