Üst Kattaki Terörist Almanya`daydı
İstanbul`dan “İkincikat Tiyatrosu” Almanya`da Mülheim`daki Theater an der Ruhr`da Üst Kattaki Terörist isimli oyunu sahneledi.
Ağabeyi Hakkari`de şehit olan 12 yaşındaki Nurettin`in gözüyle Türkiye`deki Kürt sorununa mizahi bir yorumla yaklaşılan oyun, izleyenlerden tam not aldı. Tıklım tıklım dolan tiyatroda, izleyenler kimi zaman güldü kimi zaman duygulandı.
Emrah Serbes`in öyküsünden tiyatroya
Oyuna geçilmeden önce Theater an der Ruhr`da Dramaturji ve İdari İşler Sorumlusu Rolf C. Hemke, İkincikat Tiyatrosu ve hikayeyle ilgili bilgi verdi. Alman tiyatroseverlerin de ilgi gösterdiği oyun aynı zamanda Almanca alt yazılı olarak sunuldu. Yazılar arka plandaki siyah fona yansıtıldı.
Oyunu, Emrah Serbes`in (Behzat Ç.) “Erken Kaybedenler” romanındaki bir öyküden tiyatroya uyarlayan ve aynı zamanda oyunun yönetmeni olan Sami Berat Marçalı. Marçalı kitapta çok kısa olan öyküye, bir takım sahneleri kendisi eklemiş.
Bunlardan biri de küçük Nurettin`in, Semihle yakınlaşmalarında bir aşama olan bir eylem sahnesi. Bu sahne oldukça minimalist bir dekor ve ekiple canlandırılmış; karanlık sahne sadece kırmızı ışıkla aydınlatılıyor ve mimiklerle yavaş hareketlerle Nurettin seyirciye eyleme katılan bir çocuğu canlandırıyor, üzerindeki “Çarşı” logolu sweatshirtü de izleyenleri bir anda “Gezi”ye götürüyor.
Üst kattaki terörist alt kattaki küçük faşo
Oyunun adından da anlaşılacağı gibi hikaye bir apartmanın altlı- üstlü iki dairesinde geçiyor. Mekan sahnenin sağ ve soluna yerleştirilen iki ayrı kanepe ve mutfak dekoru ile çok başarılı bir şekilde canlandırılmış.
Askerde bir mayına basarak şehit olan ağabeyini unutamayan Nurettin içinde Kürtlere karşı bir öfke beslemekte ve bunu şiddet yanlısı eylem ve söylemlerle dışa vurmaktadır. Ara sıra öfke nöbetlerinde annesiyle tartışmalara girer, bir babası vardır ama oyunda maalesef sadece sözü geçti kendisini göremedik. Nurettin bir şehit kardeşi olarak keskin milliyetçi bir söylemi-eylemi sembolize etmekte, annesi ise oğul acısıyla kavrulan ancak bunu kararsız bir milliyetçilikle dışa vuran bir yumuşak tarafı “anne yüreğini” temsil etmektedir.
Üst kata taşınan öğrenci Semih ise kendi halinde Kürt öğrenciyi ama Kürt kimliğinin bilincinde olan, Kürtçe konuşan bir öğrenciyi canlandırmaktadır. Semih`in bir de Nurettin`in söylemiyle “Kürt olamayacak kadar güzel” bir Kürt kız arkadaşı vardır, Yağmur. Nurettin`in saldırgan halleri, çıkışları, kini nefret söylemi-eylemi Semih ve kız arkadaşı tarafından anlayış ve sempati ile karşılanır, “küçük faşo” lakabıyla mizahi bir içerik kazanır. Kürt öğrenci Semih hiçbir şekilde terörist/militan kimliği sergilemez, saz çalıp türkü söyleyen “klasik” bir öğrenciyi sembolize eder illa da bir çekmeceye koyacaksak sol çekmecede yeri hazır.
Başarılı oyuncu kadrosu
Oyunda rol alan sanatçıların hepsi 12 yaşındaki Denizhan Akbaba (Nurettin), Bedir Bedir (Semih/terörist), Gözde Kocaoğulu (Evin/Yağmur), Banu Çiçek Barutçugil (anne) sergiledikleri performansla izleyenlerin hayranlığını kazandı ki, oyun sonrasında yapılan sanatçılarla söyleşiye de ilgi hayli yoğun oldu.
Şehit kardeşi Nurettin`in hikayesi
Sanat eserleri sanatçıdan çıktıktan sonra alıcısının yorumuna açıktır. Bu oyunda da öyle oldu. Bence oyunda “iyi Kürtler, önyargıların kurbanı haksızlığa uğrayan Kürtler” mesajı ölçülü ve başarıyla verilmişken, tu-kaka milliyetçilik, düzeltilmesi gereken hasta bir tutum olarak oldukça altı çizilmişti. Ancak Kürt izleyeciler oyunun fazla milliyetçi gözlükle harmanlandığını çıkarmışlar oyundan. Kürt tarafının eksik olduğunu söyleyenler oldu.
Yönetmen Sami B. Marçalı bu yöndeki eleştirileri, bu oyunun ağabeyi askerde şehit olan Nurettin`in öyküsü olduğu şeklinde yanıtladı. Kürt açısından bakış ise başka oyunlara konu olabilir diyen Marçalı, oyunda iki insanın ancak kimliklerinden bağımsız olarak birbirlerine sadece insan olarak önyargısız yaklaştıkları zaman birbirlerini anlayabileceklerini sevebileceklerinin vurgulanmak istendiğini ifade etti.
Ne gariptir ki oyuncular da eleştirilerden etkilenerek oyunun “milliyetçi” olmaması ortada seyretmesi için gayret sarfettiklerini söylediler. Türk- Kürt sorununda sorunu sanki Türkler çıkarıyormuş gibi bir algı oluştuğu yönündeki soruya da Marçalı, ben iki tarafı da sorun çıkaranlar olarak görmüyorum, bu konuda daha çok devlet sorumluluk taşıyor şeklinde yanıt verdi.
Önce önyargılar aşılmalı
Oyunculardan Semih karakterindeki Bedir Bedir ise oyundaki dengelerle ilgili olarak, “Evet, bir sorundan, aşılmaya çalışılan bir problemden söz ediliyor. Siz ne kadar tarafsız yansız olmaya çalışsanız da o sorun bir tarafa çekilecektir. O topraklarda büyüyen bir insanın, apolitik olması imkansız gibi. Bu oyun oraya değinmiyor. Çünkü oraya gelmeden önce aşılması gereken bir basamak var; önyargılar. Birine bir kimlik yüklemeden onunla barışabilirsek, ondan sonra onun kimliğiyle barışabiliriz. Öncelikle onu bir insan olarak kabul etmek gerek sonra onu flanca insan filanca insan Alevi Kürt diye kabul edebiliriz. Bu oyun o basamağa gidecek ama öncelikle Türkiye`de halledilmesi gereken şey devletin bizi yönlendirmesini aşmak” diyor.
Çocuk gözüyle Türkiye gerçeklerine bakış
Türkiye`nin ağir bir sorununu çocuk gözünden dile getirmenin zor olduğunu söylüyor Sami B. Marçalı. Apolitik olmadan ama politik de olmadan sade bir dille anlatmanın zorluğunu ifade ediyor. Bedir Bedir ise, birçok şeyin çocuk ağzından dile geldiğinde daha kolay kabullenildiğini, örneğin yetişkin birine “faşo” denildiğinde kavga edileceğıni ancak çocuk söz konusu olunca bunun insanları gülümsettiğini söylüyor. Çocuğun ağzından kimi büyük klişe söylemler izleyene Türk/Kürt sempatik geiyor.
Evet 1 yıldır Türkiye`de sahnelenen ve ilk gösterimi Theater a.d Ruhr`da yapılan Üst Kattaki Terörist- Küçük Faşo, Almanya`da izleyiciden tam not aldı, ayakta alkışlandı. Benim de simdiye kadar o sahnede izlediğim güzel oyunlardan biriydi. Kaçıranlar Dortmund Tiyatrosu`nu takip edebilir oyun orada da sahnelenecek.
Hülya Sancak/ Mülheim a.d. Ruhr