Bir Aghet toplantısının ardından
Haftasonu, Almanya`nın Duisburg kentinde “Osmanlı İmparatorluğu`nun kurbanları anısına/1915-1916” başlıklı bir toplantı yapıldı. Duisburglu Yeşiller (Belediye meclisi ve bölge teşkilatı) tarafından organize edilen ve Duisburg Feuerwache`de yapılan toplantıyı Yesiller Duisburg Belediye Meclisi Üyesi Sait Keleş sundu.
Diana Amiryan çok güzeldi
Toplantının uzun konuşma araları Erivan Konservatuar mezunlarından Diana Amiryan`ın şarkılarıyla renklendi. Organize edenler iyi ki Amiryan`ı programa almışlar, müziğin ortak dilinde beynimiz dinlendi. Bence programın en güzel bölümleri onun şarkı söylediği bölümlerdi, sözleri Ermenice olduğu için anlamasam da melodileri tanıdım. Kimi acılı kimi eğlenceli meldoiler herkese aynı ölçüde ulaştı, buna eminim.
Toplantı uzun ve sıkıcıydı, neden…
Gelelim can sıkıcı metinlerden oluşan toplantıya, içerik açısından değil, şekilsel olarak can sıkıcı. Böyle toplantılarda konuşmacıların da canı sıkkın şekilde saatlerce önlerindeki metni monoton bir uslupla okuyup gitmeleri zerre bir işe yaramıyor size söyleyeyim. Kimse dinleyemiyor. Böyle yapacağınıza toplantı başında, konuşmacıların metinlerinden oluşan 30-40 sayfa bir kitapçığı herkesin eline tutuşturun, daha iyi; hic olmazsa kendi okudukları akıllarında kalır.
Yeşillerin tutumu net: Soykırım
Toplantı açılışında Yeşiller Duisburg Sözcüsü Matthias Schneider bir konuşma yaptı. Yeşiller adına toplantıya katılanlara teşekkür eden Schnedier, “Konu, 100 yıl önce Osmanlı İmparatorluğu`nda gelişen olayları anmak ve canlı tutmak. Bugün, bir zamanlar insanların insanlara neler yaptığını hatırlıyoruz. Yeşillerin burdaki tutumu açık. Biz buna soykırım diyoruz. 1915 ve 1916 yıllarında Ermenilere ve Aramilere yapılanlar için soykırım kavramını kullanıyoruz” diyen Schneider İnsanları etnik kökeninden dolayı ayrımcılığa tabi tutmak sürmek yok etmek kabul edilemez biz Yeşiller olarak bunu söyledik ve söyleyeceğiz diyerek Yeşillerin Ermeni soykırımını kabul edip dillendirmekte ne kadar kararlı olduklarını ifade etti.
Schneider bunları söylerken de, tarihi anlayarak, tekerrür etmesi önlenir, ben sadece başakalarına bunu söylemiyorum, Almanya için de geçerli bu. Tarih tekerrür etmesin bir daha asla bu tür olaylar olmasın türünden cümlelerle, soykırım- ırkçılık karşıtı olduğunu vurguladı.
Alman tarihçiler “soykırım” kanıtlaması çabasında
Daha sonra Bochum Üniversitesinden, Diyaspora ve Jenosit Araştırmaları Enstitüsü Direktör Yardımcısı Dr Kristin Platt uzun bir tarih metni okudu. Yani Ermenilere Jöntürklerin nasıl sistemli bir soykırım uyguladığını anlattı, dönemi anlattı. Elbette Ermeni soykırımı bakış açısıyla. Dinledik mi, hayır, ama biliyorum o tür metinleri ben zaten okumuştum… Hocaları Prof Mihran Dabağ da dinleyenler arasındaydı, Mihran hocanın konu ile ilgili görüşlerini az çok biliyorum. Daha sonraki konuşmacılardan Potsdam Üniversitesi Lepsiushaus tarihçilerinden Dr. Christin Pschichholz da aynı doğrultuda sayfalarca metin okudu.
Türkiye topraklarının hristiyan geçmişi
Lakin bir konuşmacı vardı, metin okudu ama tarih değil, kendi izlenimlerini anlattı. Köln Ermeni Cemaati Başkanı Minu Nikpay. Mesela Akdamar Kilisesi`nin açılışına gittiğini kilisenin bilgilendirme tabelasında bir defa bile Ermeni isminin geçmediğini bunun ne kadar üzücü olduğunu, Alman parlamentosunda Ermeni soykırımı gündeme geldiğinde -kendisinin de orada olduğunu- meclisin soykırım nitelemesinden kaçındığını bunların ne kadar üzücü olduğunu ifade etti. Ayrıca konuşmasında bazı fotoğraflarla Türkiye`deki hristiyan okullarını ve kiliselerini göstererek, bölgenin Hristiyan tarihine dikkat çekti. Aghet kavramına dikkat çekti, Aghet üzerine yazılan kitaplara çekilen filmlere değindi. Nikpay 1915 olaylarını bizzat yaşamış olan dedesinden dinlemiş. Minu Nikpay ayrıca AİHM`in Doğu Perinçek davası kararını da eleştirdi. Çünkü Nikpay için 1915 olayları soykırımdır. Soykırım inkarını AİHM baskı ile ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirmiş. Mahkeme kararlarını eleştirmek de özgürlük kapsamında elbet, olabilir.
Nerden çıktı bu toplantı
Toplantının el ilanları Aghet– yani soykırım olarak dağıtıldı. Zaten buradan da anlıyoruz düzenleyenlerin, tutumlarının netliğini. Ben bu arada ağustos ayındayız (her yıl geleneksel nisan toplantılarına alıştık ya), bu ne perhiz bu ne lahana…Şurda 2-3 hafta sonra yerel seçimler varken bu toplantı da nerden çıktı derken, nisan dönemlerinde yapılması planlanmış ama gecikmiş bir toplantı olduğunu söyledi ilgililer.
Gelelim Aghet meselesine. Bu büyük ve sorunlu mesele aslında Aghet mi değil mi ye indirgenecek bir mesele değil. Her sene nisan ayında Aghet diyecek mi ABD başkanı demiyecek mi, hangi ülkeler Aghet dedi hangileri demedi gibi Türkiye tarafından yaratılan yapay ve samimiyetsiz bir gündem olması bir yana, 1915 olayları bir kin ve nefret ortamı içinde hala insanları; Kürtleri Ermenileri Türkleri kutuplaştırıyor. Kürtlerle Ermeniler dayanışma içinde onu belirtelim de yanlış anlama olmasın. Nedenini pek çözemediğim bir dayanışma…
1915 kırımlarında Kürtler ne yapıyordu?
Her nedense bu Ermeni soykırımı meselesinde Kürtler kendi katkılarını hiç dile getirmezler. Onlara göre bölgenin kadim halkı sayarlar kendilerini ki alakası yoktur, bölgenin kadim halkı Hristiyanlardır, onların da köküne bakılırsa altından maalesef Kürt çıkmaz… Yani Türkler Anadolu`ya sonradan gelmişler oralarda hiç Türk yokmuş ya, Kürtler nerden gelmiş nasıl olmuş o da mistik bir konu, bilmiyoruz. Neyse konu Kürtler ya da başka halklar değil. Ben tarih hocalığına özenmedim ya da tarih araştırmalarına girmiyorum sadece soruyorum….
Almanya`da pek çok irili ufaklı toplantı düzenlendi. Alman parlamentosunda konu gündeme girdi. Avrupa- ABD- Kürtler, Ermenilerin arkasında. Ermenilere ha bire Aghet dedirtiyorlar, kendileri de bazıları Aghet derken bazıları da Aghet deriz haaa…gibi bir tavırla homurdanıp duruyorlar.
Almanlara göre 20.yy`ın ilk soykırımı
Bu konu diyaspora işi degil, ben söyleyeyim size. bunu diyaspora çözemez ancak gerer. Türkiye Ermenistan`la bu işi bitirmeli. Bunun için de arka planda Almanya ve ABD ile olayı çözmesi lazım tabi. Büyük devlet olmak Ortadoğu bataklığında kendini padişah ilan etmekle olmuyor. Almanya bildiğimiz gibi ha bire Aghet 20.yy`ın ilk soykırımıdır “işlemesiyle” “soykırım tarihini” yazmaya çalışırken, Yahudi soykırımına örnek teşkil eden Ermeni soykırımıdr algısı oluşturuluyor. Aghet diye google da aradığınızda karşınıza sayısız Almanca metin çıkar ve Ermenilerin nasıl soykırıma uğratıldıkları anlatılır. Ancak hiçbir şekilde Ermenilerin yaptığı katliamlardan söz edilmez!
Burada keseyim; bu konu ile ilgili kitaplar yazılmış filmler yapılmış bitmemiş ki ben bitiremem. Dönelim yine toplantıya
Duisburg Yeşiller`in başka işi mi yok?
Evet, bu soru; ama, ben sormadım. Bana nereye gittiğimi soran bir Alman`a toplantıyı söyledim, o sordu bu soruyu: “Duisburg? …Yeşiller..Belediye meclisi…onların başka işi mi yok?” Ben de aaa niye öyle diyorsun Soykırım olduğunu dünyaya anlatmak lazım Türkiye soykırımı reddediyor dedim, o da iyi de bu Almanya`nın özellikle de Duisburg`un derdi mi dedi? …neyse boşver dedim :-)))
Ama şu an diyorum ki, federal siyasete bu konu malzeme edilebilir bunu anlarım da, yerel siyasete bu konunun alet edilmesi hiç doğru değil. Hele de sosyal sorunların pençesindeki bir Almanya kentinin yerel siyasetçilerinin yerel sorunları bırakıp, boylarını aşan uluslararası siyasete ve de özellikle böyle sancılı bir konuya Türkiye kin ve nefretini kusmak için girişmesi yanlış. Bu hassas konu bu şekilde gündeme getirilmemeli.
Sessiz “diyalog” protestosu
Toplantı karşı grup yani Aghet`i reddeden grubun salonda önemli bir kitleyle bulunmasına rağmen gayet sakin geçti. Çünkü Yeşillerin bu toplantısından haberdar olan Barış için Diyalog Derneği, UETD Duisburg, Muhsin Yazıcıoğlu Dergahı, Atatürkçü Düşünce Derneği üyeleri salonda yerlerini alarak, toplantının önemli bir bölümünde sessiz protesto eylemi gerçekleştirdiler. Konuşmacılar konuşrken belirli aralıklarla ellerindeki “Açık Oturum yapılmasını istiyoruz” yazılı kağıtları kaldırdılar. Konuşmacılar kendilerine birsey söylemedi onlar da ses çıkarmadı ve 2. yarıda salonu terkettiler. Bu seviyeli ve dengeli yaklaşım protesto kendi adına amacına ulaştı. Ancak olayları karşılıklı konuşalım tartışalım belgeler sunalım çağrılarına yanıt bulabileceklerini sanmıyorum. Çünkü bu konu uluslararası bir konu ve “çözümü” de STK`ların inisiyatifinde maalesef değil.
Sonuç
Ermeni soykırımının gündeme getirildiği (burada belirteyim Ermeni soykırımı demek ile sözde soykırım demek arasında hiçbir fark yoktur, bu sözde kavramı bayatlamış geçersiz hiçbir işe yaramayan bir laf salatasıdır, kelime oyunları sorun çözmez) davet aldığım, ya da haberim olan her toplantıya katılıyorum. Her katılımda bilindik tanıdık kin ve nefret ürünü tarih okumaları değil de çözüme sevgiye hizmet eden birseyler duymayı umuyorum, olmuyor hep aynı tavır…
Çünkü bu tür etkinliklerin çoğunda katılımcılar kin ve nefret dolu. Evet acı bir olay evet ağır bir olay… Ama tek taraflı mı bu acı? Koca bir savaşın ortasında çöküşte bir imparatorluk, doğusu batısı yanıyor.. Siyasi irade yok, ordunun gücü yok, millet sefil durumda… Ve isyanlar ve acılar. Bu 100 yıl süren kin ne kadar daha sürecek?
Ermeni soykırımı meselesine bilinçli veya bilincsiz olarak tek taraflı-dar bir pencereden bakılıyor. Konu milliyetçiliğe dayandırılıyor. Orada yaşayanların karşılıklı birbirlerini kırdıkları Kürt çetelerin ve bilimum orada yaşayanların etnik de olabilir ama daha çok din yüzünden karşılıklı olarak birbirini kırdıklarını Müslüman-Hristiyan kırımının yaşandığını, bölgeye ait olmayan sonradan gelen unsurların kendilerini kışkırttıklarını ve dahı kırımda o “dış mihrakların” büyük payı olduğnu kelimelere dökmüyorlar.
Bu artık zorlama bir kin. Hiçbir kin ve acı 100 yıl sürmez. Bu Ageth meselesi ABD ve Almanya isterse o kadar kolay çözülür ki, sınır açılır, “gel kardeşim, hepimizin başı sağolsun, kalan sağlar bizim, gel çalışalım halklarımız refaha kavuşsun” denir biter. Çünkü bu olay, “başımız sağolsun, bundan sonrasına bakalım” aşamasında.
Bu söylediğim olmayacak iş değil, ama olmaz, çünkü büyükler istemiyor. Bence bu konu tabanda kin ve nefret tohumları saçmak için gündemde tutulacağına devlet bazında çözülmeli. Tarihin derinindeki bu acı günlük siyasete alet edilmemeli, STK malzemesi hiç olmamalı.
Haber-Yorum: Hülya Sancak