Anne
oyuncularının sadece son perdesinde derinlik aradığı
hayat denen sahnenin arkasında bir kuliste
pişmanlıkları ve kaygılarıyla bir adam yaşar anne…
mevsimleriyle düşlerimi hazan sarısına boyayan
sevdiğim renklerinden mavisini kaybettiğim
bir yaşam kol gezer içimde
neresinden tutsam elimde kalan bir yaşam…
parlak spotları altında
gözleri kamaşan bir çocuğa benzediğim bu hayatın
beni farklı yönlere savuran rüzgarları gibi
o akşamın ılık esintisi götürsün sana selamlarımı
gülün üstüne damlayan kırağıdan anlarım ağladığını anne
korkudan sünnetçiden kaçıp ağaca tırmanan sübyanın
gözlerindeki pamuk şekeri buluttan…
hani
dizlerinin bağları çözülür ya birdenbire
seni düşündükçe
uzak dağlara selam götürürcesine
terli bir kısrak geçer içimden…
daldan dala dolaşan kanadı kırık güvercinini
art niyetli avcıların kovaladığı
yalnızlık ve korkularıma dağılan gölgeleriyle
katar katar solgun yüzlü yolcular geçer gecelerimden…
bana geri geldiğini geceyi yırtan sesinden anlarım anne
sonsuza dek kaybettiğimi sana uçamayan güvercinimden…